15 yıllık iktidarı boyunca inşa ettiği lider kültü Hasina'nın sonunu getirdi!

Arafat Kabir, Hasina’nın yenilmezliğine olan derin inancının çöküşünü getirdiğini vurgularken Bangladeşli öğrencilerin devrimle tüm dünyaya örnek olduklarını aktarıyor.

Arafat Kabir / Al Jazeera

Şeyh Hasina'nın düşüşü ve sürgünü kendi eseridir

Haftalar süren hükümet karşıtı protestoların ardından 5 Ağustos'ta Bangladeş Başbakanı Sheikh Hasina istifa ederek ülkeden kaçtı. Önce devlet memurluğu kadrolarının yeniden düzenlenmesi, ardından da istifa etmesi talebiyle sokaklara dökülen yüzlerce öğrencinin ölümünden sonra bile iktidar üzerindeki hakimiyeti mutlak görünüyordu.

Hasina'nın uzlaşmayı inatla reddetmesi, devlet şiddetine aşırı güvenmesi ve ayrıcalıklı bir toplumsal sınıfıyla derin çıkar ilişkileri onu uzun zamandır Bangladeş halkından koparmıştı. Belki de son ana kadar çoğunluğun desteğini ne ölçüde kaybettiğini göremedi ve ülkeden kaçmaktan başka çaresi kalmadı. Hasina'nın 16 yıllık iktidarının çöküşü hem dünya çapındaki diktatörler için ibret verici bir hikaye hem de bir halkın hayal kırıklığına uğramış gençliğinin katıksız iradesinin bir kanıtıdır.

İşin ironik yanı, Hasina'nın 2008 seçimlerinde Awami League partisine liderlik ederken gençlerin desteğini arkasına almış olması ve bu şekilde seçimleri büyük bir farkla kazanmasıdır.

İlk döneminde, Bangladeş'in 1971'deki bağımsızlık savaşı sırasında savaş suçu işlemekle suçlanan siyasi liderlerin peşine düşmek için gençlerin duygularından yararlandı. Kendi partisi içinde aynı suçu işleyenleri bağışlarken muhalefet liderlerini idam etmeye başladı. 2013 yılında, "radikal İslamcı" olarak nitelendirdiği medrese öğrencilerinin oturma eylemine karşı acımasız bir baskı emri verdi ve onlarca kişinin ölümüne neden oldu.

Geriye dönüp bakıldığında, bunun Bangladeş halkı için bir uyarı işareti olması gerekirdi. Ancak halk, parlak yeni altyapı ve daha fazla istihdam vaat eden Hasina'ya güvenmeye devam etmeyi seçti.

Ailesinin yaşadığı trajediyi ve hayatına yönelik saldırıları dile getirmek için hiçbir fırsatı kaçırmadı. "Ulusun kurucusu" olarak tanımlanan babası Mujibur Rahman da dahil olmak üzere ailesi 1975 yılında askeri bir darbede katledilmişti. Bangladeş halkından başka hizmet edecek kimsesi olmaması onun toparlayıcı söylemi haline geldi; ve bu karşı konulamayacak kadar alternatifsiz ve çok güçlüydü.

Aile efsaneleri ve mirasının kaynağından yararlanarak, kendisine karşı çıkanlara acımasızca saldırdı ve onları sık sık bağımsızlık savaşı sırasında Pakistan ordusunun destekçilerini tanımlamak için kullanılan aşağılayıcı bir terim olan "razakarlar" olarak adlandırdı. Geçtiğimiz ay, protestocular arasında öfkeye ve kendisinden özür dilenmesi taleplerine neden olan, zaman içinde kendini kanıtlamış söylemine tekrar başvurdu. Elbette sözlerinin neden olduğu zarar için özür dilemeyi ya da bunu kabul etmeyi kendisine çok gördü.

Hasina'nın halkın isteklerini dinlemeyi reddetmesi, kendi siyasi yenilmezliğine olan uzun süreli inancından kaynaklanıyordu. Bangladeş'in kurucu babasının soyundan gelen biri olarak, kendisini tartışılmaz, neredeyse ilah benzeri bir figür - demokrasinin tartışmasız kızı - olarak imajını geliştirmişti.

Ona göre taviz vermek, 15 yıllık iktidarı boyunca etrafında inşa ettiği kişilik kültünü zayıflatabilecek düşünülemez bir zayıflık işareti olurdu. Ülke üzerindeki hakimiyeti azalsa da Hasina, mirasının ve çekirdek destekçilerinin sadakatinin kendisini böylesine aşağılayıcı bir taviz vermek zorunda kalmaktan koruyacağına inanmaya devam etti.

