28 Şubat Davasında Namaz Yasağı Tartışması

28 Şubat Davasında Çetin Doğan kimsenin namazına karışmadığını iddia etti; Doğan'a ordudan atılanlar tepki gösterdi.

28 Şubat Davası sanığı emekli Orgeneral Çetin Doğan, Refah Partili bazı milletvekillerinin avukatı İsmail Aydos'un bir sorusunu, "Hiç kimsenin namazına, niyazına, camiye gitmesine karışmadık. Ancak silahlı kuvvetlerin mesai çizelgesine uyulmasını istedik. Oruç tutmak isteyenlere geniş tolerans verirdik. Ne yaptık? Sahur, oruç bozma, yemek saatlerini düzenledik. Çok samimi olarak söyleyeyim, 1960'lı yıllarda terhis olan askerlere mevlid okuturduk. Ama toplum öyle bir gerildi ki, gerilimin önüne geçilmesi için ne olması gerektiğini söyledim. Hiçbir zaman iman ve itikata ilişkin şeyler sorgulanamaz" şeklinde cevapladı. Bu sırada izleyicilerin arasında bulunan ve Doğan'a tepki gösteren ve namaz kıldığı için hapis yattığını söyleyen Kerim Sümer, duruşma düzenini bozduğu gerekçesiyle salondan çıkarıldı.

Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada çapraz sorgusu sürdürülen Doğan, müşteki avukatları ile savcının sorularını cevapladı.

Sorulara geçilmeden önce sanık Şükrü Sarıışık'ın avukatı Ali Fahir Kayacan, müştekilerin henüz müdahil sıfatı almadıklarını kaydederek, avukatların bu aşamada soru sormalarına itirazda bulundu.

Mahkeme heyeti, "CMK'nın 201. maddesine göre vekil sıfatıyla duruşmaya katılan avukatın sanığa doğrudan soru yöneltebileceği" gerekçesiyle itirazı reddetti.

Mahkeme Başkanı Tayyar Köksal, "Biz kanundan böyle anlıyoruz. Sorulabileceği kanaatindeyiz" dedi.

Bazı müştekilerin avukatı Emrullah Beytar, Doğan'ın "11 Haziran 1997'de brifing verilmediğini" savunduğunu belirtti, ancak dönemin birçok gazetesinde brifing verildiğine ilişkin haberler yayımlandığına dikkati çekti. Beytar, "Bu, bende BÇG'nin birçok eyleminin kayıt altına alınmadığı düşüncesini oluşturdu. Ne diyorsunuz?" diye sordu.

Doğan, soruyu cevaplamadan önce, müştekilerin şu aşamada soru sorma hakkı bulunmadığını, bununla birlikte kimsenin eteğinde taş kalmaması için soruları cevaplayacağını bildirdi.

Doğan, sonrasında ise "13 Haziran'da brifing verilmediğini söyledim. 11 Haziran'da brifing verildi dedim" ifadesini kullandı.

Beytar'ın, "O dönemde toplumu kutuplaştıran gazete yazılarına karşı, hukukun üstünlüğü adına işlem yaptınız mı?" sorusu üzerine Doğan, "Kişiler, o dönemin iklimi sebebiyle, 'İşler iyi değil, toplumda huzursuzluk vardır' diye abartmışlardır. Asıl bundan rahatsız olanların işlem yapmaları gerekir" dedi.

Doğan, "istihbaratla ilgili bilgileri fişleme amacıyla değil, ilgilileri irticai faaliyetler konusunda bilgilendirmek için istediklerini" savundu.

"BÜTÜN GAZETELERİ OKUYACAK ZAMANIM DA YOKTU"

Avukat Beytar, Gazeteci İsmet Berkan'ın o dönemde yazdığı "Batı Çalışma Grubu ve Meleklerin Cinsiyeti" başlıklı yazıdan bazı cümleleri özetledikten sonra, "Bu yazıya ne diyorsunuz?" diye sordu.

Doğan, "Dönem içerisinde çok goygoycular çıkmıştır. Söylemediğimiz şeyleri gazetelere nakledenler olmuştur. Bu yazısından dolayı sayın Berkan'ı suçlamıyorum. Burada çalışan (BÇG) toplam 17 kişidir. İsmet Berkan ile ilgili 'Amma da abarttın' diye suç duyurusunda bulunmak benim görevim değil. Kaldı ki bütün gazeteleri okuyacak zamanım da yoktu" diye konuştu.

Müşteki avukatlarından Enis Günay, Refah Partisi'nin iktidara gelmesinden REFAHYOL Hükümetinin istifasına kadar geçen süreçteki önemli olaylara ilişkin, "Hepsi tesadüf mü, yoksa BÇG'nin etkisi var mı?" diye sordu.

