Milli İrade Platformunu oluşturan sivil toplum kuruluşlarınca gazetelere verilen ilanda, "17-25 Aralık'ın" Türkiye'nin demokrasi tarihine kara bir leke olarak kazındığı belirtilerek, "Vesayete, karanlık suç örgütlenmelerine, tüm darbe girişimlerine karşı yapılan kararlı mücadeleyi bugün de gönülden destekliyoruz. Yeni Türkiye yolunda üzerimize düşen sorumlulukların farkındayız" ifadesi kullanıldı.
Aralarında Hak-İş, MÜSİAD, Memur-Sen, İHH İnsani Yardım Vakfı, Kadın ve Demokrasi Derneği, Milli Türk Talebe Birliği, Muradiye Kültür Vakfı, ÖNDER, Rabia Platformu, TÜRGEV, Bilim ve Sanat Vakfı'nın yer aldığı değişik alanlarda faaliyet gösteren 150 dolayında sivil toplum kuruluşu, gazetelere, "Milli İrade Platformu" imzası ve "Yeni Türkiye Yolunda Şimdi Yeni Şeyler Söylemek Lazım..." başlıklı ile ilan verdi.
"17-25 Aralık Türkiye’nin demokrasi tarihine kara bir leke olarak kazındı" ifadelerinin yer aldığı ilanda şunlar kaydedildi:
"Bir vesayet örgütünün, yıllar boyu, sessizce, sinsice, şantaj, tehdit ve kumpasla, tüm rakiplerini ve muhaliflerini sindirmek suretiyle, kendi hırs ve emellerine ulaşmak için her yolu meşru görerek ve göstererek, devletin kılcal damarlarına kadar nasıl sızdığını, uluslararası güçlerin nasıl oyuncağı haline geldiğini dehşetle öğrendik. Telefonların dinlendiğini, mahremlerin gözetlendiğini, devletin en gizli sırlarının kaydedildiğini, dini ve milli değerlerin pervasızca çiğnendiğini, sadakaların çarçur edildiğini, mazlumlara giden yardımlara bile tahammül edilemediğini, Çözüm Süreci’nin bir türlü kabullenilemediğini, vesayet örgütü tarafından kardeşlik, hak, hukuk, saygı, sevgi, yardımlaşma, vefa kavramlarının içlerinin nasıl da boşaltıldığını bu 1 yıl içinde açıkça gördük. Oluşturulan algı, iftira ve ithamların karanlığında, üretilen sahte delillerle, masum insanlara nasıl zulmedildiğini de yine bu süreçte daha iyi anladık."
"Yeni Türkiye" vurgusu
Türkiye'nin, "17-25 Aralık’ta bir uçurumun kenarından döndüğü" vurgulanan ilanda, "Millet, ülkesine, istiklaline, istikbaline sahip çıkmış, taşeronlara ve maşalara geçit vermemiş, oyunu bozmuştur. Merhum Menderes’e takılan 'sabık başbakan' sıfatının, 'dönemin başbakanı' olarak yeniden zuhur etmesine millet fırsat tanımamıştır" değerlendirmesine yer verildi.
İlanda imzası bulunan sivil toplum kuruluşlarının, "vesayete, karanlık suç örgütlenmelerine, tüm darbe girişimlerine karşı yapılan kararlı mücadeleyi bugün de gönülden destekledikleri" belirtilerek, şunlar kaydedildi:
"Yeni Türkiye yolunda üzerimize düşen sorumlulukların farkındayız. İyiliğin ve hayrın tavsiyesi ve yayılması için, hakkın ve hukukun korunması için, adaletin şaşmaz ilke olduğu, müreffeh ve lider bir ülke için çalışıyoruz. Yeni Türkiye yolunda bu toprağın çocuklarına ve dünyadaki mazlumlara söylenecek her güzel şeyin yanındayız. Bu konuda sorumluluğu olup fedakarca çalışan herkese sonsuz şükranlarımızı sunuyor, bu yolculukta aklı ve vicdanı olan herkesin yanımızda yer almasını temenni ediyoruz."
