1 Mayıs, 19 Mayıs, 27 Mayıs, 29 Mayıs... 1 Mayıs İşçi Bayramı mı, Bahar Bayramı mı? Solcular İşçi Bayramı diye kutlar.
19 Mayıs Kemalistlerin, 27 Mayıs Darbeci Sol’un yani ulusalcıların sahiplendikleri bir gün. 29 Mayıs İstanbul’un Fethi. 29 Mayıs’ı dindar, tarihi sahiplenen çevreler kutlar.
İstanbul’un Fethi ile kurtuluşu iki ayrı zamandır. Mesela birçok kişi İstanbul’un kurtuluş gününü bilmez. Fethi halk, kurtuluşu devlet kutlar daha çok.
İstanbul’un kurtuluşu 6 Ekim 1923’tür.
Aslında 1900’lerin başından itibaren Türkiye bir darbeler coğrafyasıdır. İttihat Terakki, CHP’nin anası gibidir. İttihatçıların gölgesinde bir imparatorluğun sonu getirildi 1900’ün ilk çeyreğinde. Daha sonra bu mirası CHP devraldı.
2. Meclis bir darbe meclisi idi. Açık oy, gizli tasnif bir darbeydi.
İnkılaplar, darbeci kadroların işi idi.
Savcısı, temyizi olmayan, kanuna göre karar vermek yerine, verdikleri karar kanun sayılan İstiklâl Mahkemeleri bir darbe aracı idi.
1960, 71, 80, 28 Şubat, ETÖ aynı utancın, aynı rezaletin parçalarıdır.
Aslında bugün hâlâ başımızı ağrıtan Ermeni tehciri, Cumhuriyet dönemindeki Dersim Yasası, tehcir, tenkil, tedip bu darbeci kadroların ayıbıdır.
Türkiye hâlâ aynı ayıbı, bir kambur gibi sırtında taşıyor.
Örfi idare, sıkıyönetim, OHAL bu zor günlerin mirasıdır.
Dün Yassıada’da hukuku katledenlerin manevi mirasçıları bugün hâlâ aramızda.
Darbeciler teröristtir. Vatansever filan değil, maceraperest bunlar. Darbe Konseyleri silahlı bir terör örgütüdür.
Darbeci kadrolar örgütsel anlamda birbirinin devamı mahiyetindeki silahlı bir çetedir. Dolayısı ile zaman aşımı falan da söz konusu olamaz.
Bunlar mafyalaşmış, kanlı olaylara bulaşmış bir cinayet örgütüne dönüşmüşlerdir. Ve bunların hâlâ TSK içinde uzantıları bulunmaktadır.
Bu beladan kurtulmak için,
1- Anayasa, kavram ve kurumları ile acilen tepeden tırnağa yenilenmelidir.
2- Darbeciler yargılanmalı ve ETÖ konusu mutlaka hukuk içinde kalınarak sonuna kadar götürülmelidir.
Bugün ETÖ’cülerin yaptıkları ile 27 Mayıs’tan 28 Şubat’a kadar yapılanlar arasında ciddi bir fark yoktur. Bugün hâlâ Egesel’ler aramızda dolaşıyor.
Darbeciler, medya, mafya, siyaset, sermaye, bürokrasi, STK içinde, siyasi emellerini müstevlilerin siyasi emelleri, şahsi çıkarlarını, yağmacı finans çevrelerinin çıkarları ile tevhid eden hainlerdir. Eli kanlı, hırsız bunlar.
Şimdi aramıza karışıp darbecilerin avukatlığını yapan siyasi, bürokrat, gazeteci, STK temsilcilerinin kim olduklarını görmek için önümüzde tarihi bir fırsat var.
Yassıada, İstiklâl Mahkemeleri gibi, hukuk tarihimizin utanç günlerini hatırlatır bize. İşin daha da üzücü yanı, bugün hâlâ sistem içinde İstiklâl Mahkemeleri ve Yassıada hayali içindeki insancıkların olması!
Darbelerden kurtulmak için, İttihat Terakki’den, 28 Şubat’a, ETÖ’ye kadar yaşananları unutmamamız gerekiyor. Bugünlerde toplumsal hafızanın yenilenmesi şart.
27 Mayıs artık bayram değil. Ama Menderes’in anısı toplumsal hafızada hâlâ canlı. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat “darbeye lanet” yağdırılan günlere döndü.
Ne garip Evren Paşa Arınç’la okul açılışı yapıyor artık. Kenan Evren adı sokaklardan, meydanlardan, okullardan sökülüyor. Konsey üyesi silah arkadaşları, korktukları ya da utandıkları için halkın arasına çıkamıyorlar. Ama darbe çığırtkanlarının baskılarına karşı çıkan Özkök Paşa halkın gönlünde yükselmeye devam ediyor.
Genç Siviller’in Yassıada konusundaki taleplerini sonuna kadar destekliyorum.
Bu arada İstanbul’un Fethi’ni kutlarken keşke bu konuda biraz okusak. Fethin, anlamı, ruhu üzerinde düşünsek. Fatih’in kimliği, misyonunu anlamaya çalışsak, ne iyi ederiz. Olayı kuru bir cihangirlik davası imiş gibi görmek, bir harp, işgal ve istila hareketi olarak düşünmek, fethi anlamak demek değildir.
Doğu Roma’yı anlamadan, Katolizme karşı Ortodoksluğun önemini anlamadan Fethi Mübin’in tarihteki rolünü anlamak kolay olmasa gerek.
Selâm ve dua ile.
VAKİT