Basın Açıklamasının Tam Metni:
27 MAYIS ZİHNİYETİNDEN HESAP SORMAK İNSANÎ BİR SORUMLULUKTUR!
27 Mayıs 2010
27 Mayıs 1960 Darbesi'nden bugüne 50 yıl geçti. Darbe; şiddet demektir. Darbede kan ve savaş vardır. Savaş ise düşman ile yapılır. Türkiye'deki darbeciler bu ülkede yaşayan halkı her zaman düşman gördü.
Türkiye'deki darbe geleneği aslında 1920–1923 yıllarında başlıyor. 1923 yılından 1946'ya kadar ordu ve sivil demokrasi arasında bir uyum vardı. Menderes liderliğindeki Hükümet, halkla zıtlaşarak değil, ülkeyi liberalleştirmeyi ve kalkındırmayı hedefliyordu. 1960 darbesi statükonun bu uyumunda baş gösteren gelişmeler neticesinde oldu.
27 Mayıs kaba bir şekilde yönetime el koymak, askerî güç kullanarak iktidar partisini devre dışı bırakmaktı. İktidar partisinin önde gelen isimleri önce tutuklanıyor, sonra ağır işkencelerden geçiliyor ve asılıyordu.
Kuruluşundan bu yana darbe mantığı ile yönetilen Türkiye'nin, Yurttaşlık Bilgisi kitaplarında öğretildiği gibi yönetilmediğini, "Kırmızı Kitaplarla" yönetildiğini, kontrgerillanın, JİTEM'in Ergenekon yapılanmasının asıl Kemalist devleti temsil ettiğinin farkındayız.
Kemalist elitler için, bu ülke, ülkenin vatandaşlarına emanet edilemeyecek kadar önemliydi. Dinin, hayatın bütün alanlarından çekilmesini istiyorlardı. Devlet, dini bir şekilde kontrol etmeliydi. Halka aba altından sopa göstermesi gerekiyordu.
İşte 27 Mayıs Darbesi, vahşi bir şekilde halkı baskı altına almak isteyen bir darbe idi.
12 Mart 1971 Muhtırasının görece özgürlükleri geri almak, 12 Eylül 1980 Darbesi'nin ise İslami uyanışı engellemek ve İran Devriminin muhtemel tesirlerine karşı tedbir almak, I. Meclis darbesini ve 27 Mayıs'ı yapan ordunun aynı çeteci mantığı ile gerçekleştiğini belirtmek isteriz.
Kemalist sistem açısından önceden din, ABD'nin Yeşil Kuşak projesi dahilinde komünizme karşı kullanılmak içindi. Ama 12 Eylül'den sona "Ilımlı İslam" veya "Türk-İslam Sentezi" projesiyle tevhidi uyanışı engellemek ve İslam'ın bütünsel olarak algılanmasına müsaade etmemek için kullanıldığını biliyoruz.
Kontrol edilen İslam'ın kontrol mekanizmalarını aştığı korkusu ile de 28 Şubat 1997'de de darbe yapıldı. Sarıkız, Ayışığı, Kafes, Balyoz vb. darbe planları da bu darbeci mantığın devamıydı. Görüldüğü gibi Türkiye'nin sicili darbelerle doludur.
"Sakın Zulmedenlere meyletmeyin. Yoksa size ateş dokunur." diyor Rabbimiz. Adaleti ayakta tutmak için, hukuk dışı her şeyi reddetmemiz gerekiyor. 27 Mayıs zihniyetini reddetmek, hesap sormak, deşifre etmek tevhid, adalet ve özgürlükten yana olmak sadece Müslümanların değil, her insanın görevidir.
Özgür-Der Tatvan Şubesi