Memur-Sen Genel Başkanı Gündoğdu
İlanda imzası bulunan Memur-Sen Konfederasyonunun genel başkanı Ahmet Gündoğdu, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 17-25 Aralık 2013'te yapılan operasyonun küresel niteliğe sahip olduğunu belirterek, şimdi de millet adına STK'lar olarak "Yeni Türkiye yolunda şimdi yeni şeyler söylemek lazım" dediklerini belirtti.
Artık kimsenin Türkiye üzerinde ameliyat, millet iradesi üzerinde işlem yapamayacağını, kimsenin milletin seçtiklerini illegal yolla devirmeye kalkışamayacağını vurgulayan Gündoğdu, demokrasinin ders yerinin sandık olduğunu, dileyenlerin 2015 genel seçimlerinde sandığa gidebileceğini ifade etti.
Gezi Parkı odaklı olaylarda da dış güçler ve içerideki uzantılarının, küresel operasyonların ön denemesini yaptığını, 17-25 Aralık'ta da bunun devam ettiğini kaydeden Gündoğdu, "Şimdi diyoruz ki artık vesayet düşünenler varsa bir daha düşünmesin, işine baksın, yeniden milleti test etmeye kalkışmasın. Milletin kararı kesindir. Biz de milletin değerlerine, iradesine önem veren STK'lar olarak, eğer yeniden bir kalkışma olursa buna çok daha şiddetli karşı koyacağımızın bilinmesini istiyoruz" değerlendirmelerinde bulundu.
KADEM Başkanı Yılmaz
İlana destek veren Kadın ve Demokrasi Derneğinin (KADEM) başkanı Yrd. Doç. Dr. Emine Sare Aydın Yılmaz da 17-25 Aralık darbe girişiminde, dernek olarak millet iradesinin arkasında dimdik durduklarını ve hiçbir darbe girişimine boyun eğmeyeceklerini belirterek, "Milli İrade Platformu altında, demokrasinin temel unsurları olan sivil toplum örgütleri olarak açıkça göstermiştik. O günün yıldönümünde, o gün darbenin ana hedefi olan ve milli iradenin tecellisi olarak seçilen Cumhurbaşkanımızın ev sahipliğinde halkın en yüksek temsil mekanında olmak bizim için büyük bir mutluluktur" ifadesini kullandı.
Kınadığımızı bu şekilde gösterdik
Rabia Platformu Sözcüsü Cihangir İşbilir, Milli İrade Platformu imzasıyla yayımlanan gazete ilanına ilişkin, "Türkiye'deki milli iradenin sadece ülkemiz için değil, İslam alemi ve bölge için de anahtar rolü oynadığına inanıyoruz. Seçilmiş hükümete karşı olan girişimleri de kınadığımızı bu şekilde gösterdik ve imzaladık bildiriyi" dedi.
İşbilir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, platform olarak, İslam dünyası ve Türkiye'de meşruiyetin ve milli iradenin yönetimlerde hakim olmasını istediklerini belirtti.
Suriye'de ve diğer İslam ülkelerinde de bu yönde çalışma yaptıklarını anlatan İşbilir, "Türkiye'deki milli iradenin sadece ülkemiz için değil, İslam alemi ve bölge için de anahtar rolü oynadığına inanıyoruz. Bu amaçla destekliyoruz. Seçilmiş hükümete karşı olan girişimleri de kınadığımızı bu şekilde gösterdik ve imzaladık bildiriyi" diye konuştu.
Türkiye Gençlik ve Eğitime Hizmet Vakfı (TÜRGEV) Başkanı Arzu Akalın da geçen yıl bu dönemde yaşanan olayı, Türkiye demokrasisine yapılmış bir darbe teşebbüsü olarak gördüklerini kaydederek, sivil toplum kuruluşu olarak kendilerinin de bu darbe teşebbüsünün içine çekilmeye çalışıldığını söyledi.
Kendilerine, "Genç kızların eğitim hayatının desteklenmesine yönelik çalışmalar yaparken TÜRGEV bu konuların içine neden çekildi?" diye sorduklarını aktaran Akalın, şöyle devam etti:
"Özellikle kadınların eğitim hayatına yönelik çalışmalar yapıyor olmamız bunda birinci derecede etkili oldu. Çünkü o darbe teşebbüsünde bulunan yapı, eğitim noktasında Türkiye'de söz sahibi olan bir yapı. Vakıf olarak çıkıp, 'Bu konuda, Türkiye'nin geleceğine dair biz de varız, sivil toplum kuruluşu olarak çalışmalar yapmak istiyoruz' dediğimizde malum yapı, TÜRGEV'i bir tehlike olarak gördü. Bir algı yönetimi üzerinden TÜRGEV'i itibarsızlaştırmaya çalıştılar."
