Ermeni soykırımı, yasa tasarıları ve onun etrafında dönen tartışmalar üzerine yazmaktan hiç hazzetmiyorum. Hem bu muazzam acının kavga ve çekişmelere alet olmasından, hem de siyasi rant olarak raftan sık sık indirilmesinden dolayı inciniyorum. Sarkozy ayarında birinin ciddiye alınması, Türkiye’nin şu “tam seferberlik” hali de midemi kaldırıyor Zaman makinesine binmiş, yine 70’lere dönmüş gibiyiz. Aynı laflar, hiçbir akıl barındırmayan aynı klişe sözler, babalanmalar.
İş dünyası ve STK’lar Fransa’ya çıkarma yapıyor. AK Parti, CHP, MHP konu Ermeni olunca aynı söylemde hemen buluşuveriyor. Cumhurbaşkanı Gül telefonuna çıkmayan Sarkozy’ye gönül koyuyor. Bizim zavallı Patrikhane, Patrik seçme hakkını gasp eden hükümete sesini çıkarmazken, otomatik olarak harekete geçip “Daha aşure yapacaktık, aşure kabımızı kırmayın noolur” türünden mıy mıy bir açıklama yapıyor. (Acaba, bir açıklama yapıverseniz ne iyi olur diye bir rica almışlar mıdır yine tepelerden?)
Medya o kadar işgüzar ve cahil ki, bu sanki onun sözleriymiş gibi Patrik Mesrob II’nin koca koca resimlerini açarak veriyor haberi. Yahu adam ölüm döşeğinde!
Soykırım pazarına dönmüş ortalık. Cezayir, Ruanda soykırımlarından geçilmiyor. Fransa’ya bu soykırımlardaki suçları hatırlatılıyor. Sanki yeni öğrendik bunları! Soykırımcı El Beşir’e Ankara’da kırmızı halılar sererken de Sudan’da neler oluyor bilmiyorduk değil mi? Bunu bu vesileyle gündeme getirmek “sen benim soykırımıma karışma, ben de seninkine” demek değil mi? Bu nasıl bir zihniyet, nasıl bir ahlak Allah aşkına!
Tasarıya karşı olduğumu yazdım. O kadar... Fikir ve ifadeler bazen bizim canımızı acıtabilir, sarsıcı olabilir, ama şiddet, ırkçılık içermeyen her fikir, ne kadar saçma, ne kadar tahrik edici de olsa yasalarla yasaklanamaz. Çizgiyi buradan çekmediğinizde, özgürlüğün ve suçun tanımı da gittikçe muğlâklaşır, özgürlükleri zamanla boğacak hale gelir, nokta.
Fransa böyle bir yasayı çıkarıp kendini ve vatandaşlarını aşağılayacak, fikir ve ifade özgürlüklerini kısıtlayacaksa, bırakın bu onun ayıbı olsun. Zaten engel olmanız mümkün değil. Bu siyasi bir rant için yapılıyor. Sarkozy gibi birini bu kadar ciddiye almak, onun seviyesine inmek ne kadar aşağılayıcı bir durum. Haklı olduğunuz yerde, tepkinin ve lobi faaliyetlerinin dozajını bu kadar yüksek tutarak prestij kaybına uğruyorsunuz.
Üstelik, camdan evde oturup komşuya taş atmak gibi bir durumumuz da var. Orada çıkacak yasanın muadili olan 301. Madde gibi bir sürü yasakçı ceza maddesini hâlâ hukuk sisteminizde tutarken, bu madde yüzünden Hrant Dink gibi bir barış adamınızı mahkemelerinizde linç etmiş ve katlini seyretmişken, siyasi destek vermediğiniz için cinayet davası yerlerde sürünür, AİHM’de Türkiye sürekli mahkûm edilirken, öncellikle dönüp kendi evimizin içine bakmakta daha büyük fayda yok mu?
1915 tarihimizin en büyük trajedilerinden. Bununla ilgili gerçekleri bu halkan gizlediler, gizlemekle kalmayıp yalan bir tarih anlattılar; aynı Dersim gibi... Ermeni’yi şeytanlaştırdılar. Aynı Kürt, Alevi ve Müslümanlara yaptıkları gibi... Hikâye 1915’te bitse iyi, Cumhuriyet tarihi boyunca da Kemalist görünümlü İttihatçılar Ermenilere –ve tabii ki Rumlar, Süryaniler ve Yahudilere de– kan kusturdular. Mallarına el koydular, talan ettiler, aşağıladılar, ülkeden kaçırdılar. Halk bu tarihle ilgili gerçekleri daha yeni yeni görmeye, kirli oyunu yeni yeni fark etmeye başladı. İşte bu geç kalmışlığın bedelini Sarkozy gibilerinin elinde oyuncak olarak ödüyoruz. Bari bundan sonra akıllanalım, inisiyatifi elimize alalım.
Artık bu köhne paradigmayı değiştirmeliyiz. Başkalarına görev tevzi etmemeli, samimi olmalıyız. Bırakın Ermenistan tarih komisyonu kurmasın, arşivlerini açmıyorsa açmasın. Sen ATASE gibi kapalı olan kendi arşivlerini aç, 1915 soykırımdır demeyi suç olmaktan tamamen çıkar. Dersim özrü gibi örnekleri çoğalt. Ama bunu kaparolarla değil, defaten yap. Bak Ayhan Çarkın Tarık Ümit’in gömüldüğü yerin krokisini ta geçen ağustosta savcıya vermiş; laf üreteceğine bunları çöz, savcılara tam siyasi destek ver. Temizle hafızanı, insanların adalet haykırışlarını duy, devleti koruma refleksinden vazgeç, cesaretle git karanlığın üzerine. Tüm bunları da köşeye sıkıştıkça değil, kendin için yap.
“Yıllarca bu ülkede bir şeyler yapıldı. Farklı etnik kimlikte olanlar ülkemizden kovuldu. Acaba kazandık mı? Bunların üzerinde durarak bir düşünmek lazım... Bu aslında faşizan bir yaklaşımın neticesiydi.”
Bu sözler bana değil, Başbakan Erdoğan’a ait. Yeni paradigma bu sözlerin üzerine kurulabilir. Bakın o zaman Sarkozy gibilerinin bir hükmü kalır mı?
mesayan@markaresayan.com
TARAF