İstanbul’un Bahçelievler ilçesinde 15 metrekarelik bir berber dükkânı. İçeride müşteri yok. Bir tıraş koltuğu, tüplü bir televizyon, bir çekyat göze çarpıyor. Bir de iki kanaryanın sesi duyuluyor. Sokağa bakan büyük boy camda, renkli harflerle, “Schön Erkek Berberi” yazısı, camın arkasındaysa eski, mavi bir perde var.
Mustafa Gök, 71 yaşında. 17 yıldır yalnız yaşıyor. Ayrı bir evi yok. Berber dükkânına koyduğu çekyat akşam hava kararınca onun yatağı oluyor:
“Buradan aileler geçiyor elleri dolu, çocuklarıyla falan... Biraz gözyaşı döküyorum. Kederli oluyorum. Ondan sonra silkeleniyorum, toparlanıyorum. Diyorum ki: Mustafa, sen yalnız değilsin. Şükürler olsun Allah’ın var, dostların var. Bunlarla avunuyorum, inan...”
Yalnızlıkla Çocukken Tanıştı
Mustafa Gök, Tarsuslu. Annesi, pamuk toplarken rahatsızlanıp ölünce, babası başka bir kadınla evlenmiş. Babasının kendisini 7 yaşında berbere çırak olarak verdiğini, 16 yaşına geldiğinde, bir narenciye kamyonunun kasasında İstanbul’a geldiğini anlatıyor.
Bir süre Balat ve Karaköy civarındaki berberlerde çalışan Gök’ün, 32 yıl süren bir de evliliği olmuş. 3 kızı var. Ama 17 yıl önce eşinden ayrıldığını, 2 yıldır da kızlarıyla görüşemediğini anlatıyor:
“Kızlarımdan biri Osmaniye’de, biri İzmir’de, biri de Beylikdüzü’nde. Bir evde ana olmayınca, o aile çil yavrusu gibi dağılır. Ben de burada yalnızım. Onlara muhtaç olmamak için, bir gün çamaşırımı götürmedim. Şunu yapın, bunu yapın demedim. Hayatta hep dik durmaya çalıştım. Tabii onların da kendilerine göre işleri var ama sonuçta babayız, atayız. Allah, onlara dert vermesin, kimseye muhtaç olmasınlar.”
“Hava Karardığında Kederleniyorum”
Mustafa Gök, gece dükkânın perdesini çekince kederli saatlerinin başladığını söylüyor:
“Saat yedi, yedi buçuk gibi hava karardığında kederleniyorum. Benim için zaman çok zor geçiyor. Bir de dükkândayım, erkenden karanlıklar çöküyor. Perdeyi çektiğim zaman yalnızım, hayatla ilişiğin kesiliyor. Tek kalıyorum. Bir televizyonla olmuyor. Yani zorluğu budur. İnan ki, gece benim zorluğum var. Müşteri beklerken, sağa sola bakarken gün geçiyor ama akşamlar çok uzun oluyor. Hele bir de yalnızsan, hiç geçmiyor...”
“Umduğunu Değil, Bulduğunu Yiyeceksin”
Mustafa Gök’ün kaldığı dükkânda tuvalet, banyo ve mutfak yok. Yemek ihtiyacını çevrede yaşayanların getirdikleriyle karşılıyor. Gök, pahalı olduğu için lokantalara gitmediğini anlatıyor:
“Sabah kalkıyorum, iki yumurta yapıyorum. Bazen bir tanıdık bir şey getiriyor, börek gibi... Lokantalar pahalı oluyor, iki tabak yemek yesen 15 lira. Durumum olduğu zaman patates, tavuk alıyorum. Burada piknik tüpüm var, orada pişiriyorum. Benim bir huyum var, umduğunu değil, bulduğunu yiyeceksin. Canım şunu istiyor falan demeyeceksin. Nefsime diyorum ki, beni idare et, böylece nefsimi de terbiye ediyorum.”
“Yaşlı Berber Olunca Prim Yapmazsın”
Vergi mükellefi olduğu için herhangi bir sosyal yardım alamadığını söyleyen Gök, dükkân kirasını ve masraflarını çıkarmak için çalıştığını söylüyor:
“Berberler genellikle akşam dokuz gibi kapatır. Ben, akşamları 11’e kadar açık kalmaya çalışıyorum. Belki bir müşteri gelir diye. Yaşlı berber oldun mu prim yapmazsın. Gözü görmez, eli titrer derler, gelmezler. Siftahsız kapattığım zamanlar da olur. Tek amacım, kiramı geciktirmemek. Elektrik, su faturamı ödemek. Kendime diyorum ki, Mustafa sen bunalım geçirme. Sen, ekmek davasına bak. Kimseye muhtaç olma.”
“En Mutlu Olduğum Yer, Eminönü”
1962 yılında İstanbul’a gelen Mustafa Gök, Eminönü’nde yıllarca çalıştığını ve burayı çok sevdiğini, canı sıkıldıkça buraya geldiğini anlatıyor:
“Hayatım, zorluklarla geçti. Çok sıkıntılar yaşadım. Benim hayatta en mutlu olduğum yer Eminönü’dür. Türkiye’nin, kaderin yeridir. En güzel yeridir. Orada turistleri görüyorum, değişik insanları görüyorum, çiçeklere bakıyorum, kuşlara bakıyorum. Deniz kenerına dalgalar vuruyor böyle, oh diyorum. Balık tutuyorlar, mutlu oluyorum. İçimi boşaltıp, dükkâna dönüyorum. Kafam pamuk gibi, bal gibi oluyor.”
“Benim İçin İyi İnsandır Desinler, Yeter...”
Dükkânında iki kanaryaya bakan Mustafa Gök, onların seslerini duydukça mutlu olduğunu, geceleri de yalnızlığına ortak olduklarını anlatıyor:
“Hayvanlar olmazsa, hayat olmaz. Hayvanlar çok iyi. İnsanlara 10 sene emek verirsin, bir gün bir şey yapmazsın, senden kötüsü olmaz. Ama hayvanların ağzı var dili yok. Dedikodusu, kötü düşüncesi yok. Tabii bunun dışında insanlar sayesinde ekmek yiyorum. Benim tek isteğim, benim arkamdan Mustafa yalnız yaşıyor, yaşlı ama düzenli ve iyi bir insan desinler, bana yeter...”
17 yıldır tek başına, evi yok, berber dükkânında yaşıyor. Mustafa Gök Türkiye'deki 3,1 milyon yalnızdan sadece biri https://t.co/facUNWLRYM pic.twitter.com/4usLNkVlDS
— Al Jazeera Türk (@AJTurk) 24 Mart 2017
3 Milyon 100 Bin Yalnız...
Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) verilerine göre Türkiye’de 3 milyon 100 bin kişi yalnız yaşıyor. İstanbul’da yalnız yaşayanların sayısı ise yaklaşık 564 bin 873. Ankara’da 227 bin 29, İzmir’de 225 bin 243 kişi yalnız yaşıyor.
Kaynak: Al Jazeera