15 Soruda Altan’lar ve Nazlı Ilıcak Davası

Yargıtay’ın Mehmet ve Ahmet Altan ile Nazlı Ilıcak hakkında verdiği kararı 15 soruda değerlendiren Gökçer Tahincioğlu, “Tahliye olumlu ancak ceza ağır: Karar kesinleşirse yeniden cezaevine girmeleri gerekiyor” diyor.

Gökçer Tahincioğlu’nun T24 sitesindeki yazısını ilginize sunuyoruz:

15 Soruda Altan Kardeşler ve Nazlı Ilıcak Davası

Gazeteci, yazar Ahmet Altan, kardeşi, Prof. Dr. Mehmet Altan ve gazeteci Nazlı Ilıcak’ın, Yargıtay’ın haklarındaki “ağırlaştırılmış müebbet hapis” kararlarını bozmasının ardından yeniden yargılandıkları dava dün sonuçlandı. Ahmet Altan “örgüte üye olmamakla birlikte bilerek yardım” suçundan 10 yıl 6 ay, Nazlı Ilıcak da aynı suçtan 8 yıl 9 ay hapis cezasına mahkum edildi. İki gazeteci de tutuklulukta geçirdiği süre gözetilerek adli kontrolle tahliye edildi. Mehmet Altan'ın ise beraatine hükmedildi.

Altan kardeşler ve Ilıcak’ın da aralarında olduğu isimlerle ilgili açılan dava ve yargılama süreci, hem içerdiği çelişkiler, hem hukuka aykırılıklar hem de çıkan kararlarla hep tartışma konusu oldu. Anayasa Mahkemesi, Mehmet Altan için “hak ihlali” kararı verirken, neredeyse birebir aynı eylemlerden yargılanan Ahmet Altan’ın başvurusunu reddetti. Mehmet Altan, bu karara rağmen fazladan cezaevinde yattı. Yargıtay kararından sonra da mahkeme tahliye kararlarını hemen vermedi. Mahkeme, iki duruşma bekleyerek hükümle birlikte bu kararı verdi. İki duruşmaya TBMM’yi temsilen AKP Beylikdüzü ilçe yöneticisi, yetki belgesi ile katıldı ve Anayasa Mahkemesi, AİHM kararına rağmen Mehmet Altan için bile müebbet hapis talebinde bulundu. 3 yılı aşkın süredir devam eden süreçte yaşananlar özetle şöyle:

1) Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak, neden aynı davada yargılanıyor?

15 Temmuz darbe girişiminden sonra cemaate yardım kapsamında yürütülen soruşturmalarda ayrı ayrı operasyonlar yapıldı. Nazlı Ilıcak, bu operasyonlar kapsamında 30 Temmuz 2016’da, Mehmet Altan 22 Eylül 2016’da, Ahmet Altan ise 23 Eylül 2016’da tutuklandı. 15 Temmuz’dan hemen önce üç ismin katıldığı televizyon programı, dosyalarının birleştirilmesine yol açtı. Savcılık, daha sonra üç isimle birlikte Zaman Gazetesi ve Samanyolu TV’de çalışan Fevzi Yazıcı, Şükrü, Tuğrul Özşengül ve Yakup Şimşek hakkında “ağırlaştırılmış müebbet hapis” istemiyle dava açıldı. İddianamede, sanıklara, “cebir ve şiddet kullanarak anayasal düzeni değiştirmeye çalışmak” suçu isnat edildi. İddianamede Altan kardeşler ve Ilıcak’ın 15 Temmuz’dan hemen önce katıldıkları televizyon programındaki sözleri, darbe girişimini önceden bildiklerine kanıt gösterildi. Ahmet Altan’ın çeşitli gazete yazıları ve açıklamaları, Nazlı Ilıcak’ın yazıları ve röportajları suçlamalara kanıt gösterildi. Mehmet Altan’ın evinden çıkan bir dolarlar da iddianamede yer aldı. Her üç isimle ilgili çeşitli cemaat davası sanıklarının bylock programı üzerinden yaptıkları konuşmalar da yine kanıtlar arasında yer aldı.

2) Aynı davanın sanıklarından olan Mehmet Altan nasıl tahliye edildi?

