Özcan Malkoç Trabzon’un Maçka ilçesine bağlı Çeşmeler köyünde ikamet eden bir işçi. İmam Hatip Lisesi mezunu, 3 küçük çocuğu var. Oturduğu köyün sakinleri, kendisinde beldelerinin en dindar genci olarak bahsediyorlar. Sabah ve yatsı namazlarında camide müezzinlik yaptığını, herkese yardımcı olmaya çalışan saygıdeğer bir kişi olduğunu söylüyorlar.
Özcan Malkoç üç yıldır Maçka ilçesinde bir markette asgari ücretle çalışıyormuş. 15 Temmuz’dan bir müddet sonra bir sabah evine yapılan baskınla gözaltına alınmış ve götürüldüğü Trabzon Adliyesinde FETÖ üyeliği suçlamasıyla tutuklanmış. Bir itirafçının aleyhine verdiği ifade üzerine hakim karşısına çıkarılan Malkoç’un tutuklanmasına markette çalışmaya başlamadan önce Maçka ilçesinde Zaman gazetesi dağıtıcılığı yapması ve ‘sohbetlere katılması’nın sebep olduğu söyleniyor.
Halen Trabzon’a bağlı Bahçecik Cezaevinde bulunan Malkoç, 29 Eylül’de ilk duruşmasına çıktığında hapiste tam 10 ayını tamamlamış olacak. Annesi Mehveş Malkoç avukat tutmak istediklerini ama istenen rakamların yüksekliği yüzünden başaramadıklarını, bu yüzden aylarca oğlunun sahipsiz kaldığını söylüyor. Mahkeme tarihinin yaklaşması üzerine eniştesinin desteğiyle cüzi bir rakamla Özcan’ı savunmayı kabul eden bir avukat bulabildiklerini ifade ediyor.
Herkesin aklına oğlunun tutuklanmasına neden olan gerekçeler arasında Bank Asya’ya para yatırma, ya da dershane mevzusunun bulunup bulunmadığının geleceğini bildiğinden anne bunlara dair de bir şeyler söyleme ihtiyacı hissediyor. Hiçbir zaman bankaya yatırabilecekleri kadar bir paralarının olmadığını, bankaya para yatırmak şöyle dursun ayın sonunu zor getirdiklerini söylüyor. Dershane mevzusuyla ilgili olarak da çocukların küçük olduğunu ama zaten büyük olsalardı bile dershaneye gönderebilecek bir durumlarının bulunmadığını ekliyor. Oğlunun Bylock kullanmadığını da ayrıca vurguluyor.
Gelini, torunları ve cezaevindeki oğlunun ihtiyaçlarını dul maaşıyla elinden geldiğince karşılamaya çalıştığını söyleyen anne olan bitene bir anlam veremiyor ama her şeye rağmen tevekkülle beklediğini ekliyor. Başlarına gelenin yazılmış kaderleri olduğunu belirtip haklarında hayırlısının gerçekleşmesi için de dua ediyor.
Oğlunun köyde hep Tayyip Erdoğan sevdalısı olarak anıldığını, bir önceki seçimde yaşlı ve yatalak durumdaki anneannesini sırf ‘Tayyip’e oy atması için’ evlerinden çok uzakta kurulan seçim sandığına sırtında taşıyarak götürdüğünü anlatıyor. Geçmişten beri siyasi eğilimleri yüzünden aralarının açık olduğu CHP’li bazı komşularının “oh olsun, siz hak ettiniz!” türünden sözlerininse kendisini çok rahatsız ettiğini, en çok bu duruma içerlediğini ifade ediyor.
Mehveş Hanım 16 Nisan’da yapılan referandumda maruz kaldıkları haksızlığa tepki olsun diye ‘Hayır’ oyu vermeyi düşündüğünü ama oy kabinine girdiğinde “vebal olur düşüncesiyle yine de Tayyip’e Evet” verdiğini söylüyor.
Aslında Özcan Malkoç’un hikayesi Türkiye’nin her yerine yayılmış binlerce mağdur hikayelerinden yalnızca biri. 15 Temmuz’da yaşanan vahşi saldırganlığın, darbe zulmünün travmasını bir türlü üzerinden atlatamayan Anadolu’da devam etmekte olan iç kanamaya, taşrada ince ince sızlamanın sürdüğüne işaret eden bir yara sadece. Birileri için yara şu an itibariyle küçük sayılabilir belki ama müdahale etmek için illa da kangrene dönüşmesini mi beklemek lazım?