Abdurrahman Güner / HAKSÖZ HABER
1969'un 'Kanlı Pazarı' ve sol dezenformasyon
Türkiye’de ideolojik kimliklerin ‘bilgi’ ile olan ilişkisi hakkaniyet üzerine kurulu değil. Türkiye’nin var olan vasatı tarihsel olayları sağlıklı bir şekilde tartışmayı imkânsız hale getiriyor. Bu durum bir tek muarızlarımız için geçerli değil ne yazık ki.
Türkiye’nin siyasi tarihinde çok bilenen olaylar vardır. Tartışmasız bir şekilde 1969 Kanlı Pazarı da bunlardan birisidir. 6. Filo’nun İstanbul’a demirlemesi üzerine eylem çağrısı yapan sol-Kemalist grupların gösterisi çıkan kargaşa sonucunda 2 kişinin ölmesi ile neticelenmiştir. Olayın öncesi ve sonrasında yaşananlar büyük bir tarih kurgusuna işaret etmektedir. Yani tarihi kurgulamak adına sol-Kemalistler algıyı yönlendirerek olayı tek taraflı bir şekilde aktarırlar. Bu çevrenin manipülasyon gücü düşünüldüğünde ise oluşturulan algıya kapılan muhafazakarlardan bile söz etmek mümkündür ne yazık ki…
1969 Kanlı Pazarı tartışmasının merkezindeki isimlerden birisi Mehmet Şevket Eygi’dir. 2019 senesinde rahmetli olan Şevket Eygi, vefat ettiğinde dahi sol-Kemalist medyada “Kanlı Pazarın planlayıcısı öldü!” manşetleri atıldı. Peki, Şevket Eygi’nin olaylarla ilişkisi neydi?
Her şey bir yazıya başladı… Şevket Eygi, Bugün gazetesinde yazdığı yazı solun artan saldırganlığı karşısında Müslümanları tavır almaya davet etmektedir. Eygi’nin zaviyesinde -dönemin diğer yazarları gibi- güçlü bir çift kutuplu dünya okuması olduğu aşikârdır. ‘Var olan şartlar’ içerisinde Mehmet Şevket Eygi, Rusya ve Çin emperyalizmi karşısında ‘ehven-i şer’ olarak nitelediği ABD emperyalizmini en azından ‘yaşam hakkı’ tanıdığı için yeğ tutmaktadır. Yani komünizm karşısında demokratik bir rejimin varlığının Müslümanlar için asgari koşulları sağlaması ihtimalinden dolayı tercih edilmesi söz konusu hale gelmektedir. Bu bakış açısı ile alakalı söylenecek artık çok fazla söz yok. Şevket Eygi rahmetli oldu. Ancak tercihe zorlanmanın veya tercih etme durumunda kalmanın kendisinin en fazla eleştiriye muhtaç konu olduğu atlanılmamalı. Bu nokta belirtildikten sonra Şevket Eygi’nin yaklaşım tarzının ise ‘anlaşılabilir’ olduğunu belirtmek gerekiyor.
Yazılarında ve röportajlarında Şevket Eygi bu durumu şöyle izah ediyor: Amerikan emperyalizmi yumurta üretimine mahsus bir tavukçuluktur. Tavukları besler, hastalandıklarında tedavi eder ve yumurtalarını alırlar. Sovyet emperyalizmi ise tavuk eti üzerinedir. Tavuğun gırtlağını keser ve et üretirler. Görüleceği üzerine rahmetli Şevket Eygi’nin yaklaşımında hep bir ‘var olan şartlar’ retoriği hâkimdir. O dönem Bugün gazetesi ve Eygi'nin üslubunun da problemli olduğunu aşikar ancak haksızlık yapmamak veya mahkûm etmemek adına bu şekilde düşünmenin Müslümanların yaşadıkları zorlu süreçler ile yakından alakalı olduğu ifade edilmeli. Bu sebeple işin özünde İslamcılık hususunda farklı referanslardan beslendiğimiz rahmetli Şevket Eygi’ye haksızlık yapılmaması gerektiğinin altını çizmek isteriz.