Hasina'nın gözden düşmesi sadece kendisinin eseridir. Tam güç peşinde koşarken hem yurtiçindeki hem de yurtdışındaki müttefiklerini yabancılaştırdı. Hasta eski Başbakan Khaleda Zia'dan ülkenin tek Nobel Ödülü sahibi Profesör Muhammad Yunus'a kadar kin beslediği kişilerin peşine düştü ve onları ev hapsine aldı.

Haklı olarak "terör saltanatı" olarak adlandırılabilecek bu dönemde sayısız siyasi aktivist, yazar ve entelektüel ya hapsedildi ya da ortadan kayboldu. Kendisine iyi niyetle danışmanlık yapmaya çalışan sempatizanları bile onun gazabından kurtulamadı.

Hasina'nın liderliğindeki Bangladeş, bir zamanlar komşularındaki rakip güçler arasında denge kurmaya çalışan ülkeler için bir model olarak görülüyordu. Ancak Hindistan'ın yörüngesine tam olarak yerleşip Çin'i tedirgin edince bu denge de bozuldu.

Hasina aşırı gücün daha önce de olduğu gibi işe yarayacağını düşündü. Ancak halk arasında sayısız konuda ve kendisinin de yüzü olduğu sistemle ilgili hoşnutsuzluğun derinliğini kavrayamadı. Öğrenci protestoları kısa sürede kitlesel bir harekete, bir halk devrimine dönüştü.

Hasina, iktidara tutunmak için umutsuz bir girişimle daha da fazla güç kullanma eğilimindeydi, ancak en yakın danışmanları daha da fazla kan dökülme potansiyelinden korkarak buna karşı uyardılar. Kendi oğlu daha sonra onun ayrılmak istemediğini, ancak sonunda ailesinin ısrarı üzerine buna karar verdiğini ve belki de onu daha da aşağılayıcı bir sondan kurtardığını açıkladı.

Gerçekten de otoriter yönetimi sadece halkı değil, kilit uluslararası müttefiklerini de yabancılaştırmıştı ve ülkeden Hindistan'a kaçmak onun için en iyi seçenekti.

Şeyh Hasina'nın Bangladeş'teki hızlı çöküşü sadece ülke için değil, adalet ve otoriterlik arasındaki geniş küresel mücadele için de çok önemli bir anı temsil ediyor. Bangladeşli gençler, halkın özgürlüğünü bastırmak isteyenlere çarpıcı bir cevap vermiştir. Onların zaferi, iktidarlarının tartışılmaz olduğuna inanan diktatörlere güçlü bir cevap niteliğindedir.

Dünya Bangladeş'te yaşananları izlerken, dünyanın dört bir yanındaki liderler bu ibretlik hikayeye kulak vermelidir. Çıkarılacak ders açıktır:

Halkınızın gücünü küçümsemek sizi tehlikeye atar.

Bangladeş'te halk iradesinin kazandığı bu zafer, otokrasi güçlerinin yürüyüşe geçtiği bir dönemde bir umut ışığı sunmaktadır. Bangladeşli gençler, en köklü diktatörlerin bile seferber olmuş bir halk kitlesinin kolektif gücü karşısında savunmasız olduğunu kanıtlamıştır. Verdikleri mücadele, insanların özgürlük ve adalet arzusunun en zorlu siyasi makinelere karşı bile güçlü bir kuvvet olduğunu göstermiştir.


Bangladeşli olan Arafat Kabir, Kuzey Carolina'da yatırım uzmanlığı yapmaktadır. Forbes Asia'nın da eski bir yazarıdır. Güney Asya siyaseti üzerine kapsamlı yazılar yazmış ve makaleleri Washington Post, Wall Street Journal, Nikkei ve başka yerlerde yayınlanmıştır.

Al Jazeera’da yayımlanan bu makale Haksöz Haber tarafından tercüme edildi.

Yorum Analiz Haberleri

Gerçek bir lider, ‘övgü, yergi ve tehdit'lerle aslî hedefinden sapmaz!
CHP'nin ideolojik körlüğü Suriye meselesinde ayyuka çıktı!
“Suriyelilerin genelinde zalim bir diktatörü devirmenin onuru var”
Suriye'de yaşananları insani pencereden değerlendirebilmek...
Ezher'in tarihinden neler öğrenebiliriz?