“28 Şubat Avukatlarının Alnı Aktır”

Askeri vesayetin kara izlerinden 28 Şubat sürecinde, dini kimlikleri nedeniyle zulüm gören insanları savunan, omuzlarında cübbeleriyle mahkemeden mahkemeye koşan beş avukat, Gerçek Hayat Dergisi’ne o günleri anlattı.

Emeti Saruhan / Gerçek Hayat Dergisi

İstanbul Üniversitesi Ana Kampüs'te bir araya gelen 28 Şubat avukatlarından Necati Ceylan, Cüneyt Toraman, Hüsnü Tuna, Necip Kibar ve Şadi Çarsancaklı, 28 Şubat postmodern darbeyle yargılanan mağdurları canla başla nasıl savunduklarını anlattı.

Necip Kibar; "28 Şubat'ın ekonomik boyutu ile ilgili başlı başına bir söyleşi yapılması lazım. 20 küsür banka batırıldı. 58 milyar para bu yapının asker ve sivil kanadı arasında pay edildi. Halkın cebinden paralar toplandı. İç edilerek bizim üstümüze fatura edildi." diyor.

Cüneyt Toraman; "Ben şahsen başörtü yasağının başarılı olamayacağını düşünerek mücadele ettim. Başarılı olacağını düşünseydik yine de mücadele ederdik. Ne korktuk ne de geri adım attık." diyor.

Hüsnü Tuna; "İnsan kaynağı açısından Kur'an kursları, üniversiteler hedef alındı. Bir başka kalem bürokratik yapı. Adam askeriyeden atılmış, belediyede işe girmiş. Bunu takip ederek işine son verdiriyorlar." diyor.

Şadi Çarsancaklı; "Ordu başörtüsünün bir üniforma olduğuna dair beyanatlar vermeye başladı. O zamana kadar başörtüsü İslami bilinci artmış, kitap okumuş kızların taktığı bir şeydi." diyor.

Necati Ceylan; "Bahriye Üçok öldürüldüğünde MİT olayın iç yüzünü bildiği için üstüme gelmedi. Bunu başka kadrolar yapsaydı ve MİT olaya el koysaydı, ben de içerideydim." diyor.

Umut davası (Selam Tevhid Örgütü), Aczimendiler, Hasan Celal Güzel, Hasan Mezarcı, Sivas, Metin Kaplan, Elele eylemi, Timurtaş Uçar, beş avukatın üstlendiği davalardan sadece birkaçı…

28 Şubat Amerika kaynaklı

Darbe avukatlarından Cüneyt Toraman, 28 Şubat sürecinin 1989 yılında Komünizm 'in çökmesine dayandığını belirtiyor. Amerika komünizm çökünce ilk askeri tatbikata yeşil kuvvetleri yani İslam'ı koyduğunu ifade ediyor. Laik-anti laik çatışması çıkarılarak Turan Dursun, Çetin Emeç, Bahriye Üçok'un öldürülmesi planlandığını dile getiriyor.

Savcı toplantısında darbe zemini hazırlandı

Diğer mihenk taşının 1993'te Nusret Demiral başkanlığında yapılan Cumhuriyet Savcıları toplantısı olduğunu söyleyen Necip Kibar, bu toplantıda alınan ceza hükümleri kararlarının irticai tehdit ve irtica suçlarla ilgili olmamasına rağmen böyle bir alt yapı tahsis edilerek, İslami düşünceye mensup kişiler için devletin harekete geçmesinin zemini hazırlandığını söylüyor.

Taksim mitingiyle başlayan hareketlilik

Hüsnü Tuna ise, 1994 seçimi öncesinde yapılan Taksim mitingine işaret ediyor. Tansu Çiller'e çok yakın bir isim olan Mehmet Bican'a miting sorulduğunda, DYP ya da siyaset içindeki irticaya karşı hassas olan kişilerin, grupların önerdiğini söylüyor. Bununla birlikte asker ve bürokratik yapıda irticai tehdide karşı hareketlenmeler başlıyor. Özellikle 93 yılındaki Sivas, Başbağlar gibi toplu katliamlar gerçekleştirilerek zemin hazırlandığını anlatıyor.

“Bunlar yargıdan destek alan çete"

Cüneyt Toraman, darbeyi gerçekleştirenlerin yargıdan, devletten, savcıdan destek alan 'çete' olarak nitelendiriyor. Bazı hâkimlerin vicdanlı davranarak mahkûmiyet verebileceği davalarda beraat kararı verdiğini, bazılarının ise elindeki fırsatı kullanarak Timurtaş Hoca başta olmak üzere çoğu kişiye zulmettiğini söylüyor. Buna örnek olarak da Malatya'daki Elele eylemini yapanların idamla yargılanmasını veriyor.

“Aşağılandığımızı hissettik"

Dönemin hâkimlerinin kılıcından kan damladığını ifade eden Şadi Çarsancaklı, başörtüsü yasağı hakkındaki konuşmaya ise şu cümlelerle katılıyor;

“'Benim hoşuma gitmiyor o nedenle sen böyle giyinmeyeceksin' demek kadar, 'Ben darbe yaparım istersem yönetimi değiştiririm' demek kadar insanı aşağılayan bir şey yok."

İslami kesimde örgüt diye bilinen yapılanmaların yüzde doksanının örgüt kimliği olmadığını söyleyen Çarsancaklı, örgüt ismini takan kişinin ise Siyasi Şube Başkomiseri Mahir olduğunu söylüyor.

Başörtüye olumlu bakan mahkeme dağıtılıyor

İstanbul Üniversitesi'nde Kemal Alemdaroğlu'nun bir doktor hanımı kütüphaneye kapatmasının ardından başlayan başörtü mücadelesinde soruşturma açılsa da yürütmeyi durdurma karar alınmıştı. Bunun sebebini Necati Ceylan, kendilerinin istediği gibi karar verebilecek hâkimleri atamak için böyle bir hamlenin yapıldığını vurguluyor. Toraman ise, HSYK'nın en küçük olumlu bir kararda mahkemenin dağıtıldığına işaret ediyor.

 En az 3000 gömülü silahları var

Hüsnü Tuna ve Cüneyt Toraman darbede Amerika'nın birinci dereceden etkisinin olduğunu söylüyor. Tuna ayrıca, 28 Şubat'ın iskeletinin Güven Erkaya, Çetin Doğan, Doğu Aktolga ve MİT Müsteşarı Teoman Koman'dan oluştuğunu belirtiyor. Toraman, “Eğer silahlı çatışma çıksaydı 2000-3000'den fazla gömülü silahları var" diye ekliyor.

Tüm bu zorlu mücadeleye rağmen gerektiğinde dava paralarını cebinden ödeyen, az sayıda var olan avukat arkadaşlarıyla birlik olup kenetlenen onurlu avukatlar, 28 Şubat avukatlarının alınlarının ak olduğunun altını çiziyor.

Röportaj Haberleri

“Suriye’ye geri dönüş tartışması, empati yoksunu ve yersiz”
Türkiyeli bir mücahid ile Suriye devrimi üzerine…
"Solun bir kısmı mezhepçilikten bir kısmı da İslam düşmanlığından Esed'i destekliyor"
Suriye'nin korku hapishaneleri: Sednaya, Tedmur ve Suriye’nin yeni hafızası
"Suriye devrimi Türkiye'nin de zaferidir!"