15 Temmuz Halk Devrimi

MUSTAFA SİEL

Devrimse İşte Devrim

Kur’anda sahih toplumsal değişim için devrim değil, ıslah kavramı kullanılır ve bu açıdan 15 Temmuz bir ıslah sürecinin başlangıç noktasıdır. Lakin eğer devrim kavramını ille de kullanmamız gerekecekse (ki gerçek devrimden kasıt halk devrimidir aslında), 15 Temmuz gerçek bir halk devrimidir aynı zamanda. Ve hatta pek çok devrimden daha gerçek bir halk devrimidir.

Zira diğer tüm devrimler lider ve grupların çabaları ve manipülasyonları ile gerçekleştiği halde, 15 Temmuz Devrimi bizzat (muhafazakar) halkın kendiliğinden harekete geçen müşterek iradesi ile gerçekleşmiştir.

Tarihi Bir Dönüm Noktasındayız

15 Temmuz 2016 tarihi (muhtemelen) Türkiye (ve belki Ortadoğu ve hatta belki dünya) tarihinde keskin bir dönüm noktası, bir milattır. Bu tarihte Türkiye’nin (muhafazakar) halkı 100 yıldır içine tıkıldığı sindirilmişlik, kandırılmışlık, horlanmışlık, ezilmişlik, güdülmüşlük kuyusundan ilk defa başını uzatmış, ilk defa korku duvarlarını aşmış, içine atıldığı zindanın gardiyanlarını derdest ederek özgürlüğe yelken açmıştır.

15 Temmuz 2016 tarihi, Türkiye’nin (muhafazakar) halkının, 31 Mart, İstiklal Mahkemeleri, Menemen, 27 Mayıs, 12 Eylül ve 28 Şubat vs. darbelerinin rövanşını alması, Yeter Söz Benimdir diyerek 100 yıllık askeri vesayeti ret ettiğini fiili olarak ortaya koymasıdır. Bu halk tarihinde ilk defa bizzat kendi iradesini bu kadar kesin ve keskin olarak bizzat kendisi ortaya koymuş, kendi kaderini kendi çizmiş ve tayin etmiştir. Bu irade beyanının gereğini yapmak ise, vekalet verdiği siyasi iradeye düşmektedir.

15 Temmuzda dağdaki çobanlar, kendilerini küçümseyen batının başımıza diktiği gönüllü çoban köpekleri olan mankurtlara karşı şehre inmişler ve haklarına el koymuşlardır.

15 Temmuzda Batının Taşeron Değiştirme Hamlesi Akamete Uğratılmış, Darbe Teşebbüsü Batının Elinde Patlamıştır

15 Temmuzda Batı, Türkiye halkı üzerindeki, 2000’lere kadar Kemalistlerin taşeronluğunda gerçekleştirdiği 100 yıllık hegemonyasını Fetöcü taşeronlara devrederek perçinlemek istemiş; lakin darbe elinde patlayarak, mevcut olup Erdoğan liderliğinde iyice gevşetilmiş olan Kemalist hegemonyanın da paramparça olmasına sebep olmuştur.

Nereden  Çıktı Bu Halk?

Doğrusu, her ne kadar görmezden gelmeye, tahkir ve tazyife çalışsalar da, (muhafazakar) halkın 15 Temmuz kıyamı sadece batının ve batıcıların değil, bizlerin bile ağızlarımızın açık kalmasına sebep olmuştur. Bu halk mı idi bizim halkımız diye hala yatışmayan bir hayrete ve sevince gark etmiştir bizleri.

15 Temmuz, Firavun ordusunun Musa’nın asası ile yenilgisine benzer bir süreç olup, halkımız tanklara ve uçaklara karşı çıplak elleriyle karşı koyup zafer kazanmıştı ki, bu durumu kanaatimce en iyi şu karikatür ifade etmektedir.

 

At Sahibine Göre Kişnedi

15 Temmuz, at sahibine göre kişner atasözünün halkımız için ne derece doğru olduğunu, 100 yıldır mankurt aydınlar ve sözde ulu önderlerce pısırıklaştırılan, kişiliksizleştirilen ve silikleştirilen halkımızın; içinden çıkıp mankurtlaşmamış, kendi değerlerine sahip çıkan irade sahibi dik duran liderlere kavuştuğunda neler yapma potansiyeline sahip olduğunu ortaya koymuştur.

Liderliğin halka etkisi açısından aradaki fark şuradan kaynaklanmaktadır. Kemalistler kişiyi putlaştırıp halkı silikleştirirken, Erdoğan halkı özne hale getirip var olan potansiyelini fiiliyata çıkarmakta ve ortaya çıkan enerjiyi kendi liderliği eşliğinde vurucu bir güce ve dinamiğe dönüştürmektedir.

