19 Mayıs, Asil Kan ve Teşhir Kültürü

KENAN ALPAY

19 Mayıs 1919, resmi tarihçilik açısından kesin bir dille Mustafa Kemal'in bir ulus yaratma sürecinin başlangıcı olarak ifade edilmektedir. 19 Mayıs, Osmanlı'ya dair karanlık ve sefil bir tablo çizmenin, Mustafa Kemal ve cumhuriyete dair aydınlık ve müreffeh bir model propaganda etmenin klasik araçlarından biridir.

XX. yüzyılın başından itibaren tarih üzerinden resmi bir ideoloji inşa etmenin ve bu ideoloji etrafında yeni bir ulus kimlik modeli oluşturmanın önemli araçlarından biri de kitlesel spor gösterileriydi. Faşist İtalya, Nazi Almanyası ve Stalin Rusyası başta olmak üzere 1920'lerden itibaren kitlesel spor gösterileriyle ulusalcı ideoloji etrafında devlet ve lideri kutsayıcı doktriner eğitim veriliyordu.

1920'lerden itibaren Türkiye'de resmi tarih ve sporu, spor ve resmi ideolojiyi, resmi bayram ve devleti kutsamayı, vatandaşlık ve ulu öndere sadakati iç içe geçiren bir tören geleneği ikame edildi. Törenler söylem ve düzenleme itibariyle baştan sona Kemalist ideolojiyi ve askerî karakteri toplum nezdinde tartışılmaz bir hayat tarzı haline getirmeye endekslenmiştir.

19 Mayıs törenlerinin kökenleri İttihat ve Terakki döneminde Selim Sırrı Tarcan öncülüğünde düzenlenen İdman Bayramı etkinliklerine kadar uzanmaktadır. İTC döneminde Türkçü-Turancı siyaset çerçevesinde kitlesel spora yüklenen anlam ırkçı-savaşçı bir gençlik modelini hayata geçirmeyi hedefliyordu. Cumhuriyet döneminde de bu ırkçı-savaşçı gençlik profili daha sistematik hale getirilerek yükseltildi ve yaygınlaştırıldı.

Irkçılık siyaseti Türklük bilincini, Atatürk'e şükran ve sadakati, tek tek bütün fertleri devletin makbul vatandaşı kılacak her türlü aracı meşru hatta zaruri kıldı. Savaşçılık ise sürekli düşman üreten ve iç-dış düşman ayrımı yapmaksızın askerî tedbirleri hayata geçirmenin psikolojik ve siyasi gerekçelerini üretti.

Irkçılık, bugün hiç kimsenin üzerine almak istemediği lanetlenmiş, mahkûm edilmiş bir ideoloji. Fakat Cumhuriyet tarihi, halen devlet eliyle devam ettirilen söylem ve pratiklerle ırkçı siyasetin ibret vesikası olarak önümüzde durmaktadır. Mesela Mustafa Kemal'in Nutuk'unu bitirirken sarf ettiği Gençliğe Hitabe'sinde "Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur!" sözü üzerinde biraz düşünelim.

"Asil kan" da neymiş? "Sefil kan" taşıyan birey veya toplum var mı bu dünyada? Türk ırkı veya kanı nasıl ve ne zamandan beri 'asil' sayılır oldu? Bu sorunun makul ve ahlaki bir cevabı var mı acaba? Peki, diğer taraftan Türk ırkı ve kanı taşımayan gençler muhtaç oldukları kudreti nerede arayıp bulacaklar?

"Asil-asil olmayan/sefil kan" ayrımı ana sınıfından itibaren bütün eğitim kurumlarında ders ve törenlerde propaganda ediliyor. İstisnasız bütün sınıflarda yer alan ve bir maharetmiş gibi sunulan kanla-ırkla-ulusla övünücü ifadeler 19 Mayıs törenleri başta olmak üzere bütün resmi geçitlerde ete kemiğe büründürülüyor. Bütün okullar gösteri yapmak üzere meydanlara, statlara yönlendirildiğinde öğrencilere düşen, bu ırkçı-ayrımcı ideolojik formasyon doğrultusunda düzenlenen mizansende kendisine verilen rolü disiplin içerisinde yerine getirmekten ibarettir.

Her yıl tekrarlanan bu ırkçı-ayrımcı endoktrinasyona (ideoloji yüklemeye) askerî ve sivil bürokrasinin, sermaye ve medya çevrelerinin yüklediği anlam son derece yüksektir. Çünkü bu tören ve söylemlerle Kemalist cumhuriyetin bekası ve kendi iktidarları teminat altına alınmaktadır.

Toplumu değişip dönüştürmede, Türk ulusal kimliği etrafında sisteme entegre etmede eğitim-öğretim müfredatı içerisinde yer alan resmi törenlerle gençliğe ve topluma hangi bilgi ve değerler aşılanmaktadır? Tartışmaya, kritik etmeye, itiraz etmeye değil komut almaya hazır bir gençlik herhalde ilk hedef olsa gerek. İkinci olarak merkez-çevre ilişkisinde askerî bir disiplinle kendini büyük kütle içerisinde eritmiş, Türk ulusuna mensup olmanın hazzını ve gururunu yaşayan bir gençlik modeli öngörülmüştü.

Muhtaç olduğu kudreti damarlarında dolaşan "asil kanda" arayan Türk gençliği için totemist dinlerin modernize edilmiş ayinlerini resmi tören adı altında sistematik hale getirerek işlem tamamlanmış oluyor. Fakat bu törenlerde gençlerin bedenlerini olabildiğince kas kuvvetiyle donatmaları ve bedenlerini teşhir etmeleri de işin mütememmim cüzü oluyor.

19 Mayıs ve benzeri resmi törenlerde tekrarlanagelen bu ırkçı-militarist eğitim politikasıyla birey ve toplumun ezilmesine son vermek için acilen harekete geçmek gerek.