2010 Değerlendirmesi-2

Ahmet Varol

Mısır’ın Seçim Sahtekârlığı: 2010 yılı içinde Mısır’da da parlamento seçimleri gerçekleştirildi.

Fakat Mısır’daki seçim sistemi vatandaşa seçme hakkı verilmesi değil onun hâkim sistemin önüne sürdüklerini kabul etmeye zorlanması anlamına geliyor. Yani bir oylama değil onaylama sistemi. 2010 seçimleri de öyle oldu. Bu yüzden muhalif siyasi partilerin ve oluşumların çoğu seçimleri boykot etti. Seçimlere sadece ülkenin bir kısmında katılma kararı alan Müslüman Kardeşler cemaati de yürüttüğü propaganda ve tanıtım çalışmalarında sürekli polis şiddetiyle karşı karşıya kaldı. Birçokları cemaatin ileri gelenlerinden olmak üzere çok sayıda mensubu tutuklandı. Seçimlerde de hile yapılması sebebiyle cemaatin adaylarına hiçbir yerde “seçilme” imkânı tanınmadı. Dolayısıyla seçimin ikinci turundan bu cemaatin adayları da çekildi. Sonuçta Hüsni’nin adamları seçimlerde kendileri çalıp kendileri oynadılar. Hüsni de “Bir parti genel başkanı olarak adaylarımızın gerçekleştirdiği başarı beni mutlu etti. Fakat Mısır’ın başkanı olarak da diğer partilerin adaylarının daha fazla başarı gerçekleştirmelerini isterdim” diyerek açıkça halkla ve tüm siyasi hareketlerle dalga geçti. Buna da ancak “bir cumhurbaşkanı olarak maskaralık” denebilir.

Psikolojik Savaş ve İçi Boş Tehditler: 2010 yılı içinde sıkça gündeme gelen konulardan biri savaştı. ABD’nin ve siyonist işgal devletinin İran’a savaş açabileceği iddiaları yorumcuları sıkça meşgul etti. Biz de ister istemez bu konu üzerinde durmuş ve gerek ABD’nin gerekse siyonist rejimin böyle bir savaşa cesaret edemeyeceğini dile getirmiştik. Savaş, saldırı ve kan ABD’ye ve işgalci siyonist rejime hayat veriyor. Ancak her ikisi de 2000 yılı sonrasında girdikleri savaşlarda kan döktükleri gibi aynı zamanda ciddi kan kaybetmişlerdir. Bu merhaledeki savaşların hiçbirinden istedikleri sonucu alamamış tam aksine tehdit güçlerini kaybetmişlerdir. İran’la savaşın kendilerine neye mal olacağını da tahmin edemiyorlar. Dolayısıyla mevcut şartlarda böyle bir riski göze alamazlar. İran’ı iç karışıklıklarla yıpratarak kolay yutulur lokma haline getirmeden böyle bir savaşı göze almaları mümkün değildir. 2010’daki savaş tehditlerinin de içi boş davulun çıkardığı gürültü gibi olduğu anlaşıldı.

Afganistan’da İşgalin Vahşeti: ABD’nin başına geçerken İslâm âlemine sıcak ilgi gösteren ve gülücük dağıtan Obama, Irak’ta işgal güçlerini azaltırken Afganistan’a yükleneceğini söylemişti. Ama işgal güçlerinin orada da cephede zayıf kaldığını anlayan Obama vahşi yüzünü göstermekten çekinmedi ve sivil kalabalıkları hedef alan saldırılara ağırlık verdi. Üstelik bu saldırılarında sadece Afganistan halkını değil Afgan direnişine lojistik destek vermekle suçladığı Pakistanlıları da hedefine yerleştirdi. 2010 içinde Pakistan’ın bilhassa Afganistan sınırına yakın bölgelerinde yaşayanlara pilotsuz uçaklarla yapılan saldırılarla çok sayıda sivil, savunmasız insan vahşice öldürüldü.

Sudan’da Başkanlık Seçimleri ve Bölünme: Sudan’da Ömer Hasan el-Beşir 2010’da yeniden başkanlığa seçildi. Çağdaş emperyalizme hizmetin ötesinde bir şey yapmazken güya uluslararası hukuku uyguladığını ileri süren Uluslararası Ceza Mahkemesi tarafından “savaş suçlusu” ilan edildiği için diplomatik alanda bayağı sıkıntı yaşayan el-Beşir maruz kaldığı bütün zorluklara rağmen göreve devamı tercih etti. Sudan 2010 yılında aynı zamanda bölünmenin eşiğine gelmenin zorluk ve sıkıntılarıyla karşı karşıya kaldı. Ülkenin güneyinde bu Pazar günü bağımsızlık konusunda referandum gerçekleştirilecek. Tahminler Güney halkının bağımsızlığı tercih edeceği yönünde.

Bulgaristan’da Müftülük Gaspı: Bulgaristan’da Müslüman halkın seçim ve onayıyla baş müftülüğe seçilen Mustafa Aliş Haci, mahkeme kararıyla görevinden alınarak daha önce sosyalist rejimin atamasıyla görevlendirilmiş ve içki düşkünlüğüyle tanınan Nedim Gencev yeniden tayin edildi. Bulgaristan’da mahkemenin böyle bir kararı her şeyden önce Müslüman halkın din görevlilerini seçme haklarını elinden alması anlamına geliyordu. İkinci olarak da ülkede Müslümanların dinî hakları ve özgürlükleri konusunda eski sosyalist şiddete, Jivkov diktatörlüğüne geri dönüldüğünü gösteriyordu.

YENİ AKİT