28 Şubat Sürecinde MHP ve Bahçeli Hangi Konumdaydı?

28 Şubat’la tüm boyutlarıyla hesaplaşılması gerektiği söylenirken sürecin medya ayağı, sivil ayağı, yargı ayağı çokça sıralanıyor. Ama nedense siyasi ayağı es geçiliyor.

Oysa 28 Şubat’ta icra edilen zulümlerin öncelikle hükümet kararları ve eylemleriyle gerçekleştirildiği açık.

28 Şubat darbe süreci bu yıl çok daha yoğun biçimde gündeme geldi. Bu vesileyle sürecin mağdurlarıyla birlikte zalimleri de hatırlandı. Mamafih sürecin siyasi iktidarının tepesindeki isimlerden biri olan Devlet Bahçeli’nin 28 Şubat’ta üstlendiği rol bugün kimi çevrelerce pek de hatırlanmak istenmiyor gibi! Karar gazetesindeki köşe yazısında Mehmet Ocaktan bu garipliğe dikkat çekmiş! 

Mehmet Ocaktan’ın Karar’daki köşesinde konuyla alakalı bugünkü (2 Mart 2018) yazısı şöyle:

28 Şubat Darbesinin Henüz Kapanmayan Defteri

Bin yıl sürmesi umulan 28 Şubat portmodern darbesinin üzerinden tam 20 yıl geçti. Geriye dönüp baktığımızda arkasında büyük acılar ve mağduriyetler bıraktığını görürüz. Kemalist paradigmanın üzerine bina edilen askeri ve yargısal vesayetin siyasi iktidarları kontrol altına aldığı bir dönemin adıydı 28 Şubat...

Refahyol hükümeti vesayet gücü kullanılarak iktidardan düşürülmüş, arka arkaya Refah ve Fazilet partileri kapatılarak, merhum Necmettin Erbakan ve arkadaşları siyasi yasaklı ilan edilmişti. Daha da önemlisi dindar kesimler irtica ile yaftalanarak, adeta bir sürek avı başlatılmıştı.

Ve tabii ki arkasından binlerce başörtülü genç kız ‘ikna odaları’na sokularak en doğal eğitim hakları ellerinden alındı. Devletteki binlerce memur fişlendi, gelecekleri karartıldı, sermaye ilkel bir ayrımcılığa tabi tutuldu ve bütün dindarları kuşatan bir baskı iklimi oluşturuldu.

***

20 yıl sonra bugün bile bu baskı dönemiyle ilgili yargısal anlamda defter henüz kapatılabilmiş değil. Ayrıca bu süreçte sadece askerler değil, siyasetin, iş dünyasının, sivil toplum örgütlerinin, anlı şanlı bürokratların ve medyanın da yeni iklimin oluşmasında sorumluluklarının olduğunu unutmamak lazım.

28 Şubat defterinin henüz kapatılmadığını söylerken, elbette bir rövanşizim duygusuyla hareket edilmesini kastetmiyorum. Ama bu kesimlerin topluma, en azından ahlaki olarak kendilerini sorgulamak gibi bir borçlarının olduğu muhakkak. Yani sadece askerlerin yargılanmasıyla 28 Şubat’ın defteri kapatılmış olmuyor.

Aslında 2002 yılında millet sandıkta toplu bir temizlik yaparak, 28 Şubat’ın siyasi sorumlularını tasfiye etmiş oldu. O dönemin önemli aktörlerinden olan bazı siyasi partiler tarihin tozlu sayfaları arasına karıştılar ama ne siyasetçiler ne sivil toplum temsilcileri ne de diğer kesimler toplumla helalleşmediler.

Daha da vahim olanı, 28 Şubat’ın kutsayıcısı olan din pazarlamacısı Fetullah, sonra bu ülkede makbul insan oldu ve devletin kılcal damarlarına kadar girerek Türkiye’yi 15 Temmuz felaketine sürükledi. Kimse de çıkıp bu şarlatana “Bir dakika sen cuntacıların çanak yalayıcısı değil miydin?” diye sorma erdemini gösteremedi.

***

Evet 28 Şubat darbe konsorsiyumunun siyasi ortaklarının büyük bölümü tarih oldu ama MHP hariç... Oysa o da diğer ortakları gibi yasakçı ve baskıcı dönemin ‘uygulayıcı yapımcıları’ndan biriydi. Katsayı mağduriyeti MHP’nin iktidar olduğu dönemde uygulamaya konuldu. Açıkçası meydanlarda başka türlü konuşan Bahçeli, iktidarda 28 Şubat’ın en önemli destekçilerinden birisi oldu. O günlerde başörtülü milletvekili meclise girdiğinde “dışarı, dışarı” diye tempo tutanlara MHP de alkış tuttu.

Kaderin cilvesine bakın ki, o karanlık günlerde cuntacıların başarısı için dua seansları düzenleyip, sonra da ne yazık ki AK Partili yıllarda en makbul vatandaşlar haline gelen FETÖ’cüler gibi, 28 Şubat’ın en önemli ortaklarından birisi olan MHP de bugünlerin en gözde partisi haline gelmiş bulunuyor.

Galiba keramet MHP’de... Sen 28 Şubat’ın en acılı günlerinde darbecilere alkış tut, iktidarda olmana rağmen üniversite kapıları yüzlerine kapanan genç kızların çığlığına kulaklarını tıka, sonra devran dönsün ve bizzat bu mağduriyetleri yaşayanlarla kol kola onların en iyi dostu ol... Herhalde bu dünyada kimseye böyle bir güzellik nasip olmamıştır.

 

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!