2010 Değerlendirmesi-1

Ahmet Varol

Bu haftaki yazılarımızda İslâm âleminde 2010’da öne çıkan bazı gelişmelerin genel değerlendirmesini yapmak istiyoruz. Önemli olayların özet bir bilgiyle de olsa hatırlanması ve gözden geçirilmesi, hafızaya kaydedilmesi ve yaklaşımımızın yenilenmesi açısından faydalıdır.

Hayat Damarları 2 Kafilesi: Biz 2010 yılına Suriye’nin Lazkiye şehrinde girmiştik. Normalde, siyonist katillerin Gazze’ye yönelik “Dökme Kurşun” adını verdikleri saldırının başlatılmasının yıl dönümünü Gazze’de idrak etmek istiyorduk. Bu fırsat verilseydi yeni yıla da orada girecektik. Fakat işgal rejiminin Gazze’ye uyguladığı insanlık dışı ambargonun kapı bekçiliğini yapan Mısır’ın, Ürdün’ün Akabe limanından karşıya geçmemize izin vermeyip Ariş limanınını kullanmamızı şart koşması sebebiyle Lazkiye’ye gitmek zorunda kaldık. Burada uzun bir süre bekletildikten sonra yüklerin denizden yolcuların da hava yoluyla Ariş’e geçmesine izin verildi. Mısır zulmü bize orada da eziyet etti, askerleriyle saldırdı ve Gazze’ye geçmemizi engellemek istedi. Fakat kafilenin kararlı mücadelesi, Türkiye’deki halkımızın da geniş desteği sonucu kapıyı açmak zorunda kaldı ve kafile yardım malzemeleriyle birlikte Rafah sınır kapısından girmeyi başardı.

Mahmud el-Mebhuh’un Şehit Edilmesi: Siyonist rejimin savaşlarla, saldırılarla, cinayetlerle kısacası kanla ayakta duran gayri meşru bir korsan rejim olduğu biliniyor. O yüzden kısa tarihinde birçok savaş ve saldırının yanı sıra çok sayıda planlı cinayet var. Bunlardan biri de Hamas’ın askerî kanadı İzzettin Kassam Birlikleri komutanlarından Mahmud el-Mebhuh’un 20 Ocak 2010’da Birleşik Arap Emirlikleri’nin Dubai şehrinde bir otel odasında şehit edilmesidir. Sadece istihbarat örgütü değil aynı zamanda bir cinayet şebekesi olarak çalışan Mossad’ın planladığı ve gerçekleştirdiği cinayette işbirlikçi hainlerden istifade edildiği tahmin ediliyor. Çünkü onların yardım ve desteği olmadan böyle bir cinayet gerçekleştirilmesi mümkün görünmüyor. Yapılan soruşturmalar sonucu, katillerin bazı Batılı ülkelerin pasaportlarını taşıdıkları tespit edildi. Pasaportların ait olduğu ülkeler siyonist işgalcilere itiraz ettilerse de bunun göstermelik olması ve cinayetin infazında kirli bir işbirliğinin bulunması ihtimal dışı değil.

Global Ekonomik Krizin Çalkantıları: Son yıllarda ABD ve Avrupa’yı en çok etkileyen hadisenin global ekonomik kriz olduğunu söyleyebiliriz. Fakat 2010 yılı içinde bu kriz özellikle ekonomik sistemlerinde ABD ve Avrupa’ya fazla bağımlı İslâm ülkelerini de ciddi şekilde etkiledi. Krizden en fazla etkilenen ülkeler de Körfez ülkeleri oldu. Dolayısıyla bu ülkelerdeki firmalar yeni açılımlar yapabilmek için İslâm coğrafyasına yönelmeye çalıştılar. ABD ve Avrupa’nın global ekonomik krizin sarsıntılarından kurtulmak ve bellerini doğrultmak amacıyla yaptıkları atakların da yeterince başarılı olduğu söylenemez.

Mavi Marmara Katliamı: 2010 yılı içinde İslâm âlemini ve genelde tüm dünyayı en çok etkileyen hadisenin Mavi Marmara diğer adıyla Özgürlük Filosu katliamı olduğunu söylemek mümkündür. 2010 yılıyla ilgili tahlillerin birçoğunda bunun vurgulandığını, anketlerde de bu hadisenin öne çıktığını görüyoruz. Siyonist işgal, Gazze’ye uygulanan ambargonun kırılması ve oradaki insanlara yardım ulaştırılması amacıyla yola çıkan insanî yardım filosuna saldırıp dokuz insanımızı şehit ederken sıktığı kurşunların geri teptiğini ve kendisini de yaraladığını gördü. Bu vahşi katliam işgalci korsanların uluslararası alandaki önemli menfaatlerinin ve ilişkilerinin ağır yaralar almasına sebep oldu.

Irak’ta İşgalin Gölgesinde Seçim ve Hükûmet: ABD, Irak direnişi karşısında işgal güçlerinin sürekli kayıp vermesi üzerine yenilgiyi resmen ilan etmese de kabul etmek zorunda kaldı ve bu ülkedeki askerlerini çekeceğini açıkladı. Fakat cephelerden çekmiş olsa da ülkeden tümüyle çekmedi. Bu şartlarda ülkede oluşturulan siyasi otoritenin bağımsız olduğu söylenemez. Bununla birlikte 7 Mart 2010’da seçim yapıldı. İşgalin gölgesinde olması sebebiyle direnişi sürdüren ve destek veren kesimlerin boykot ettiği seçimlerde herhangi bir siyasi akım tek başına hükûmet kurabileceği bir çoğunluk elde edemedi. O yüzden hükûmet pazarlıkları da aylar sürdü.

YENİ AKİT