28 Şubat Sürecinde Atılan Manşetlerden de Hesap Sorulacak mı?

Yeni Şafak gazetesinde yayımlanan bugünkü yazısında Tamer Korkmaz, 28 Şubat davasında darbenin medya ayağının üzerine gidilemediğini söylüyor ve o süreçte atılan manşetlerden, yazılan yazılardan örnekler veriyor.

Tamer Korkmaz tarafından kaleme alınan ve bugün Yeni Şafak gazetesinde “28 Şubat’ın Apoletli Medyası...” başlığıyla yayımlanan yazıyı ilgilerinize sunuyoruz:

Yirmi Sekiz Şubat Davası’nın dünkü duruşmasında dönemin darbeci paşaları hâkim karşısındaydı. Gözler, davada verilecek karara çevrildi.

“Post-modern” diye tanımlanan darbenin, şimdiye kadar başta “Büyük Sermaye” olmak üzere “Siyaset, Yargı ve Medya” ayaklarının üzerine gidilemedi.

*

Cumhuriyet Savcısı Yıldırım’ın mütalaasında, darbenin medya ayağına da dikkat çekiliyor. Savcı, “Darbede medyanın araç olarak kullanıldığını; 28 Şubat sürecinde atılan manşetlerle darbeye zemin hazırladığını” işaretliyor.

*

28 Şubat döneminde “Apoletli Medya” işbaşındaydı…

Yani? Darbenin suç ortağıdırlar.

O süreçte Hürriyet yazarı olan Serdar Turgut’un, Akşam gazetesinde iken yazdıklarını (12 Eylül 2003) hatırlamanın tam sırasıdır:

“Biliyorsunuz post-modern, bir yönüyle içi tamamen boş olan bir şeyin tamamen doluymuş gibi gösterilmesi sanatıdır da. 28 Şubat da öyle oldu, aslında. (…)

28 Şubat’ta yapılabilirlik koşulları yoktu. Bunu askerler de bütün basın da biliyordu. Yapılabilirlik koşulları olmadığından dolayı, biz mecburen devreye girdik ve post-modern şaheserini yaratarak işi bitirdik…”

Şimdilerde Habertürk’ün Washington temsilciliğini yapan ve yazılarında zihinlere “ABD ile iyi geçinmeliyiz” düşüncesini şırınga etmeye çabalayan Serdar Turgut’un; on beş sene evvelki bu itirafında “BİZ” diye andığı kimlerdi?

-Ertuğrul Özkök (Hürriyet), Zafer Mutlu (Sabah), Derya Sazak (Milliyet).

O dönemde, “Gerekirse Silah Bile Kullanırız” manşetini atan da; Gülen’in “Beceremediniz gidin” lafını manşet yapan da Amerikancı Ertuğrul’du, mesela…

Derya Sazak, Milliyet’te “Çevik Bir Uyardı” manşetini; Zafer Mutlu da “Tanklar Sincan’da” manşetini adeta “yumruk atar gibi” attılar…

Bunlar, o günlerdeki onlarca “Apoletli Manşet”ten sadece birkaçıydı!

*

Malum süreçte Hürriyet ve Milliyet’in sahibi olan Yurttaş Doğan, 28 Şubat’ın medya ayağındaki bir numaralı patrondur.

O dönemde Sabah’ın sahibi olan Dinç Bilgin’in yanından daha sonrasında ayrılıp Yurttaş Doğan’ın kanatları altına giren de Zafer Mutlu’dur.

Rahmetli Ahmet Vardar; 28 Şubat döneminde Sabah’ta yaşanan ibretlik bir sahneyi, 2008 yılında şu sözlerle anlatmıştı:

“Sincan’da tanklar yürütülmüştü. Zafer Mutlu Ankara’dan geldi: ‘Komutanlar bana, çok yakında darbe olacak’ dedi. ‘Hangi tank nerede duracak, onu bile gösterdiler. Bugün-yarın darbe olacak. Hükümeti devirmek lazım, hemen saldırıya geçelim!’ diye konuştu.”

*

Mehmet Bican’ın “28 Şubat’ta Devrilmek” adlı kitabında geçen (sayfa: 345-346) Tansu Çiller’e ait şu sözler de ibretliktir:

“Eylül ayı (1996) başından beri bana sürekli darbe tarihi veren bu arkadaşlar; o günkü kahvaltıda, darbenin tarihini, gününü, saatini, hangi paşanın nasıl darbe yapacağını, darbe sonucunda nasıl bir hükümet kurulacağını anlatıp durdular.

Genelkurmay Başkanı’nın beni neden gözden çıkardığına dair tanıklar gösterdiler. Hükümetten ayrılın kendinizi kurtarın mesajı vermeye çalıştılar…”

*

Tansu Hanım’ın sözünü ettiği “arkadaşlar” kimlerdi, peki?

El Cevap: Zafer Mutlu, Fatih Çekirge ve Hasan Cemal!

Yani? O süreçte, sırasıyla Sabah’ın Genel Yayın Müdürü, Ankara Temsilcisi ve “önde gelen” yazarıdır, bu isimler…

Çiller’in bahsettiği o kahvaltının tarihi 23 Şubat 1997’dir:

28 Şubat’taki MGK toplantısına “beş gün kala” yapılan bir kahvaltıdır!

*

O “en uzun” MGK’dan beş gün sonrasında ise (5 Mart 1997) beş gazete birden “Ürperten İrtica Yemini” başlığıyla çıkmıştı!

28 Şubat’ın bu “en ünlü asparagas” haberi; MGK’da Güven Erkaya tarafından masaya getirilen “fabrikasyon bir rapordan” üretilmiş bir manşetti!

Hürriyet, Milliyet, Radikal, Gözcü ve Sabah beşlisi; 1966 yılında İlhami Soysal’ın Akşam gazetesi için uydurduğu “Kuran Kursu’ndaki Yemin!” metnini, 1997’nin Türkiye’si için “laiklik aşısı” kapsamında güncellemişlerdi!

*

Refahyol Hükümeti’nin ‘havlu atmasından’ bir hafta önce; Generaller “gazetecilere” brifing verdiler!

O günlerde Yurttaş Doğan’ın Milliyet’ini yöneten Derya Sazak da “brifinge katılanlar” arasındaydı…

Gazetesinin 12 Haziran 1997 tarihli nüshasına “Ordu’dan Son Uyarı” manşetini atmıştı: “Genelkurmay’ın Yargı’dan sonra medyaya da İrtica Brifingi verdiğinden” bahisle, “Askerin rejimi silahla korumaktan söz ettiği” ön plana çıkarılmıştı!

O günkü Milliyet’te Derya Sazak’ın yazısı ise şu satırlarla sona eriyordu:

“Genelkurmay karargahındaki brifing, muhtıra ötesi bir niteliğe dönüşmüş; ‘Bu defa işi silahsız kuvvetler çözsün’ diyen askerler, Türkiye Cumhuriyeti’ni koruma ve kollama amacıyla silah kullanmaktan söz etmişlerdir.

Eh, artık bunu da anlayan çıkmayacaksa, pes doğrusu…

Brifing dağılırken, gazetecilerin ortak yorumunu duyar gibiydik: Bir tarih vermedikleri kaldı!

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!