2008de işkenceden ölenler…

Ali Bayramoğlu

Şu ifadeyi dikkatle ve birlikte okuyalım:

"Kabul bölümünde jandarma arama için tüm elbiselerimizi çıkarmamızı istedi. Kabul etmeyince astsubay rütbeli kısa saçlı, renkli gözlü şahıs ahşap copla vücudumuza ve kafamıza 2-3 dakika vurdu…

Elbiselerimiz zorla çıkartıldı...

Salı sabahı koğuş sayımında ayağa kalkıp sıraya girmediğimiz için 4-5 infaz memuru su doldurma maşrapası, kapı açmakta kullanılan demir kol, plastik sandalye, tekme tokatla vücudumuza 5 dakika; salı akşam yoklamada aynı gerekçe ve aletlerle 15 infaz koruma memuru 15 dakika darp etti…"

Bu sözler işkenceden ölen tutuklu Engin Ceber'in arkadaşı Orhan Gün'e ait…

Engin Ceber, dergi satıp açıklama yaptığı için gözaltına alındı, tutuklandı ve on iki gün sonra işkenceden öldü.

Dün, tüm gazete ve televizyonlar ondan söz ediyordu.

Engin Ceber bu ülkede işkenceden ölen sayısız insanın sonuncusu…

2008 yılındayız. İşkenceye sıfır tolerans diye yola çıkan bir siyasi iktidar yönetimde. Ve bir genç gördüğü işkence sonrası ölüyor…

Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, olay üzerine, dün, 'Devletim ve hükümetim adına yakınlarından özür diliyorum. Sorumluları kimse, sonuna kadar gidilecektir. Kimsenin şüphesi olmasın' diyordu.

Şöyle devam ediyordu:

'Yasaların kendine verdiği yetkiler sonucunda, ölüm olayında sorumlulukları olabileceği düşüncesiyle, iki infaz koruma ikinci müdürü, koruma başmemuru, infaz koruma memuru ve tutukluyu görmeden sağlam raporu veren cezaevi doktorunun da aralarında bulunduğu 19 görevlinin, geçici olarak görevden uzaklaştırılması kararı alındı. Üzerine hassasiyetle gidiyorum, soruşturma genişletildikçe sayı artabilir. Türkiye'de bu dönemde, böyle bir olay meydana geldiği için son derece üzüntülüyüm. Adalet Bakanı olarak, dakika dakika takip ediyorum. Türkiye'yi böyle bir durumla karşı karşıya getirenler, her kimse cezalandırılacaktır…"

Bu da bir ilk…

İlk defa bir Adalet Bakanı "işkence"den dolayı toplumdan ve işkence mağdurunun yakınlarından özür diliyor.

İlk kez işkenceciler ve göz yumanlar hızla açığa alınıyor…

İlkler önemlidir ama, söz konusu olan işkence, işkenceden ölüm, işkencenin tutukevinde yapılması, toplu dayakta jandarmanın ayrı, infaz memurlarının ayrı yer alması, hiçbir özürü, hiçbir açıklamayı anlamlı kılmıyor.

İnsanın kanı donuyor…

Ama şaşırtıcı değil…

Üç darbe görmüş, binlerce gencine işkence reva görmüş bir ülkede zihniyet kolay değişmiyor.

Kamu görevlileri, kamu gücüne sığınarak kaygısızca adam dövmeye, kimliğe göre zulmetmeye yatkınlarsa, alınacak yol çok demektir.

Bir zihniyet istemediğini, beğenmediğini, karşı olduğu pervasızca, hukuk dinlemeden, kurala bakmadan, vicdanı bir kenara bırakarak katletmeyi makul görüyorsa, yol gerçekten daha çok uzundur.

Biz bu ülkede hâlâ sorunları çözebilmek için, binlerce insanın canına mal olmuş, terörü azdırmış OHAL'i, OHAL'in ima ettiği üstü açık ve kapalı işkence mantığını, otoriterleşmeyi çare olarak görmüyor muyuz?

İki gün önce davasının yeni bir celsesi görülen Hrant Dink bu mantıkla öldürülmedi mi? Tutukevinde dayakla değil, ama kamu sahasında, gözler önünde, önceden bilinerek, gizlenerek öldürülmedi mi?

Bir yüzbaşı albayını, "Biliyordu, gizledi, başkalarını susturdu" diye suçlamadı mı? Benzer bir gelişme emniyet içinde de yaşanmadı mı?

Adalet Bakanı'nın açıklaması ve yaptıkları yerinde. Ama kamu otoritesinin asıl görevi bunların olmamasını, işkencecilerin at koşturmamasını sağlayacak bir kamu düzeni oluşturmak değil midir?

YENİ ŞAFAK