Genelkurmay Harekat Başkanlığında emrinde çalışan Refah Partisi Milletvekili Turan Özçelik'in bir gün yanına geldiğini, beraber yemek yediklerini, konuştuklarını ve ne düşündüklerini anlattıklarını ifade eden Doğan şunları söyledi:

"BÇG 10 Nisan'da kuruluyor. Sizin bundan önceki süreçle nasıl bağlantı kurduğunuzu anlamadım. Siyasi iktidar kurtlar sofrasıdır, mücadele vardır. Partiler birbirlerinin açıklarını aramak için dalaşırlar.

O dönemdeki koalisyon iktidara geldikten sonraki olayları kronolojik olarak anlattım. Bunlar olduğunda Çetin Doğan ortalıkta değil, daha orkestra şefi değil. Biz düşman değiliz, kardeşiz. Aynı ülkedeyiz. Sizin dini inançlarınız olabilir. Saygı duyuyorum. Siz de benim inançlarıma saygı duyun. İnançlarınız uğruna dünyayı değiştirmeye, ülkeyi değiştirmeye kalkmayın. Sadece bu ülkeyi nasıl daha iyi yönetiriz, bunun üzerinde kalın. Hepimiz aynı şeyi istiyoruz. Tam bağımsızlığı, ülkenin gelişmesini istiyoruz. Farklılıklarımız olabilir. Ama eşeğin kendisi dururken, gölgesiyle savaşmayalım."

"NAMAZINA, NİYAZINA, CAMİYE GİTMESİNE KARIŞMADIK"

Doğan, Refah Partili bazı milletvekillerinin avukatı İsmail Aydos'un "(Mütedeyyin insanlara değil; siyasal İslama, İslam'ın siyasete ve ticarete alet edilmesine karşıyız) diyorsunuz. Mütedeyyin İslam ile siyasi İslam'ı ayırma yetkisi kimdedir?" sorusunu şöyle cevapladı:

"Bu konuda ayrım yapmak, kriter çizmek, şu kıyafet şöyle böyle olsun demek yetkisine ben sahip olmadığım gibi, kimse de değil. Buna anayasal kuruluşlar karar verir. Türban o dönemde üniversitelerde ve resmi kurumlarda yasak edilmiştir. Bunun dışında bir yasağı öngörmedik. Bir de pek uygulanmayan kıyafet kanunumuz vardır. Nelerin giyilmeyeceği kanunumuzda vardır. O dönemde ellerinde sopalarla kendilerini bir tarikattan sayanlar, bize göre irticanın tam kaynağıdır. Mütedeyyin insanları rahatsız etmemek için bir çalışma da başlamıştı. Ama benim dönemimde tamamlanamadı. Sonra ne oldu bilmiyorum.

Hiçkimsenin namazına, niyazına, camiye gitmesine karışmadık. Ancak silahlı kuvvetlerin mesai çizelgesine uyulmasını istedik. Oruç tutmak isteyenlere geniş tolerans verirdik. Ne yaptık? Sahur, oruç bozma, yemek saatlerini düzenledik. Çok samimi olarak söyleyeyim, 1960'lı yıllarda terhis olan askerlere mevlid okuturduk. Ama toplum öyle bir gerildi ki, gerilimin önüne geçilmesi için ne olması gerektiğini söyledim. Hiçbir zaman iman ve itikata ilişkin şeyler sorgulanamaz."

TEPKİ GÖSTEREN İZLEYİCİ DIŞARI ÇIKARILDI

Doğan'ın bu sözleri üzerine izleyici sıralarında bulunan Kerim Sümer adlı kişi "Namaz kıldığım için 6 gün hapse girdim. Yalan söylüyorsunuz" diye bağırdı.

Sanık yakınları ise Sümer'e, "Başka suçlarını söyle, başka suçlarını" dedi. Sümer, bunun üzerine, "Hiçbir suçum yoktu. Tertemiz görev yaptım" diye konuştu. Sümer,  duruşma düzenini bozduğu gerekçesiyle salondan çıkarıldı.

"KENDİMİ KIZILAY MEYDANI'NDA YAKARIM"

Avukat Aydos, Doğan'a, "Bu dönemi birlikte yaşadık. Birbirimizi kandırmayalım, başımızı kuma gömmeyelim. Bizce mağduriyetlerin sebebi BÇG'dir. Garnizon dışında bütün sosyal hayata, okullara, camilere, şirketlere katıldınız. Ben, şerefli bir Türk vatandaşı olarak şerefle askerliğimi yaptım. Ben çok iyi biliyorum ki bir asker mevzuatta olmayan hiçbir şeyi yapmaz. Bu tasarruflarla ilgili bir mevzuat var mıdır?" sorusunu yöneltti.