Mehmet Altan, tutuklandıktan hemen sonra Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulundu. Anayasa Mahkemesi, 11 Ocak 2018’de Mehmet Altan ile gazeteci Şahin Alpay’ın hukuksuz biçimde gözaltına alınarak tutuklandıkları gerekçesiyle yaptıkları başvuruyu karara bağladı. Yüksek Mahkeme, öne sürülen kanıtların ifade özgürlüğü kapsamında olduğu, örgüt bağlantısını göstermediği gerekçesiyle hak ihlali kararı verdi. Buna rağmen İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, Altan’ı tahliye etmedi. Anayasa Mahkemesi, kararlarının bağlayıcı olduğu açıklaması yapmak zorunda kaldı. Bu süreçte, mahkeme, davayı sonlandırdı ve Mehmet Altan’ı ağırlaştırılmış müebbet hapse mâhkum etti. Altan, ancak bu kararı temyiz ettiği istinaf mahkemesinin kararıyla, 6 ay sonra, Haziran ayında tahliye olabildi.

3) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, davayla ilgili herhangi bir karar verdi mi?

AİHM de Mehmet Altan’ın başvurusu üzerine, “hak ihlali” kararı verdi. Anayasa Mahkemesi kararından hemen sonra Mart 2018’de verilen bu karara rağmen İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, tahliye kararı vermedi. Altan, ancak istinaf mahkemesinin kararıyla tahliye olabildi. Altan, yaklaşık 2 yıl tutuklu kaldıktan sonra özgürlüğüne kavuştu.

4) Davanın diğer tutuklu sanıkları neden tahliye olamadı?

Diğer sanıklar da Mehmet Altan gibi Anayasa Mahkemesi’ne başvurdu. Anayasa Mahkemesi, bu başvuruları 3 Mayıs 2019’da karara bağladı. Mehmet Altan kararından yaklaşık 1,5 yıl sonra karar veren Yüksek Mahkeme, neredeyse birebir aynı kanıtlarla yargılanmalarına rağmen Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak’ın haklarının ihlal edilmediğine hükmetti. Şubat 2018’de haklarında hüküm kurulan sanıklar, AYM kararının da aleyhte olması gerekçesiyle tahliye edilmedi.

5) Yerel mahkeme, davayı nasıl sonuçlandırdı?

Mehmet Altan’ı tahliye etmemesi nedeniyle eleştirilen İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, 16 Şubat 2018’de davayı sonlandırdı. Mahkeme, Altan kardeşler ve Ilıcak’ın da aralarında olduğu tüm sanıkları ağırlaştırılmış müebbet hapse mahkum etti. İstinaf mahkemesinin de onamasının ardından karar Yargıtay’da temyiz edildi.

6) Mahkeme, bu cezayı hangi gerekçelerle verdi?

Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Ilıcak’ın çeşitli yazı ve konuşmaları, Mehmet Altan’ın evinde çıkan bir dolarlar, üç ismin 15 Temmuz’dan bir gün önce katıldıkları televizyon programındaki sözlerinin darbe girişimini bildikleri şeklinde yorumlanması, bylock konuşmalarında isimlerinin geçmesi cezaya gerekçe gösterildi.

7) Yargıtay Başsavcılığı, tebliğnamesinde kararı nasıl değerlendirdi?

Başsavcılık, 28 sayfalık tebliğnamesinde, Nazlı Ilıcak, Ahmet Altan ve Mehmet Altan’ın mahkûmiyetinin “anayasal düzeni ortadan kaldırma” suçundan değil, “örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme” suçundan değerlendirilmesi görüşünü savundu. Tebliğnamede, diğer üç sanığın da “örgüt üyeliğinden” yargılanması talep edildi. Tebliğnamede, sanıkların eylemlerinin atılı suç bakımından “vehamet” arz ettiği konusunda yerel mahkemenin kararında yeterli hukuki gerekçe bulunmadığı, “sanıkların cebir ve şiddet kullanarak ne şekilde bu suça iştirak ettiklerinin açıklanmadığı” vurgulandı. Tebliğnamede, “anayasal düzeni değiştirmeye yönelik teşebbüsün ancak cebir ve şiddet kullanılarak, bireylerin iradeleri zorlanmak suretiyle işlenebileceğine” de dikkat çekildi. Yargıtay Başsavcılığı tebliğnamesinde, sanıklara yöneltilen suçlamanın “darbe teşebbüsü öncesinde terör örgütünün güdümündeki medyada, darbeye zemin hazırlayacak yazılı ve sözlü eylemler” olduğu anımsatıldı, ancak “darbe teşebbüsü suçunun icrasına başlandığı aşamada sanıkların eylemlere maddi cebirle katılıp katılmadığının, yasal ve yeterli gerekçeyle hükümde esas alınmadığı” vurgulandı. Tebliğnamede, bir an için, sanıkların darbeye teşebbüsten haberdar olduklarının düşünülmesi halinde bile bilginin suça iştirak bakımından öneminin bulunmadığı belirtildi.