Olaylara dönmek gerekirse… Şevket Eygi’nin Bugün isimli gazetede yayımlanan yazısı o dönem ‘olayları başlatan yazı’ şeklinde lanse edildi. Şevket Eygi ‘Kanlı Pazarın planlayıcısı’ ilan edilirken onun üzerinden ise Müslümanlar ağır itham ve hakaretlere maruz kaldılar. Sol-Kemalist grupların ‘Amerikancı’ iftirası en temelde bu olaydan beslenir. Az evvel izah ettiğimiz bakış açısı ABD’nin tahakkümünü emperyalizm olarak nitelemektedir. ABD emperyalizmi Ancak sol-komünist blokun yapıp ettikleri düşünüldüğünde tercih edilebilir hale gelmektedir. Bu noktada Kanlı Pazar olaylarında yaşananlar 6. Filo merkezli olmamıştır. Sol-Kemalistlere tepki gösteren grup solun artan etkinliğini protesto etmek için gösteri düzenliyor. Herhangi bir şekilde 6. Filo savunusu falan söz konusu değil.
Peki, dönemin sol-Kemalist yayın organları olayı nasıl yansıtıyor? Burası oldukça ilgi çekici. Bugün gazetesi İstanbul’da toplu namaz organizasyonları düzenliyor. Sabah namazında bir araya gelen grup öğlen vaktine kadar dağılmayıp gösteri hazırlığı yapıyor. Dolmabahçe’de bir araya gelenler camide namaz kılmak istiyorlar ancak 6. Filo’nun orada bulunması sebebiyle ‘askeri bölge’ olduğu söylenerek camiye alınmıyorlar. Bunun üzerine cemaat bölgede bulunan parkta toplu bir şekilde namaz kılıyor. Ortaya çıkan görüntüyü kullanan sol gruplar ‘gericilerin kıblesi 6. Filo (Amerika) olmuş!’ şeklinde iğrenç söylentiler yaymaya başlıyorlar. Olayların devamında karşı karşıya gelen gruplar arasında arbede çıkıyor. Hiç kimse sorumluluğunu üstlenmese de iki kişinin ölümünden namaz kılan cemaat sorumlu tutuluyor. İkinci bir olay ise sol saldırganlık meydanı boş bulduğunda ortalığı yakıp yıkarken kendisine karşı muhafazakar dindar kesimlerin müdahalesiyle karşılaşınca anında mağdur edebiyatı ve rolüne bürünüyorlar. 1969 senesinde yaşananlar bunun tipik bir örneği olma özelliğine sahip...
Bu noktada ise Mehmet Şevket Eygi hızlı bir şekilde olayın ve ölümlerin sorumlusu ilan ediliyor. Onun üzerinden bütün bir muhafazakar-dindar kesim de hedef haline geliyor. İşin komik yanı ise Şevket Eygi o tarihte Türkiye’de bile değil. Hac için Suudi Arabistan’da bulunan Eygi tüm bu yaşananlardan günler sonra haberdar oluyor. Gönderdiği yazısında 6. Filo hususu bu sebeple yer almıyor. Sadece komünizmin artan tehdidi ve Rusya, Çin örneklerinde olduğu gibi Müslümanlar için nasıl bir tehlike olduğuna dikkat çekiliyor. Şevket Eygi dönemin haberleşme araçlarındaki yetersizlikler sebebiyle yazısının olayların hemen öncesinden yayımlandığından haberi bile yok.
Ancak tarihi kullanışlı araç kılmak için her türlü dezenformasyona başvuran sol-Kemalistler, Amerikancı iftirasını ve konu ile alakalı yalanlarını hala kullanmaya devam ediyorlar.1 1969 senesindeki hadiseler aslında toplumsal bir olay olarak incelenmeyi hak etmektedir. Sol ve komünist şirretliğe karşı dindar çevrelerin karşı duruşunu 'Amerikancılık' olarak değerlendirmek sol-Kemalist tarih çarpıtmasının tipik bir örneği. Ne yazık ki sağlıklı tartışma yürütmeyi imkansız hale getiren solun dezenformasyon bombardımanı ‘bilgi’ merkezli bir siyasal mücadele imkanını da yerle bir ediyor. Kendisi çalıp kendisi oynuyor!
[1] Sözcü yazarları '6. Filo’ya doğru namaz' yalanını dillendirmekten geri durmuyorlar!