Doğan, böyle bir mevzuat olmadığını ifade ederek, "Garnizon dışı dediniz, şirketler dediniz. Böyle olaylara müdahale ettiğimizi gösteren bir belge bulursanız, kendimi Kızılay Meydanı'nda yakarım" dedi.

Toplumun her reaksiyonunun BÇG'ye bağlanmaması gerektiğini söyleyen Doğan, "Birileri işten alınmışsa, Sincan Belediye Başkanı görevden alınmışsa bunu biz almadık. Onun hakkında suç duyurusunda bile biz bulunmadık. Toplumdaki her reaksiyonu 17 kişilik grubun yaptığınızı düşünüyorsanız biz mucizeler yaratmışız. Bir devri tartışmayın" ifadelerini kullandı.

Çetin Doğan, bir başka soruya verdiği cevapta, BÇG'den hiçbir el yazılı ve imzasız emir çıkmadığını söyledi.

Şevket Kazan'ın avukatı Yılmaz Bölükbaşı'nın "O dönemde iktidar olan Sayın Necmettin Erbakan'ın, Refah Partisi'ne karşı istihbarat birimi oluşturulması ve sivil toplum kuruluşlarının, basının yönlendirilmesi konusunda BÇG'ye talimat vermesi gerçekle bağdaşır mı?" sorusu üzerine Doğan, BÇG'de mahkemelerin ve basının yönlendirilmesi için bir bölüm olmadığını ifade ederek, bilginin yanlış olduğunu kaydetti.

"BAŞBAKAN, 'ÇEVİK PAŞA'YI ÇOK SEVİYORUM' DİYE MESAJ GÖNDERDİ"

Doğan, ardından, "Başbakan, 'Çevik Paşa'yı çok seviyorum' diye birkaç kez mesaj gönderdi. Bunu ayrıca ifade edeyim" dedi.

Cumhuriyet Savcısı Kemal Çetin, "Birçok subay ve astsubay TSK'yla ilişiği devrim yanlısı İslami görüş mensubu olmak, yıkıcılık, bölücülük gibi ağır ithamlarla kesilmiştir. Ancak neden savcılıklara suç duyurusunda bulunulmamıştır?" diye sordu.

Doğan, "BÇG'nin, TSK'dan ayrılan personelin işlemlerinde hiç yer almadığını" belirterek, şöyle devam etti:

"Buna ilişkin yönergeler vardır. Silahlı Kuvvetlerin ana prensiplerine uymayan personelin şura kararıyla ayrılması usul haline gelmiştir. Kim ağır ithamda kalmış, kim ne yapmış bilgim yok. Girdiğim bir şurada, astsubay olan bir kişinin imam olduğunu, binbaşı rütbesindeki bir kişinin de onun müridi olduğunun izah edildiğini biliyorum."

Savcı Çetin ile Doğan arasında ardından şu diyalog geçti:

Çetin: TSK'dan atılma konusu BÇG'nin 7 Nisan 1997 tarihli belgesinde geçiyor.

Doğan: Böyle bir belge yok.

Çetin: Yıkıcılık, bölücülük, İslami örgüt mensubu olmak gibi suç olarak kabul edilen bir tespit yapılmışsa, bu mutlaka adli yargı konusu yapılmalıydı.

Doğan: İddianamede yazılan konular yanlış, çarpıtılmış, eksik, yanlış yönlendirilmiş.

Çetin: Söylediğimiz konular atılan kişilerin şahsi dosyalarından alınmıştır.

Doğan: BÇG ile ilgisi var mı o belgelerin?

Çetin: Aktarılan bilgiler, tutanak haline getirilen kararlardan, onlar da şahsi dosyalardan alınmıştır.

Doğan: Bunun atılı suçla ne ilgisi var?

Çetin: BÇG belgelerinde irticaya karışan personelin temizlenmesinden bahsediyorum. Konu anlaşılmıştır.

Duruşmaya daha sonra öğle arası verildi.

(AA)

 

Haber Haberleri

Suriye yeni bir hikayeye başlarken bize düşen sorumlulukların farkında olmalıyız!
Sistematik bir katliamı "Bahane" olarak görme hezeyanı
Türkiye’deki Suriyeli muhacirler Halep’e dönmeye başladı
Şeyho Duman vefat etti
BM temsilcisine Hamas protestosu