Ersin Çelik / Yeni Şafak
28 Şubat refleksi: Haberler, sanatçılar, TÜSİAD ve TV dizisi
Gazze soykırımı 80 günü geride bırakırken, dünyanın egemenleri ‘7 Ekim’in kalıcı etkilerini gündemlerine almaya ve tartışmaya başladı. Avrupa halklarından ABD ve İsrail’e yönelen öfke elbette sosyolojik kırılmalara neden olacaktı. Seküler Batı, çağdaşlığa çocuk kanlarının bulaştığı ve üstünlük kompleksinin iflas ettiği gerçeğiyle yüzleşiyor bir kere. Barbarlığın batılılıkta yeniden vücut bulduğunun itirafı vicdanlı halkların gözlerinden okunuyor.
Öyle görünüyor ki; bıçak, ‘medeni Batı’nın da kemiklerine dayandı. Hissedilen acının, öfkeli mahcubiyetin çatırdama sesleri duyuluyor.
‘Doğulu Gazze’nin Batı’yı etkilemesini en az Gazze’deki soykırım kadar konuşuyoruz. Çünkü hayret ediyoruz. Beklenmedik insaniyet refleksleri karşısında şaşırıyor ve heyecanlanıyoruz. Ancak Doğu’da, yani Gazze ile bir tutulan İslam ülkelerindeki toplumsal tepkileri tam olarak gözlemleyemiyoruz. Dışarıdan bakamadığımız için içerimizi göremiyor olabiliriz de.
Ancak son günlerde gündeme getirilen eski, kısır tartışmaları dikkate alırsak, Türkiye’nin ‘Barbarlığı’ tescillenen Batı’yı rol model almasını arzulayanların; Gazze soykırımından ve şahit olduğumuz vahşetin faillerinin ayan beyan deşifre olmasından bir anlam çıkaramadıklarını, düşünce dünyalarını tıktıkları laik-Kemalist ideolojiden milim sapmadıklarını gözler önüne seriyor.
Son 10 günde gündemde olan 28 Şubat kalıntısı tartışmalara bir bakalım. Tuzla Piyade Okulu’ndaki namaz kılan subayları fişleyen ve ölüm tehditleri savuran cuntacı teğmenleri Yeni Şafak gündeme getirdi ve gazetemiz devam haberinde Ümit Özdağ’a uzanan siyasi bağlantıları da yazdı.
Cumhuriyet ve Birgün gazetelerinin birkaç aydır “gerici eğitim sistemi” kurmakla suçladığı Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, Meclis’teki bütçe görüşmelerinde de politik hedef yapıldı. Bakan Tekin, bazı STK ve cemaatler ile yapılan protokollerin devam edeceğini söyleyince Türkiye’deki ‘laik atak seviyesi’ bir anda yükseldi.
Gazze’deki soykırım karşısında zahmet edip sosyal medyasından paylaşım bile yapmayan ama kendilerine sanatçı ve aydın diyenlerin yayınladıkları aslında tanıdığımız, cümle cümle ezberlediğimiz o bildiri düştü hemen önümüze. ‘Yusuf Tekin’in bir saniye bile görevde kalamayacağını’ buyuran o meşum metni, TÜSİAD’ın ‘çağdaşlık’ bildirisi izledi.
Tam da bu günlerdeki tepkiler zincirine, FOX TV’de yayınlanan ve tarikatlar üzerinden mütedeyyin dindar insanların hedef yapıldığı ‘Kızıl Goncalar’ dizisi eklendi.
Ne kadar ilginç değil mi? Tıpkı 28 Şubat süreci, sistematiği gibi. 27 Nisan E-Muhtırasının yayınlanma sebepleriyle neredeyse birebir aynı. Haberler, sanatçılar, aydınlar, TÜSİAD, bildiriler ve FETÖ soslu TV dizisi…
Yine çok ilginçtir ki CHP’nin ana muhalefet olarak bir anlam ifade etmediği, laik-Kemalist ideolojinin siyasi varlık gösteremediği ve iktidarı sandıkta değiştirmediği dönemlerde olduğu gibi devreye giren o gizli el, derin operasyonun düğmesine basmış gibi. Vicdanlı Türk halkı Gazze’deki soykırımın üzüntüsüyle doluyken, dikkatler oraya çevrilmişken kendi kendilerini doldurup hiç geçmeyen reflekslerini sergiliyorlar. Ne umuyor olabilirler?
Tek parti uygulamasından çok partili hayata geçip demokrasiyle tanıştıklarından beri bel bağladıkları güç sandık değil de darbe olanlar, 15 Temmuz’da çıplak elle darbe durduran bu halkın sinir uçlarıyla oynayarak neyi hedefliyor? Darbe tutmadı, sandık oyunları tutmadı, mülteciler üzerinden halkı galeyana getirmek tutmadı, ekonomik kriz üzerinden felaket tellallığı yapmak tutmadı. Muhalefet partileri sanki önümüzde yerel seçimler yokmuş gibi hesaplaşmalarla boğuşuyor. Kendi zaviyelerinden baktıklarında bir umut ışığı göremediklerinden olsa gerek varoluşsal kodlarına dönüp laik atak geçirmeye başlıyorlar.
Bakalım şubat ayı yaklaşırken coşan 28 Şubat özlemlerinde daha neleri sahneye alacaklar. Şunu da söylemeden geçmeyelim, o karanlık dönemlerde ‘silahsız kuvvetler’ dediğiniz darbe aparatı medya yok artık. O günlerin zulmünü yaşayıp bugününü inşa eden kadrolar, gazeteciler, siyasetçiler var karşınızda. Hatırlatmakta fayda var.
Bitirirken şunu da eklemem gerekiyor: İki günde Kuzey Irak’ta 12 şehit verdik. Amerika’nın güdümündeki PKK, 12 canımıza daha kıydı. Üslerimize yapılan hain saldırılarda, PKK/PYD’nin bölgedeki hamisi ve stratejik aklı olan Amerika’nın dahli olmadığını kimseler iddia edemez. Türkiye’nin, Gazze soykırımı karşısındaki insani ve diplomasi çalışmalarının İsrail ile Amerika’yı, hem uluslararası kamuoyu hem de Birleşmiş Milletler nezdinde köşeye sıkıştırdığı dünyanın malumu. Bu nedenledir ki; Kuzey Irak’taki üslerimize yapılan saldırılarla Türkiye’nin maşa eliyle tehdit edildiği de ortada. Amerika, Türkiye’ye “Dışarıdan içeriye dön. Gazze’yi gündeminden düşür” diyor açıkça. Nitekim anamuhalefet partisi CHP’nin, PKK’nın siyasi uzantısı DEM ile ittifak yaparcasına, terör saldırılarına karşı ortak bildiriye imza atmaması, “dışarıdan da arzulanan” acil ve sert iç politik tartışmaların ilk aşaması oldu.