Abdurrahman Güner / HAKSÖZ HABER
‘28 Şubat’ın dindarlara fayda sağladığı’ söylemi üzerinden sol-Kemalistlerin oluşturmaya çalıştığı algıya dikkat çekmiştik. O dönem darbenin gerçekleştirilmesi sürecini işleten aktörler üzerinden de bu söylemin tutarlılığı sorgulanabilir.
Malumdur ki 28 Şubat’ın gerçekleşmesinde onu diğer darbelerden ayıran başlıca hususlar vardı. Bunların başında ise medyanın bu darbe sürecinde çok aktif rol alması geliyordu. Tabi ki 28 Şubat ve medya deyince akla gelen isimlerin başında ise Ertuğrul Özkök ve Fatih Altaylı yer alıyor.
Altaylı’nın o dönem epey tartışılan ‘Yeni vatandaşlık görevim’ isimli yazısı bakış açısını da özetliyor. “Kendime yeni bir iş buldum. Bundan böyle kılık kıyafet kanununa aykırı olarak dolaşanları, kolundan tuttuğum gibi karakola götüreceğim. Evlerini polise göstereceğim. Otomobilde görürsem plakalarını alıp bildireceğim. Yapılan işlemi savcılığa kadar takip edeceğim. Yok yok, savcılıkta da takip edeceğim. Hırsız yakalatmak iyi de, bu kanun tanımayanları yakalatmak mı kötü?" tam olarak 1997 senesinin 3 Mart’ında yazılan bu yazı şu sıralar mülteci düşmanlığı ile boy gösteren Altaylı’nın muhafazakar-dindar insanlara olan yaklaşımını da gösteriyor. Bunun yanında Fatih Altaylı bu sözleri hakkında hiçbir şekilde ‘özür’ beyanında bulunmuş değilken hala sabah akşam televizyonlarda ‘aktif’ olarak görev alabiliyor.
5 Aralık 2006 tarihinde Kemalist medyanın amiral gemisi Hürriyet’in eski genel yayın yönetmeni Ertuğrul Özkök yazısını şöyle bitiriyor: Ben 28 Şubat’ı destekledim ve hala destekliyorum...
Özkök’ün bu söylemini nasıl desteklediğine aşağı yukarı tahmin edersiniz. 28 Şubat olmasaydı ‘dinci’ tehlikesinin ülkeyi ele geçireceğini ifade eden Özkök, Erdoğan’ın 28 Şubat’tan ders alarak bugünlere gelebildiğini söylüyor. ‘Ders’ derken herhalde ‘boyunun ölçüsünü aldı’ demek istiyor kendince. Türkiye’de dindarlar öcüleştirilip siyasal ve sosyal alandan dışlanırken yapılan gayri insani ve gayri hukuki uygulamaları Özkök toplum için faydalı şeyler olarak değerlendiriyor. Hatta bir tek kendisinin böyle düşünmediğini ifade ederek Neşe Düzel ve Murat Belge’den örnekler getiriyor. 1998 senesinde yazdığı yazılarda ise doğrudan askeriyeden getirdiği bilgiler ile 'uzman gazeteciliğini' konuşturmuş bir isim ile karşı karşıyayız.
Bugün ise Ertuğrul Özkök Hürriyet’in sahipleri değişmesine rağmen yazarlık yapmaya devam ediyor. O dönem ve sonrasında işlediği nefret suçlarından dolayı hiçbir yaptırıma uğramayan Özkök görebildiğimiz kadarıyla halinden de epey memnun. Kendisine ayrılan köşede bol küfürlü ve müstehcen içerikli magazin yazıları kaleme almaya devam ediyor...
Bir diğer örnek eğitim camiasından. Herkes hatırlayacaktır. Hemşirelik fakültesinde okul birincisi olan başörtülü öğrencilere yapılan muamele dindar insanlar için unutulması zor görüntülerdir. ‘Senin burada konuşmaya hakkın yok’ denilerek yaka paça okuldan atılan başörtülülerin maruz kaldıkları zulmün baş müsebbibi ise bugün hala görevinin başında.
Yeni Şafak İnternet Yazı İşleri Müdürü Ersin Çelik’in paylaşımında bahsettiği isim Servet Özgür. Soy ismi yanıltmasın yasakçılığıyla malum olan bu şahıs Sivas’ta yaşanan meşum hadise zamanında Cumhuriyet Üniversitesi Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksekokulu’nun müdürlüğü yapmaktaydı. ‘Hiçbir zaman yemin etmeyeceksiniz’ sözleriyle başörtülü öğrencileri hedef alan bu şahıs görevine devam ettikten sonra emekli olmuş. Şimdi ise Toros Üniversitesi Sağlık Meslek Yüksek Okulu'nun müdürlüğü görevini yürütüyor. İşlediği cürümden dolayı hukuka hesap vermeyen Özgür anlaşılan o ki yaşamını büyük bir rahatlık içinde sürdürmüş...
Bu görüntüler 28 Şubat’ın simgesi ve her yıl gündem olur. Sivas’ta bölüm birincisi başörtülü öğrencilere plaket verdirtmeyen hocanın kim olduğu da merak edilir. Prof. Dr. Servet Özgür olur kendisi. Ne yapıyor diye baktım. Toros Üniversitesi MYO Müdürüymüş.pic.twitter.com/cLNnbi4qIi
— Ersin Çelik (@ersinceliq) March 1, 2021
28 Şubat’ın darbeci paşalarının ise komik yargılama süreçleriyle yaş haddinden dolayı hiçbir şekilde yaptırıma maruz kalmadıkları biliniyor. Dönemin başbakanına istediği küfrü edebilen general bugün hala gazetelere pişkin pişkin röportajlar verebiliyor.
Buradaki meselenin öç alma kaygısıyla hareket etmek olmadığını belirtmek gerek. Ancak uzun uzun anlattığımız örnekler incelendiğinde sol-Kemalistlerin amiyane tabirle nasıl ‘yağ’ gibi üste çıktıkları da anlaşılacaktır. 28 Şubat’ın kime yaradığını pekâlâ artırılabilecek şu örneklerle görebilirsiniz. Asıl mağdurlar yaşadıklarını ifade etmekte hala zorlanırken vesayetçiler ekranların önünde istediklerini konuşup yazabiliyorlar…