8) Yargıtay 16. Ceza Dairesi, davayı karara bağladı mı?

Daire, davada verilen kararları bozdu ve sanıkların yeniden yargılanmasına hükmetti. Daire, AİHM ve Anayasa Mahkemesi’nin hakkında toplanan kanıtların suçlanmasına yeterli olmadığı, yazılarının ve açıklamalarının ifade hürriyeti kapsamında olduğuna hükmettiği Mehmet Altan’ın beraatine karar verilmesini istedi. Mehmet Altan ile dosyası neredeyse birebir aynı olan Ahmet Altan ile Nazlı Ilıcak için de Yargıtay, “FETÖ’ye bilerek ve isteyerek yardım” suçundan ceza verilmesi gerektiğine hükmetti. Bu cezaya ise “darbe yapılması ihtimalinin olduğu bir dönemde yazılan makaleler ve yapılan açıklamaların gazetecilik faaliyeti kapsamında olmaması” gerekçe gösterildi.

9) Daire, bu kararına hangi gerekçeleri gösterdi?

Kararda, sanıkların anayasayı ihlal suçuna fail olarak iştirak ettiklerinin kanıtlanamadığı belirtildi. Kararda, Altan ve Ilıcak'ın örgütün hiyerarşik yapısına organik bağla bağlı olup, süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk içeren faaliyetleri nedeniyle bu örgütün üyesi oldukları yönünde iddia ve kabul bulunmayan dosyada buna dair herhangi bir delil de olmadığı aktarıldı. Kararda, Altan ve Ilıcak’ın kamuoyunca tanındıkları, görüşlerini savunmalarının da olağan olduğu belirtildi. Buna karşılık Altan ve Ilıcak’ın eleştiri sınırlarını aşan konuşmalarının ve yazılarının olduğu vurgulanarak, “örgütün sempatizan sınıfını oluşturan geniş halk kitleleri nazarında sözde meşruiyetini korumak amacına hizmet eder mahiyetteki gazetecilik faaliyeti kapsamında değerlendirilmesi mümkün olmayan eylemlerinin, Türk Ceza Kanunu'nun 314/2. maddesinde düzenlenen 'hiyerarşik yapısına dahil olmamakla birlikte FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne yardım etmek suçunu' oluşturmaktadır" denildi. Kararda, buna karşılık, Mehmet Altan için, cezalandırılmasına yeterli kanıt bulunamadığı belirtildi. Mehmet Altan’ın evinden F serisi 1 dolar çıkmasının tek başına yeterli olmadığı, Altan’ın örgütün talimatıyla Bank Asya’daki hesaplarıyla ilgili tasarrufta bulunduğuna yönelik kanıt bulunmadığı vurgulandı. Altan’la ilgili Bylock üzerinden görüşen üçüncü şahısların mesaj içeriklerinin de cezalandırma için yeterli olmadığı ifade edildi. Kararda, AİHM ve AYM’nin Mehmet Altan’la ilgili kararlarına da atıf yapılarak, bu nedenlerle beraatine hükmedilmesi gerektiği vurgulandı.

10) Tutuklu sanıklar hemen tahliye edildi mi?

İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi, Yargıtay kararına rağmen 8 Ekim’teki ilk duruşma öncesinde tutuklu sanıklar için tahliye kararı vermedi. Altan kardeşlerin avukatı Figen Çalıkuşu, heyetin davanın başından bu yana hukuki tavır göstermediğini belirterek Hakimler ve Savcılar Kurulu’na suç duyurusunda bulundu. Çalıkuşu, 30 gün süreyle HSK’ye aynı dilekçeyi gönderdi. Buna karşılık aynı heyet, 8 Ekim’de ilk duruşmayı gerçekleştirdi. Heyet, ilk duruşmada Yargıtay kararına uydu ve eski kararını tekrarlamadı. Buna karşılık, tahliye kararı da vermedi.

11) 8 Ekim’deki bu duruşmada TBMM’yi temsil eden avukatla ilgili neden tartışma yaşandı?

