1993’te, bir dizi faili meçhul olayın içinde yer alan Sivas-Madımak otel yangını, kamuoyunda diğerlerinden çok daha fazla bilinir.
Oysa Sivas olaylarından hemen 1.5 ay öncesinde (24 Mayıs 1993), 33 erimiz sivil kıyafetli iken, Bingöl’de otobüsleri durdurulup, kurşuna dizilmişlerdi..
4.5 ay öncesinde (17 Şubat 1993) Eşref Bitlis muamma bir kaza ile can vermişti.
2.5 ay öncesinde (17 Nisan 1993) Turgut Özal, hâlâ aydınlanamayan bir şekilde vefat etmişti.
Ve bunların yanı sıra, Sivas olaylarının hemen üç gün sonrasında da (5 Temmuz 1993), Başbağlar’da 33 insanımız, “Sivas’ın intikamını alıyoruz” denilerek katledilmişti. O katliamın da failleri bulunamamıştı.
Evet; bu olayların hepsi 1993 yılında yaşanmıştır.
Aynı yıl gerçekleştirilen ve Sivas olayları kadar sıkça tekrarlanan bir cinayeti de unutmayalım: Uğur Mumcu suikastı (24 Ocak 1993)..
Tüm bu olayların 1993 yılının ilk 7 ayında yaşanmış olması, sizce de garip değil mi?
Bu faili meçhullerin, 6 ay gibi bir süre içinde, yoğun bir şekilde yaşanmış olması, sizi de şu kanaate götürmüyor mu: “Bu olaylarda bir derin el var!”
Akıl sahibi herkes, bu kadar önemli olayların, ardı ardına 6 aylık bir zaman dilimi içinde yaşanmış olmasını, aynı “hüküm”le sonuçlandırır.
Ama bizim telefon özürlü CHP Genel Sekreteri Önder Sav bey abimiz, bu olaylardan bir tanesi ile ilgilendiğinden, “derin el”i hiç gündemine almaz.. Onun tek işi vardır, 2 Temmuz 1993’te yaşanan Sivas olayları üzerinden, mütedeyyin insanları suçlamak....
1993’te de böyle yapıyordu.. Bugün de olaylara, aynı sığ bakış açısı ile yaklaşıyor.
Bu yaklaşım çerçevesinde Sav bey abimiz, dün bir açıklama yapıp, “Olaylar; mahkeme ve Yargıtay kararlarında, ‘Anayasal düzeni zorla bozmaya kalkışma eylemi’ olarak belirlenmiştir. Sivas katliamı, laikliğe, cumhuriyete ve demokratik hukuk devletine başkaldırı olarak nitelenmiştir” demiş..
Devamında da, “Yargılananlar, kaçıp yargılanamayanlar, ceza alanlar, sonradan af niteliğindeki uygulamalarla bir bir salıverilenler, bir buzulun görünen kesimidir” buyurmuş!
Bilmeyenlere hatırlatalım, Önder bey abimiz, Sivas olayları ile ilgili davada, başından sonuna kadar müdahil avukatlardandır..
Önce, davanın Sivas Ağır Ceza Mahkemesi’nde değil, o zamanın DGM’sinde görülmesi için, Adalet Bakanı Seyfi Oktay ile birlikte kumpas kurmuşlardır..
Suçun DGM kapsamında soruşturmasını yaptırdıktan sonra, Adalet Bakanı’nın kararı ile, bölgedeki DGM’de değil, Ankara DGM’de görülmesini sağlamışlardır..
Düşünebiliyor musunuz, iktidardaki hükümetin koalisyon ortağı SHP.. (Yani bugünün CHP’si).. Adalet Bakanı, SHP’li Seyfi Oktay..
Olayı istedikleri gibi soruşturuyorlar, davayı görülmesi gereken mahkemeden bile alıp, Ankara’ya getirtebiliyorlar.. Ama Önder Bey’in dün söylediğine göre, bizim şu an gördüğümüz fotoğraf, tüm o oyunlara rağmen, yine de buzulun görünen kesimi!
Ya görünmeyen bölümünde neler var?
Veya şöyle soralım: “Davayı Ağır Ceza’dan DGM’ye, bölgedeki DGM’den Ankara DGM’ye getirmesini biliyorsunuz da, esas sorumlularını tesbit etmeyi niye bilemiyorsunuz?”
Efendim sayın Sav? Ne buyurdunuz?
Koalisyon ortağı şeklinde de olsa, hükümette siz varsınız.. Adalet Bakanı sizin partinizden. Hatta sizin “dede”niz(!).
Niye olayların gerçek faillerini bulamadınız?
“Hiç yakalanmayanlar”, “Olayda adını bile geçirttirmeyenler” kimin başarısı acaba?
O tarihte Adalet Bakanı, AK Parti’den birisi değildi. Refah Partili birisi hiç değildi..
Olayların gerçekleşmesinden tutun, yargılamasına kadar hepsi sizin devr-i iktidarınızda olduğu halde, olayların çözümlenmemesinden, bugün bile şikayetçisiniz.
O halde sormamız gerekmez mi? “Olaylardaki ‘derin el şüphesi’ni, niye hiç gündeme getirmiyorsunuz?”
16 yıldır, Sivas olayları üzerinden, mütedeyyin insanları karalamak için mi? Açık bir istismar fırsatını, kaçırmamak için mi?
Bir soru daha.. “Sivas olaylarından üç gün sonra yaşanan Başbağlar katliamından haberdar mısınız sayın Sav?”
Parti arkadaşınız Algan Hacaloğlu “Başbağlar’da ne olmuştu” diye sormuştu, bir defasında.. Siz de aynı soruyu yöneltir misiniz bilmem ama, Başbağlar’da da 33 insanımız öldürülmüştü..
Onları da bir defacık, gündeme getirmeyi, hiç düşündünüz mü?
Yoksa, Başbağlar’ın gündeme gelmesinin, “derin el”i deşifre etmesinden mi korkuyorsunuz?
VAKİT