2. Baskısı Çıkan “Nuh'un Gemisindeki Gençler” Kitabı Üzerine (Kitap Kritiği)

Zehra Türkmen’in Ekin Yayınları tarafından yayınlanan “Nuh’un Gemisindeki Gençler” isimli eserini Meryem Beyza Sevim kardeşimiz Haksöz-Haber okurları için değerlendirdi.

MERYEM BEYZA SEVİM / HAKSÖZHABER

“NUH'UN GEMİSİNDEKİ GENÇLER”

Ekin Yayınlarından Şubat 2017'de çıkan ve ikinci baskısını yapan kitap, Zehra Türkmen'in  Ensar Vakfı ile beraber yürüttüğü bir çalışmanın sonucu olarak okuyucunun karşısına çıkıyor. Birçok farklı şehirdeki İmam Hatipli çocuk ve gençlerle buluşan ve "Namaz Bilinci" ni konuşan Türkmen,  izlenimlerini sıcacık bir üslupla okuyucuya sunuyor.

Ağrı'dan Mersin'e kadar toplamda 9 okulun ve öğrencilerinin hikayesi bulunan kitap 118 sayfa ile İmam Hatip neslinin taze heyecanına okuyucuyu şahit kılıyor.

Kitap ismini ,yazarın gittiği okullardan birinde şahit olup etkilendiği bir olaydan almış. Güzelyurt İmam Hatip Okulunda okuyan Zehra Nur ve Kamer Nur isimli iki öğrencinin Suriyeli kardeşleri için yaptıkları yardım çağrısında kullandıkları "Yardım Eden Kimse Nuh'un Gemisine Binendir" sloganı, yazarın kitaba "Nuh'un Gemisindeki Gençler"ismini vermesine sebep oluyor. O gemiye binen, güzellikler gemisine binmiştir, diyor Türkmen. O gemiye binen iman ailesiye kucaklaşmıştır. O gemiye binen kurtulmuştur. O gemi, kalbinde ve aklında güzellik yetiştirenlerin, iman edip salih amel işleyenlerin bindiği bir gemidir.

13 yaşlarındaki iki koca yürekli öğrencinin bu çırpınışının kendisinde uyandırdığı duyguları ise yazar şöyle kaleme almış :

"Bu çocukları düşündükçe içime bir ferahlık doluyor bunca tuğyanın yaşandığı anlarda. Bu çocuklar diyorum kendi kendime işte bu çocuklar, bu tertemiz yürekler kurtaracak dünyayı. Bu çocuklarla temizlenecek hayat. Toprak yeniden nefes alacak, ekinler daha bereketli olacak. Dünyanın yardıma muhtaç çocukları korkulu gözlerle bakmayacak artık. Dünyayı bu çocuklar güzelleştirecek. Bu güzel çocuklar çoğaldıkça çoğalacak adalet ve merhamet."

Kitabın ön sözünde yazar, İmam Hatip okullarının tarihi sürecine eğiliyor. 28 Şubat postmodern darbesini, Karakoç'un "Diriliş Nesli"ni, Mehmet Akif'in "Asım'ın Nesli" ne duyduğu özlemi "İmam Hatip Nesli" diyerek satırlarına taşıyor. Cumhuriyetin yasaklı/karanlık yıllarına, İmam Hatiplerin orta kısımlarının kapatılmasına, tutuklamalara, hukuksuz gözaltılarına vurgu yapıyor. Şu anki Müslümanların ve İmam Hatipli gençlerin bu yıllarda verilen mücadeleyi unutmamaları gerektiğinin mesajını veriyor gibi Türkmen.

Kitap, hep bir "imanlı nesil" özlemi duyan, İmam Hatip neslini ve İslami duyarlılığımızı ateşleyen öncülerimizin fotoğraflarıyla başlıyor. Mehmet Akif, Seyyid Kutub, Sezai Karakoç, Hayreddin Karaman ve Necip Fazıl selamlıyor okuyucuyu.

"Mehmed'im sevinin başlar yüksekte!

Ölsek de sevinin eve dönsek de!

Sanma, bu tekerlek kalır tümsekte!

Yarın elbet bizim, elbet bizimdir!

Gün doğmuş, gün batmış ebed bizimdir!"

Yazar gittiği okullarda şahit olduklarını kaleme alırken aynı zamanda bulunduğu şehre ait kısa bilgiler vermekle birlikte şehirlerdeki İmam Hatiplerin nasıl açıldığının hikayelerini de aktarıyor okuyucuya.  Okullardaki öğretmen kadrosunu mutlaka bildiriyor. Çocukların soğuk ve resmi tarzdan çok, kendilerini kuşatan ve "tutan" öğretmenlere duydukları sevginin okudukları okullara da yansıdığını belirtiyor.

Bazı öğrencilerin isimlerini de zikrediyor Zehra Türkmen. Sultanhanı İmam Hatip Ortaokulunda okul birincisi olan iki ayağı engelli Hamza'nın hayallerini bir duaya dönüşür ümidiyle okuyucusuyla paylaşıyor. Kitabın her bölümünün sonuna konulan fotoğraflara Hamza'yı da ekliyor ayrıca.

Yazarın akıcı ve net dili ,  zaman zaman geçmişe gidişleri, gelemeyişleri, çocukluğuna duyduğu özlemi dile getirişi ise kitabı özel kılan bir başka boyut:

"Karnımızı doyurmak için girdiğimiz lokantada yanan sobanın üzerinde buram buram kaynayan çayın doyumsuz seyrine dalıyorum. Lacivert renkte, çiçekli deseniyle çinko bir demlik ve demliğin ibliğinden süzülerek çıkan buhar çocukluğuma götürüyor beni. Erzurum'un o soğuk, kar dolu günlerinde evimizde yanan sobanın üzerinde kaynayan taze ıhlamurun kokusu gelir gibi oluyor burnuma.. Ihlamurun kokusunu, çocukluğumun kokusunu içime çekiyorum..."

