28 Şubat Bitti mi?

SERDAR BÜLENT YILMAZ

28 Şubat’ın üzerinden on dört yıl geçti.

Bin yıl sürecek denen darbe düzeni, henüz beş yıl geçmişken; yani 2002 AK Parti iktidarı ile birlikte güçlü bir sarsıntıyla yıkılmaya başladı.

O günden bugüne devlet düzenine hâkim olan hâkî yeşil renk peyderpey soluklaştı.

28 Şubat sonrası darbe planları yapanlar yargılanmaya başlandı. Dokunulmaz generallerin önce emekli olanlarına sonra da muvazzaf olanlarına dokunuldu. 28 Şubat’ın darbecilerine ise (henüz) dokunulmadı.

Vesayet sistemi, dayandığı Kemalist sistemle birlikte büyük bir çöküş yaşadı.

Ancak…

28 Şubat darbesi bitti diyebiliyor muyuz? Umutlarının, ilkelerinin, değerlerinin ve geleceklerinin üzerinden tank paletleri geçmiş yüz binlerce kişi, bugün 28 Şubat kararlarının mağduru olmaktan kurtulup haklarını tastamam geri alabildiler mi? Mağduriyetleri tazmin edildi mi?  

28 Şubat’ın mağdur ettiği birçok kesim var. Mağduriyetin yoğunlaştığı alanlara bir göz atalım.

Bunlardan sermaye kesimleri, bugün Türkiye’nin en güçlü sermaye grupları haline gelirken; üstüne bir de birçoğu komprador kapitalistlere dönüştüler.

Ayrıca siyasetçiler de yeniden hükümet olmakla kalmayıp aynı zamanda iktidar hatta devlet oldular.

Ancak, İmam Hatip Liselerinin ortaokul kısmının kapatılmasının yarattığı sıkıntılar hala sürüyor. Yanı sıra katsayı farkı azaltılsa da zorlu üniversite sınavında hala çok ciddi bir haksızlığa yol açıyor. Hem öğrenciler mağdur oluyor hem de başarılı öğrenciler tarafından tercih edilmemesi, İH liselerinin boşalmasına yol açıyor. Daha önceleri disiplinli, başarılı öğrencilerin sınavlarla alındığı İH liseleri şimdilerde bu manzaranın çok uzağında. Ayrıca o süreçte el konulan okul binaları da hala İH liselerine geri verilmiş değil. Öte yandan Harp Okulları da hala İmam Hatiplilere kapalı.

Kur’an kurslarına getirilen ilköğretimi bitirmiş olma şartı ve yaş sınırlaması sürüyor.

28 Şubatla özdeşleşen başörtüsü yasağına gelince… Üniversitelerde önemli oranda azalsa da hala birçok üniversitede yasak sürüyor.

Başörtülü çalışanlar için ise hiç bir iyileşme yok. Onlar hala başörtüleriyle çalışamıyorlar.

Liselerde başörtü yasağı gündeme dahi getirilemiyor.

İlköğretimdeyse başörtüsü sorunu başörtülü avına dönüşmüş durumda. Son olarak başörtülü olduğu gerekçesiyle okula alınmayan öğrenci velileri (ve dolayısıyla öğrenciler) para cezasıyla cezalandırıldı. Hem okula alınmayacak hem de çocuğunu okula göndermemekle suçlanıp cezalandırılacaksınız. Açıkçası bu zulüm tam anlamıyla 28 Şubat’ın ruhunu taşıyor. Hükümet ilköğretimdeki bu zulme karşı sağır ve kör. Dahası bizzat suçlu.

Bununla beraber 28 Şubat, kimi camialar için bir özeleştiri ve istişare imkanını da doğurdu. Bunun sonucunda silkinme ve yenilenme geldi. Öte yandan 28 Şubatın ürettiği veya içine ittiği bir neo-liberal ve postmodern İslam anlayışı İslami hareketleri kuşatmaya başladı. Açıkçası devrimci ideallerin yitirildiği bir sürece girildi. Sisteme entegrasyon hızlandı.

Cemaat ruhu kayboldu. Bireyselleşme ve apolitikleşme yaygınlaşırken İslam’ın yorumu da bilimsel delillerden yoksun kişisel yorumlarla “bireyselleşmiş” oldu.

İslami düşünce garip sentezlerle, romantik tuhaflıklarla hastalıklı hale geldi. Kimi sosyalizmle, kimi anarşizmle, kimi de kapitalizmle İslam’ı sentezledi.

Tesettür anlayışı bozuldu. Başörtüsü modanın nesnesi kılındı. Aslında tesettürden kaçıp eşarba sığınmak anlamına gelen bir yeni moda örtünme biçimi ihdas edildi.

28 Şubat’ın bittiği söylemleri maalesef bu gerçeklerin üzerini örtüyor. Bir şeye bitti demekle o şey bitmiş olmuyor.

Siyasetçiler ve sermayedarlar için ve de onların gözünde 28 Şubat bitmiş, bu acımasız parantez kapanmış olabilir.

Ancak 28 Şubat başörtülüler, İmam Hatipliler ve Kur’an kursları ve İslamcılık için maalesef sürüyor.

Kısaca, bu mazlum halkın sırtında hala 28 Şubatın kanlı kırbacı şaklayıp duruyor.

Not: Bu makale Özgün Duruş gazetesinin 78. sayısında yayınlanmıştır