15 Temmuz sonrasında değerlerinden uzaklaşan AK Parti gerçeği

Ahmet Talip Çelen, 15 Temmuz sonrasındaki gelişmeler sonucunda darbecilerin silah zoruyla başaramadıkları işlerin gerçekleştiğini ifade ediyor.

Ahmet Talip Çelen / Yeni Akit

Çalınan zafer

15 Temmuz 2016, benim “Müslüman Anadolu Asabiyesi” dediğim rûhun en büyük heyecan patlaması ve darbecilere isyan tecrübesidir. 

Asabiye kelimesini İbni Haldun’un kullandığı mânâda kullanıyorum. Büyük bir dâvâya bağlanma ve bu dâvâyı zafere ulaştırma heyecânı, gözükaralığı, cesâreti, aşkı, tutkusu… 

İbni Haldun’un târih felsefesine göre bedevî toplulukların asabiyesi kuvvetlidir. Hadarî (şehirli) topluluklarda asabiye yok olur. Zenginliğin, konforun hazzına kapılıp mücâdele ve savaşma heyecanlarını kaybeder şehirli topluluk. Bedevî topluluk ise hayâtın sert şartları içinde yetişmekten dolayı savaşçı, mücâdeleci ve gözükaradır. Bu husûsiyetlerine bir de şehrin zenginliklerine sâhip olma hırsı eklenince asabiye zirve yapar. Şehirli-bedevî savaşında şehirlilerin şansı yoktur; bedevîler asabiye kuvveti ile şehirliyi yener ve şehre sâhip olur. Ama bir müddet sonra onlar da şehrin konforuna kapılacak ve asabiyelerini kaybedeceklerdir. Başka bir bedevî dalga da onları yenecek, zenginliklerine çökeceklerdir. Bu böyle devâm edip gidecektir. 

Müslüman Araplar cihad rûhunu (asabiyeyi) kaybedince Müslüman Türkler asabiyeyi yüklendi. Bu asabiye ile Selçuklu ve Osmanlı kuruldu. Osmanlı yıkıldıktan sonra devlet olarak İslâm’ı sırtlanacak bir asabiye kalmadı. Türkiye Cumhûriyeti, Osmanlı’nın temsîl ettiği ve ayakta tuttuğu bütün değerlerden koptu, düşmanımız olan ve İstiklâl Mücâdelesi’nde yendiğimiz Batı medeniyetini baş tâcı etti. İslâm’ı taşımak Osmanlı bakıyyesi sâhipsiz, varlıksız, kuvvetsiz üç-beş ulemâya ve gariban halka kaldı. Asabiye bunların cılız omuzlarına yüklendi. Türkiye’deki İslâm düşmanı bütün dernek, parti ve basına karşı bütün yapıları kuran ve destekleyen, karınca kararınca bütün aslî değerlerimizi yaşatmaya çalışan her türlü faaliyetin altında bu asabiye vardır. Yılmadılar, kendilerinden beklenmeyen bir performans gösterdiler. Zaman içinde Necip Fazıl, Osman Yüksel, Kadir Mısıroğlu, Nurettin Topçu, S. Ahmet Arvasi, Sezai Karakoç… gibi entelektüel temsilciler de katıldı onlara. Hep birlikte dâvâ taşını gediğine yerleştirmek için çalıştılar. Dernek, vakıf, Kur’an Kursu, parti kurdular; gazete, dergi çıkardılar… Her on yılda bir yapılan darbeler bu asabiyenin tepesine balyoz olarak indi aslında. Türkiye’deki bütün darbeler Müslüman Anadolu Asabiyesi’nin tekrar canlanmaması, ülkeye istikâmet verememesi için Atatürk ilke ve inkılâpları adına ve İslâmî yapıları ezmek amacıyla yapılmıştır. Ama bu asabiye her darbeden sonra küllerinden yeniden doğmayı başarmış, ayağa kalkmayı bilmiştir. Bu asabiye hiçbir zaman isyan etmemiştir. Şuur altında vatanın gerçek sâhibi olduğu hissini hep taşımıştır. Bu yüzden bütün baskı, zulüm ve darbelere sabırla mukâbele etmiştir. Bu asabiye hiçbir zaman teröre ve ortalığı yakıp yıkacak bir kalkışmaya sürüklenememiştir. Son olarak asabiyenin iktidara taşıdığı Erbakan hükümeti 28 Şubat darbesi tarafından yıkılmış ve asabiye bunun da tepkisiyle Recep Tayyip Erdoğan’ın temsîl ettiği Ak Parti’yi iktidâra getirmiştir. 