Gittiği her şehirde okullardaki programlar haricinde ayrıca o şehirdeki bayanlarla da özel sohbetler gerçekleştirdiğini, muhatap kitlesinin ise farklı profillerde olduğunu yazıyor kitabında Zehra Türkmen. Nerdeyse hiçbir İslami duyarlılığa sahip olmayan ailelerin sırf "güvende olduklarını" bildikleri için çocuklarını İmam Hatip'e gönderdiklerini anlatırken, burda İmam Hatiplerin misyon ve vizyonunun sağlamlığı geliyor okuyucunun aklına. Müslümanların ve bulundukları kurumların "El Emin" olma vasfının önem ve zaruriyeti not edilmiş oluyor zihinlere böylece.

Konu namaz ve çocuklar olunca kalem de güzelleşiyor haliyle. Çocukları yazmak, çiçek bahçesini sulamak gibi oluyor. Suladıkça yeşeren ve güzelleşen.. Çocuklar hayatı güzelleştirdikleri gibi kalemi de güzelleştiriyorlar.  Türkmen'in,  çocukları anlatırken kullandığı kelimelerin güzelliğinin sebebi de bu olsa gerek:

"Mümbit bir toprak gibi her biri...

Saf, hesapsız, katıksız ve yalın..."

"İnsanın ömrüne bahar, sabaha güneş olup, dualara huzur katıyor bu çocuklar..."

Konunun güzelliğine kelimelerin güzelliği eşlik ediyor ve kitabın akıcı üslubu son sayfaya kadar korunuyor. Sümeyra T. Demir'in kaleminden çıkan çizimlerin kitapla paralel bir uyum yakalamasıyla kitabın bütününde bir ahenk oluşuyor.

Öğrencilerle kimi zaman okul mescidinde kimi zaman da konferans salonlarında buluşan Zehra Türkmen öğrencilerin programa gösterdikleri ilgiyi "gençlerin bilgiye susamışlığının bir otaklığı" olarak yorumluyor. Zaten bu yorumunu güçlendirecek nice örnekle dolu kitap. Çocukların bilmeye olan açlıklarını doyurmak için bir kaynak bulmuşçasına "başörtülü yazar"a  sordukları onca soruyu, anlattıkları "dertlerini" ve tatlı çaresizliklerini yüzünüzde küçük bir tebessüm ve biraz da acıyla okuyorsunuz. 

Kitabın son bölümünde Türkmen, Mimar Sinan İmam Hatip Okulunun birer "usta"ya dönüşen öğretmen ve idarecilerinden bahsederek anne baba da dahil çocuklar için öğretici konumdaki herkeste bir kuyumcu rikkatinin olması gerektiğini, bu neslin ancak böyle bir emekle kazanılabileceğinin formülünü veriyor.

Mimar Sinan İmam Hatip Ortaokulunda yaptığı sohbette öğrencilere "Şikayet edenlerden değil, problemi çözenlerden olun. Yıkanlardan değil inşa edenlerden olun" diyerek Mehmet Akif'in dizelerini sözlerine ekliyor;

"Hadi gel yıkalım şu Süleymaniye'yi desen

İki kazma kürek iki de ırgat gerek

Ancak hadi gel yapalım şunu desen

Bir Sinan bir de Süleyman gerek."

İmam Hatipte Kuran-ı Kerim derslerimize giren değerli hocam Davut Çevik şöyle demişti bir dersinde: "Sahaya çıkmak için mükemmel olmayı beklemeyin. Müslüman öğrendiklerini öğretmelidir. Öğretirken aynı zamanda da öğrenendir." Hocam'ın bu sözlerine Zehra Türkmen de "Her yolculuk bir okula dönüşüyor sanki. Öğretmeye giderken heybemize ne çok şey doldurup dönüyoruz.." diyerek hak veriyor nazarımda.

Yolları ve şehirleri birer öğretmen olarak gören Türkmen, kitabını gittiği okullarda öğrencilere okutturduğu Müslüman'ın andıyla sonlandırıyor:

"De ki! Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm ancak ve ancak Alemlerin Rabbi olan Allah içindir." (Enam Suresi/162.ayet)

Bu kitabıyla arayış ve çırpınış içinde olan gençlerin taptaze ve katıksız duygularını yine aynı duygularla aktarıyor Zehra Türkmen. Nuh'un gemisindeki gençlerin sayısını arttırmak için dua niyetine yazılmış gibi olan bu kitap her okuyucusunda berrak bir çabanın tohumlarını ektirecek cinsten.

"Andolsun ki Nuh bize seslenip dua etmişti de biz de ne güzel kabul etmiştik. Biz hem onu, hem ailesini o büyük sıkıntıdan kurtardık. Hem onun neslini baki  kalanlar kıldık. Hem de sonradan gelenler içinde güzel bir namını bıraktık. Bütün alemler içinde Nuh'a selam olsun. İşte biz iyilik yapanları böyle mükafatlandırırız. Çünkü o bizim mü'min kullarımızdandı." (Saffat Suresi/ 75-81.ayetler)

Kitap Haberleri

Zulmün şahidi, zaferin habercisi kitaplar...
“Sâsanî’lerden Safevîler’e Kadar Şîa’nın Tarihi" kitabı çıktı
Wael Hallaq'ın Şeriat kitabı Ekin Yayınları etiketiyle çıktı
Norman Finkelstein’ın kaleminden Gazze direnişi
Ellinci yılında Filistin Şiiri antolojisi