Saadet Oruç tarafından kaleme alınan ve bugün Star gazetesinde “2017’nin Ardından-1: Açlıktan Ölen Çocuklar” başlığıyla yayımlanan yazıyı ilgilerinize sunuyoruz:
Son günlerini yaşadığımız 2017, yerküremizde yükselen aşırı sağın, artan çatışma ve krizlerin, küresel güçlerin diğer coğrafyalara yönelik baskı ve umarsızlıklarının yükselen bir trendde devam ettiği bir yıl olarak kayıtlara geçiyor. Yılı geride bıraktığımız bugünlerde iki yazı ile 2017’nin özetini çıkarmaya çalışacağım.
Kışın kendisini iyice hissettirip, ayaklarımızın üşüdüğü bir Aralık öğleden sonrası...
Ama dünya öyle bir yere gidiyor ki, bu üşüme duygusu bile insanı utandırıyor.
Zira geride bıraktığımız yılın bana göre en etkili haberi çok büyük bir ayıbı yüzümüze vuran bir metindi. Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu UNICEF’in Temmuz ayında yaptığı bir açıklama.
İnsanlığımızdan utandıran bir gerçek... Bu yıl içinde 1.4 milyon çocuk, sadece dört ülkede, açlıktan ölme riskiyle karşı karşıya, açıklamanın bize ulaştırdığı bilgiye göre. Bu açıklamada bu ölüm riskini yükselten faktörlere açlığın yanı sıra çatışmalar, susuzluk ya da kalitesiz su, kuraklık, göç ve salgın hastalıklar da ekleniyor...
Halep’te, Gazze’de bombalanan şehirler, Arakan’da yerlerinden edilen Rohingya Müslümanları, büyüklerin durmak bilmeyen çatışmaları nedeniyle kısacık ömürlerini noktalamak zorunda kalan minikler...
Nijerya’nın kuzeydoğusu, Somali, Güney Sudan ve Yemen UNICEF’in raporunda atıf yapılan ülkeler... Diğer coğrafyalar yok. Bir pazaryerinde patlayan bir bombada parçalanan minik eli annesinden kopan çocuklar yok bu listede... Ya da Arakan’da annesine uygulanan vahşete özellikle tanık olması istenen çocukların dağılmış yürekleri de yok bu açıklamada...
Doğal afetler değil, bizzat insan eliyle hazırlanan bir felaket bu... Hatta küresel bir soykırım... Neden mi? Çünkü 2. Dünya Savaşı’nda Naziler tarafından Yahudi soykırımında öldürülen çocuk sayısından fazla çocuk bu yıl açlıktan ölüm riskiyle karşı karşıyaydı... Adeta soykırım... Çoğunun ölümü haber bile olmadı dünya medyasında.
Avrupa’da birbiri ardına yapılan seçimlerde büyük başarı sağlayan aşırı sağın, yeni nesiller için tehlikeli zamanların habercisi olduğunu da buraya not düşelim.
Füze denemeleriyle karşı cepheyi alarma geçiren ülkelerin düğmesine bastığı alarm zilleri, “ben yaptım oldu” despotizmi, “isimlerinizi tek tek not alıyoruz” tehdidi ile karabasan gibi çökmeye çalışan süper güçler başlı başına gelecek nesilleri zor günlerin beklediğinin kanıtı...
Kaynakları giderek azalan, insan eliyle suyu çıkarılan güzelim dünyamızın insanoğluna yetecek kaynaklarla yaratıldığından hareketle, geç kalınmış değil... Dünyadaki her varlığın yaşama hakkı olduğu ve adalet ve eşitlik ilkesi tam uygulandığında çocuklarımıza güzel bir dünya bırakacağımızdan hareketle...
Son günlerde yaşayarak tanık olduğumuz bir cümle, tam da bu noktada, anlam kazanıyor: “Dünya beşten büyüktür.”
2017, dünyanın gidişatı nedeniyle karamsarlığın yükseldiği ama o oranda da çözüm alternatifinin daha fazla görünür hale geldiği bir yıl olarak geride kalıyor...