Yani, Kemalistler üzerine bindiği halkı kırbaçlarla pısırıklaştırırken, Erdoğan halkı coşturarak şaha kaldırmaktadır. Halk aynı halk, ama biniciye göre kişniyor yani.

Hala İslami Duyarlılığını Bilinçaltında Muhafaza Eden Bir Halk

15 Temmuz 100 yıllık İslamdan uzaklaştırma çabalarına rağmen (muhafazakar) halkımızın hala İslami duyarlılığını muhafaza ettiğinin ortaya çıktığı, bilinçten yoksun bile olsa İslami bilinçaltını hala koruduğunun en yalın şekilde kendiliğinden patlama şeklinde ortaya çıkıp, darbecilere ve batıcı mankurtlara bir tokat gibi patladığı gündür.

15 Temmuz halkımızın İslami aidiyetinin ve duyarlılığının bilinçaltından bilinçüstüne çıktığı, zaten bir süredir devam etmekte olan İslami dönüşüm sürecinin hızlanıp ivme kazandığı bir tarihtir.

Halkımızın İslami Duyarlılığını Bilince Dönüştürmek Durumundayız

Bu bilinçaltının darbeye karşı harekete dönüşmesinde liderlik yapan İslamcılar, bundan böyle halkla duyarlılık düzeyinde bütünleşerek, halkımızın bu duyarlılığının bilince ve salih amele dönüşmesi için var güçleriyle çaba göstermek durumundadırlar.

Tabi bunu yaparken İslami ilke ve çizgilerimizi kaybetmeden ve sulandırmadan muhafaza etmek, halkın içinde erimeden, tıpkı bir maya gibi halka İslami bilinci mayalamak durumundayız. Yani çaya atılan bir şeker gibi eriyerek çaya tat verip kaybolan değil, mayalanmaya hazır süte katılan yoğurt gibi sütü yoğurda çeviren maya konumunda olmalıyız.

Tokat Fetöye Atıldı, Ah Sesi Batıdan Geldi

Her ne kadar 15 Temmuzda halkımız Fetöye tokat atmışsa da, arkasındaki başta ABD olmak üzere tüm yabancı destekçilere ve eski gönüllü taşeronlar olan batıcı mankurtlara vurulmuş bir Osmanlı tokadıdır aynı zamanda (ve aslında). Zira Fetö dünün Kemalistleri gibi sadece bir taşeron, kukla olup, asıl hedef kuklacılardır ve halkımız bunun da bilincindedir.

Nitekim ABD ve AB devletlerinin darbe girişimine dolaylı ve direk destekleri, darbe girişimi akim kalınca yasa bürünmeleri ve ardından halkı değil darbecileri savunmaya çalışmaları herkesin şahit olduğu bir vakıadır.

Artık Hiçbir Şey Eskisi Gibi Olmayacak İnşaallah

15 Temmuzun başta Türkiye olmak üzere tüm İslam dünyasında yıllardır uyuyan fay hatlarını uyandırması ve harekete geçirmesi, 2011’de başlayıp geriletilen Arap baharını, sadece Ortadoğu’da değil tüm İslam beldelerinde daha güçlü olarak yeniden hareket geçirmesi hiç te sürpriz olmaz (inşaallah).

Muhtemelen Türkiye (belki de tüm İslam dünyası) tarihi 15 Temmuzdan önce ve sonra diye ayırılacak, artık hiçbir şey 15 Temmuz öncesi gibi olmayacaktır (Allahu alem).

Bundan Sonra Bize Daha Çok İş Düşüyor

Elbette hedefe doğru yola çıkmakla, hedefe varmak arasında çok mesafeler, engeller ve zaman vardır. Bu meyanda 15 Temmuz hedefe varışı değil, ölü toprağı gibi sessiz yatan bir halkın silkelenip ayağa kalkarak hedefe doğru yola çıkışını ifade etmektedir.

Bu hedef, bu halkın bilinçaltını oluşturan İslam olup, bu hedefi doğru tarif etmek ve harekete geçen halkımıza hedefe nasıl varılacağı konusunda yol göstermek ise bizlere düşmektedir.

Nasıl ki darbe girişimine ilk anda doğru tepkiyi vererek halkımızdaki tepkinin doğru hedeflere bir kurşun gibi boşalmasına vesile oldu isek, bundan sonrada halkımızın çıktığı bu mübarek yolda onlara yol arkadaşı, yoldaş olmalı, onların doğru hedefe doğru yoldan gitmesi için tüm gücümüzü ve imkanlarımızı, ilkeli ve hikmetli bir şekilde kullanmaya azami gayret göstermeliyiz. Bunu yapmak üzerimize mutlak bir vazife, yerine getirilmemesi ise dünyevi ve uhrevi acı neticeleri olacak büyük bir vebal olacaktır.