Müslüman Anadolu Asabiyesi’nin 15 Temmuz darbe teşebbüsünü nasıl gördüğü bu tarihçeden anlaşılabilir. Yine Müslümanları ezmek ve kendi eliyle iktidâra getirdiği Ak Parti’yi yıkmak amacıyla yapılmış bir darbeden başkası olamazdı bu. İşte hiç isyan geleneği olmayan, hep sabreden bu asabiye, bu defa “Yeter artık!” dedi. Asabiye ilk defa devletin askerine karşı baş kaldırdı. Bomba yağdıran uçaklara, helikopterlere yumruk salladı, tankların altına yattı, kurşun yağmurlarının üstüne göğsünü gererek yürüdü. 250 şehit ve binlerce yaralı verdi. 16 Temmuz sabahı darbeciler yenilmiş ve Müslüman Anadolu Asabiyesi zaferini îlân etmişti. Hiç kırıp dökmeden, kendine yakışan bir usûlet, suhûlet, ciddiyet ve vakarla bir darbe teşebbüsünü püskürtmüştü asabiye. İlk isyânı bir zafer olmuştu. Buraya kadar her şey güzel. 

15 Temmuz 2016’dan sonra enteresan şeyler oldu. Müslüman Anadolu Asabiyesi’nin düşmanı olan zihniyet önce 15 Temmuz zaferine sızmaya çalıştı, sonra külliyen zafere çöktü. Sanki o gece abdest alarak sokağa çıkan, 250 şehit, binlerce yaralı veren Müslümanlar değil de kendileriymiş gibi kemalistler 15 Temmuz yıl dönümlerine hâkim olmaya, yön vermeye başladılar. Oysa onlar o gece ya bankamatik kuyruğunda idiler ya da salâ okuyan müezzin dövüyorlardı. Müslüman Anadolu Asabiyesi şaşkındı. Târihinde ilk defa baş kaldırmış, zafer kazanmış, şimdi kendilerine karşı zafer kazandığı zihniyet zaferine çökmüş. Bunun karşısında da kendini temsîl eden hiçbir kurum veya kişi de ses çıkarmıyor. Şaşkındı asabiye! 

15 Temmuz’dan sonra neler oldu bakalım:

1-16 Temmuz sabâhı Ak Parti genel merkezine tepeden aşağı dev bir Atatürk resmi asıldı.

2-Fetullah Gülen’in liderliğindeki cemaatin Fetö olduğu anlaşıldı ve devlet içinden tasfiyesi başlatıldı.

3-O günden sonra Ak Parti’nin kemalizm karşıtı söz ve duruşu sönmeye yüz tuttu. 

4-Okullarda kemalizm telkini zirve yaptı; çocuklara Atatürk heykelinden uzanan ilkeler önünde secde yaptırıldı. 23 Nisan, 29 Ekim, 19 Mayıs… gibi bayramların çok daha şâşaalı kutlanması için genelgeler gönderildi. 

5-Ak Parti-MHP birbirine kaynaşacak kadar ortak oldular. 

6-Ergenekon darbe planlayıcısı diye yargılananlar Ergenekon meselesinin Fetö kumpası olduğu gerekçesiyle topyekûn beraat ettirildiler. 

7-Birileri Fetö’yü örnek göstererek “Demek ki cemaatlerin hepsi böyle” gibi bir hava bastı. Daha önce bir cemaatin bağlısı olmadığı hâlde herhangi bir cemaate sempatiyle bakan büyük bir kesim yaka silkerek sempati duyduğu cemaatlerden kaçarcasına uzaklaştı. Cemaatlerin hemen hemen hepsi muhibban dedikleri sempatizan kitlesini kaybetti. Bu kitlenin ekseriyeti kemalistleşti. Cemaatler büyük ölçüde kan kaybetti. Toplumda dindarlık nispeti dipleri buldu, tesettürlü iken açılan kadınlar çoğaldı, yeni nesil kemalizme, ateizme, deizme, agnostisizme kaydı. 

8-15 Temmuz yıl dönümleri önce “15 Temmuz Şehitleri Anma, Demokrasi ve Millî Birlik Günü”, sonra “15 Temmuz Demokrasi ve Millî Birlik Günü”, daha sonra ise “15 Temmuz Demokrasi Bayramı” oldu. 

Eyvâh bu bâzîçede bizler yine yandık 

Zîrâ ki ziyân ortada bilmem ne kazandık

(Ziyâ Paşa)

Yorum Analiz Haberleri

“Devrimci zihniyet ahlâkını kaybederse her şeyini kaybeder”
Esed sonrası Suriye: Katar-Türkiye Doğal Gaz Hattı artık hayal değil
Esed'in müftüsü Ahmed Hassûn şimdi ne yapıyor?
“Suriyeli mülteci” etiketi ve toplumsal imtihanımız
Suriyeli kadın devlet dairesinde gördüğü saygıdan dolayı gözyaşlarını tutamadı