İstanbul'da sabah 4'te kapısı çalınan Ermeni aydınları, yazarları, gazetecileri, milletvekilleri gözaltına alındılar…
Sayıları 220 civarındaydı…
Aralarında Zohrab gibi Meclis-i Mebusan üyeleri vardı.
Neden tutuklandıklarını bilmiyorlardı. Önce Merkez Hapishane'ye, Mehterhane'ye gönderildiler…
Ardından bölümlere ayrılıp Ayaş, Çankırı ve Çorum'a sürüldüler.
Bir süre sonra tekrar sürgüne çıkarıldılar.
Bu kez amaç belliydi. Teşkilatı-ı Mahsusa harekete geçti. Çeteler, tetikçiler yolda kafilelere saldırdılar. Çok küçük bir kısmı hayatta kalabildi. Çoğu hayatını kaybetti. Talat Paşa'nın arkadaşı, Babıali baskınının İttihatçılarını evinde saklayan, 1908'in ateşli savunucusu, usta hatip milletvekili Zohrab'ın başı taşla ezildi.
Halide Edip, bir gün bir trende Bahattin Şakir'in elini kim olduğunu bilmeden sıkınca, buna vesile olan arkadaşına "bana kanlı katilin elini sıktırdın" demesi bu yüzdendir…
Tutuklama tarihi 24 Nisan 1915'ti…
Ardından tehcir başladı…
Ermeniler büyük felaket olarak adlandırdıkları 1915 olaylarını bu yüzden 24 Nisan'da hatırlar ve anarlar…
Tabii Türk Ermenileri dışında…
Onlar bırakın atalarını sesli bir biçimde anmayı, 24 Nisan'ı hatırlamaya, hatırlatmaya bile cesaret edemeyecek koşullarda yaşarlar.
Türk basını 24 Nisan tarihini Ermeni milliyetçiliğinin ve Türk düşmanlığının şaha kalktığı gün olarak yansıtır. Dünyanın çeşitli kentlerinde yapılan gösteri ve anmalara tepki verir ve Türk kamuoyunu buna göre koşullar…
Ne var ki, kim ne derse desin, 24 Nisan 1915 şu ya da bu nedenle, şu ya da bu şekilde, Talat Paşa'nın defterindeki rakamlara göre 1.200.000 Osmanlı Ermenisi'nden 800.000'inin üç dört ay içinde yaşayacağı bir trajedinin başlangıç tarihidir.
Ama insanlık her zaman yol alır…
Dün 24 Nisan 2008'te Türkiye'de bir ilk yaşandı…
Bir gazete, Taraf Gazetesi, 1915'te tutuklanan İstanbul Ermenilerinin tam listesini verdi.
Bir üniversite, Bilgi Üniversitesi, ülkede yapılan ilk "24 Nisan hatırlama günü"ne kapılarını açtı. Erdoğan Aydın, Ara Sarafyan, Ragıp Zarakolu Ermeni ve Türklerden oluşan bir dinleyici topluluğuna 1915'i anarak anlattılar.
Yarın kimileri tarafından skandal, ihanet, vs olarak değerlendirilecek bu gelişme aslında bu ülke için bir yüz akıdır.
Bir borcun ödenmesinin ilk adımı atılmıştır belki de…
Dahası bu küçük adım Türk kimliğinin şeffaflaşması, demokratikleşmesi, tarih alıştırması, demokratik arınma, yüzleşme gibi meselelerde son yıllarda alınan yolun anlamsız olmadığını göstermiştir…
Bu ülkede Ermeni sorunu sempozyumunun boşuna yapılmadığını, bu sempozyuma ihanet diyen Cemil Çiçek gibi bakanların boşuna gözden düşmediğini, Hrant Dink'in insani ve demokratik çabalarının boşuna olmadığını göstermiştir…
Artık biliyorsunuz Hrant Dink bunun için öldürüldü, 24 Nisan'ı hatırlattığı, bizlerin Türklerin vicdanını harekete geçirdiği için…
Bunu bilmek önemlidir…
Türkiye'nin demokratik yüzü de önemlidir…
24 Nisan İstanbul toplantısı işte bu bilince ve bu demokratik yüze işaret etmiştir…
Korkmayın, utanmayın, kırılmayın ve kızmayın…
Gerçekler gerçektir…
1915 bu toprakların, bu topraklarda yaşamış olanların ve yaşayanların ortak meselesidir...
Unutmak bile önce bilmeyi gerektirir…
Bildikçe arınırsınız, bildikçe kimliğini yeniden ve sağlam temeller üzerinde kurarsınız…
Ben kendi payıma memleketimin Ermenilerinin duygularına saygı duyuyor, paylaşıyor, hepsine selam ediyorum…
Yeni Şafak Gazetesi