Bizi çok fena kandırdılar. Kimler mi? Asimovlar, George Lucaslar... Hani 2010’lu yıllarda ışınlama olacaktı. Hani uzayda koloniler kurulacaktı? Gri elbiseler giyecektik? Bir tek kol saati gibi tasarlanmasa da (iyi ki) görüntülü telefonu bildiler...
Peki ya biz? 2011 yılına hâlâ dansözle girmiş biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları?
Yıllar önce bize neler söylemişlerdi 2010 için? Böyle mi olacaktı?
Arşivleri tararken 2010 yılı için yıllar önce ne çok laf edildiğini keşfettim. Stratejisiler, fütürologlar, bugünü bırakalım geleceğe bakalımcılar işi gücü bırakmış 2010’u konuşmuş...
Dün elimizin altından uçup giden 2010, bir zamanlar büyük ümitlerle bir tür uzay çağı, gelecek ufku olarak yıllar önceden tasarlanmış meğersem. Türkiye’yi 2010’a hazırlamak için raporlar yazılmış. Tahminler, hedefler, gelecek projeksiyonlarında herhalde sıfırlı ve uzakta bir yıl olduğu için hep 2010 seçilmiş.
Mesela Milliyet gazetesi 1997’nin temmuz ayında “Türkiye 2010” başlıklı bir yazı dizisi hatta bir çeşit kampanya başlatmış...
Yazı dizisinin ilk günü manşetten 2010 Türkiyesi’ni anlatıyor diye konan temsili resimde bir çocuk şimdilerde artık ancak çöplerde bulunabilecek modeldeki bir bilgisayar ekranına bakıyor. Ne izliyor peki? Tabii ki Atatürk’ün elini öpen bir çocuk fotoğrafını...
28 Şubat’ın civcivli günlerinde başlatılan yazı dizisinin girişinde şöyle deniyor mesela:
“Biz Kırat’ın hanım süvarisinin marifetlerini konuşurken dünya yine bir dişiyi Koyun Dolly’yi konuşuyordu. Bilim adamları şu aralar koyunlar gibi insanları da kopyalamaya çalışıyorlardı.”
Yazı dizisini tanıtmak için bir yazı yazan gazetenin Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak da 2010’dan epeyce ümitliymiş. Mars’a insanlı uçuşların 2010’da başlayacağını müjdelemiş.
Yazı dizisinde “olmaz demeyin olur olur” şeklinde duyurulan diskli, internet üstünden eğitimler, 2010’da sivilleşme gibi hedefler ise galiba tutturuldu...
2010 Türkiyesi üzerinde projeksiyon yapma sporuna o yıl “2010 Türkiye Vizyonu” başlıklı bir rapor hazırlatan TUSİAD da katılmış. TÜSİAD’ın projeksiyonları biraz sönük. Mesela TUSİAD’a göre 2010 yılında Türkiye’nin GSMH’sı 266 milyon doları bulacakmış. Tabii kim bilebilir ki o günden bunun 1 trilyona yaklaşacağını... TUSİAD’ın 2010 Türkiyesi’nden bir hayli ilerdeyiz diyebilirim özet olarak...
“2010’da şöyle böyle olacak” tartışması 1999’da da sürmüş. Dönemin Dışişleri Bakanlık Müsteşarı Korkmaz Haktanır’ın Milliyet’te Taha Akyol’a “Hedef 2010” diye yazdıran sözleri ilk başta çok etkileyici. Haktanır “Türkiye başına bir bela gelmeden 2010 yılına ulaşmalıdır. Ulaşırsa büyük ülkeler arasına girer” diyor. Ama 2010’a bizi vardırmayacak en belalı mevzuumuz kısmı acayip. Müsteşara göre “Ancak ‘Yunanistan belası’ başımıza iş açmazsa 2010’a sağ salim varabiliriz”... Davutoğlu farkını daha iyi anladığınızı umuyorum...
Hadi bunlar gazeteler, yazarlar, diplomatlar, sivil toplum örgütleri....
En fenası 2010 yılı için yıllar önceden kamunun yaptığı projeksiyonların da epeyce fos çıkmış olması... En çok çuvallayanlar istatistik kurumları...
1991 yılında Devlet İstatistik Enstitüsü’nün yaptığı araştırmaya göre 2010 yılında Türkiye nüfusunun 91 milyon olması gerekiyormuş. Tavşanları da Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak saymış olabilirler mi?
Yine aynı araştırmaya göre İstanbul 2010’da Avrupa standartlarını yakalayan bir şehir olacakmış. 2010 Avrupa Kültür Başkenti’ni bilmişler en azından...
1994’te önce Nurettin Sözen ardından Tayyip Erdoğan’ın ‘2010 İstanbulu’nda mesela gökdelen olmaması gerekiyor. Boğaz’da biri tüp diğeri asma iki köprü de eksik...
1997 yılında yayımlanan bir konut raporuna göre ise 2010 yılında 25 milyon kişinin evsiz kalması lazım. Müteahhitleri ve kaçak yapıların gücünü hesaba katmamanın sonucu... Belki de bunun teşvik etmek için böyle korkutmuşlardır insanları. Hem 2010 gelince hangi deli hatırlayacak ki bu raporları...
Ben en çok 2010’u bir uzay çağı olarak görmüş olan haberleri sevdim ama...
Yine 1997 tarihli “Yarının dünyası akıl uçurtacak” başlıklı teknoloji haberine göre “Giysilerin mevsime göre kendini uyarlayacak akıllı kumaşlardan yapılması 2010’u bulacak.” 1997’de kim derdi ki bir gün 2010 gelir ve soğukta eğer ince giyersen üşümeye devam edersin diye? Başka bir haberdeki “2010’da cep telefonu küpe gibi olacak, masa örtüsü gibi bilgisayar yapılacak” tahminlerini kulaklı telefonlar, Ipadler falan yapılmış kabul edelim...
1991’de tüm gazetelerde çıkan “2010’da kaç yaşında olacaksınız” diye soran sigorta reklamına ise “Ogün anlayamadık” diye iç geçirebiliriz
Bunlardan ibret alıp 2023 Türkiyesi ve dünyası için bol bol konuşan çokbilmiş stratejisyenlere kulak asmayın diyeceğim ama boş verin hepimiz 2023’te ışınlanacağımızı düşünürsek belki de gerçekleşir...1997’de kim derdi ki bir gün 2011 gelecek diye...
Yılmaz Özdil’e tarih dersi
1958- AB kuruldu.
1959- Türkiye başvurdu.
1960- Türkiye’de darbe oldu.
1961- AB başvurusunu yapan Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu idam edildi.
yildirayogur@gmail.com
TARAF