Akalın, vakıf hakkındaki suçlamaların iftiradan ibaret olduğunun yargı kararlarıyla sabit hale geldiğini, takipsizlik kararı verildiğini ifade ederek, "Bir sivil toplum kuruluşu olarak geçen yıl yaşadığımız bu talihsiz olayı kınıyoruz. Ama daha makro düzeyde baktığımızda, Türk demokrasi tarihinde bu tarz darbe teşebbüslerinin, Türkiye'nin demokrasi yolunda gelişmesini engellemeye yönelik bu hareketlerin, devletin dışında, devlet erklerinin yanında paralel yapılanmaların olmasını da kınıyoruz" değerlendirmesinde bulundu.
Sivil Dayanışma Platformu Başkanı Ogan
Sivil Dayanışma Platformu Başkanı Ayhan Ogan da ilanın verilmesine ilişkin, "Özellikle 14 Aralık operasyonundan sonra sanki Türkiye'de demokrasi ve medyaya yönelik bir operasyon yapıldığı şeklinde bir algı oluşturulmak istendi. Bu algı yanlış olduğu için bu ilan verildi. Çünkü medyanın hedef alınması söz konusu olamaz. Mağdur olan vatandaşların, medya, yargı ve emniyet uzantılarını, bu örgütlü yapıyı şikayetleri üzerine operasyon yapılmıştır" ifadelerini kullandı.
Anadolu Platformu Genel Başkanı Turgay Aldemir de bu yaşananların, herkesin kendi arasında konuştuğu, gün yüzüne çıkmayan ama var olanın halk nezdine taşınması olduğunu söyledi.
Bunu bir yüzleşme olarak nitelendiren Aldemir, "Anadolu halkının ötelenen adalet, merhamet arayışının, yeniden içimizden devşirilmiş lejyonerler tarafından emperyalistlere peşkeş çekme operasyonuna karşı, sivil toplum kuruluşları olarak bir karşı duruştur. Burada hedeflenen siyasi iktidardan ziyade bu milletin ötelenen adalet arayışıdır, ötelenen özgürlük arayışıdır. Bu yüzden bu bildiriye ihtiyaç duyduk. Bu bildirinin ilkini de kasım ayında yayınlamıştık" şeklinde konuştu.
Ensar Vakfı Başkanı Dilberoğlu
Ensar Vakfı Başkanı İsmail Cenk Dilberoğlu da sivil toplum kuruluşları olarak bir araya gelme ihtiyacı duyduklarını vurguladı.
Seçimle iş başına gelen iktidarın darbeyle devrilmek istendiğini ifade eden Dilberoğlu, "Buna ister post modern darbe, ister hukuk darbesi, ister bürokrasi darbesi deyin, adı ne olursa olsun sonucu istemediğimiz bir şey olacaktı. Biz milli iradenin önemine inanıyoruz. O yüzden de platformun adı 'milli irade' oldu. Seçim yolu ile gelenlerin seçimle gitmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu yüzden bu ilanı verdik ve ilanda bu ifadeler yer aldı" dedi.
Mavera Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Mehmet Koca ise Türkiye tarihine kara bir leke olarak geçen bu operasyonun kişisel olarak da muhatabı olduğunu belirterek, şöyle devam etti:
"Selam Tevhid kapsamında beni de dinlemişler. Bu algının, iftiranın sonuçlarına muhatap oldum, sahte dinlemelerle, çevresel etkilerle. Bu son olayları değerlendirememiştik. Şimdi görüyoruz ki bu olayların Türkiye'yi bir uçuruma götürme projesi olduğu ortaya çıktı. Millet olarak uçurumdan döndük. Vakıf olarak buna emeği geçenlere, Türkiye'yi uçurumdan kurtaranlara teşekkür etmek istedik. Bu konuda fedakarca çalışanlara destek olacağımızı göstermek istedik."