TBMM, davaya “katılan” sıfatıyla dahil edilmişti ve avukatı tarafından temsil ediliyordu. Ancak 8 Ekim’deki duruşmaya vekaleti bulunan avukat yerine, bu avukatın yetki belgesi verdiği AKP Beylikdüzü İlçe Başkan Yardımcısı Avukat Ali Büyüközdemir katıldı. Parti yöneticisi olmasına rağmen, TBMM'nin asıl vekilinden aldığı yetki belgesiyle duruşmaya katılan Büyüközdemir, mahkemeden, ilk kararında direnmesini istedi. Büyüközdemir, AİHM ve Anayasa Mahkemesi'nin haklarının ihlal edildiğine hükmettiği, Yargıtay'ın bile bu kararlar nedeniyle beraatine hükmedilmesi gerektiğini belirttiği Mehmet Altan için de ceza istedi. Büyüközdemir, TBMM'nin avukatı olmadığını, duruşmaya yetki belgesi ile katıldığını, bunun da son derece normal olduğunu kaydetti. Mehmet Altan, duruşmadan sonra Büyüközdemir hakkında suç duyurusunda bulundu. Buna karşılık dün yapılan duruşmaya da Büyüközdemir katıldı. Büyüközdemir, taleplerini dün de yineledi.

12) Savcılık, esas hakkındaki görüşünde ceza istedi mi?

İstanbul Başsavcılığı’nı duruşmada temsil eden savcı, esas hakkındaki görüşünü duruşma arasında verdi. Savcılık, Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak hakkında FETÖ/PDY terör örgütüne üye olmamakla birlikte bilerek ve isteyerek yardım suçundan 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası talep etti. Sanık Mehmet Altan hakkında beraat talep eden savcı diğer 3 sanığın da FETÖ/PDY terör örgütüne üye olmak suçundan 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmasını istedi.

13) Mahkeme, bu talebe uydu mu?

Söz konusu suç TCK’nin 220. maddesinde düzenleniyor. Bu maddede, örgüt hiyerarşisine dahil olmamakla birlikte yardım edenlerin örgüt üyesi gibi cezalandırılacakları yer alıyor. Mahkemenin bu cezayı üçte birine kadar indirebileceği belirtiliyor. Bu suça verilen ceza artırımlarla birlikte 7,5 yıldan 15 yıla kadar hapis. Mahkeme, indirim yetkisini kullanarak 5 yıla kadar ceza verebiliyor. Mahkeme de savcının istediği ceza uyarınca hüküm kurdu.

14) Mahkeme, alt sınırdan mı ceza verdi, hükmü nasıl kurdu, hangi gerekçeyi gösterdi?

Mahkeme bu suçtan, Ahmet Altan’ı 10 yıl 6 ay, Nazlı Ilıcak’ı 8 yıl 9 ay hapse mahkum etti. Mehmet Altan’ın ise beraatine hükmetti. Mahkeme, böylece alt sınırdan uzaklaşarak hüküm kurmuş oldu. Örgüt üyesi olmayan ve yardımla yargılananlar açısından bu ceza, oldukça yüksek. Altan ve Ilıcak’ın 15 Temmuz’u önceden bildikleri, ülkenin zaten bir darbe tartışması ortamında olduğunu gerekçe gösteriliyordu. Mahkeme, bu kararına, söz konusu gerekçeyi gösterirse önemli bir tartışma da başlayacak. Avukat Figen Çalıkuşu da bu karar için, “Beraat gerekiyordu. Düşünce suç değildir. Ama aşama aşama oluyor Türkiye’de. Bu tahliyeye bu yüzden sevindik. Ancak yüksek bir ceza verildi. Sanık aleyhine alt sınırdan uzaklaşıyorsanız bunun da orantılı olması gerekir. Sanık aleyhine bir tutum var burada. Aksi takdirde örgüt üyesi ile aynı cezayı vermiş olursunuz. Çok yüksek bir ceza verildi” dedi.

15) Karar, bu şekilde kesinleşirse Ahmet Altan ve Nazlı Ilıcak yeniden cezaevine girecek mi?

Mahkeme, tahliye kararını ceza miktarı ve suçun niteliğini gözeterek verdi. Her iki isim için yurtdışına çıkış yasağı koydu ve adli kontrolle tahliyeye hükmetti. İnfaz Kanunu’na göre ceza kesinleşirse Ahmet Altan’ın 7 yıl 8 ay, Ilıcak’ın 6 yıl 3 ay cezaevinde kalmaları gerekiyor. 3 yıl 1 aylık tutukluluk süreleri düştüğünde Altan’ın 4 yıl 7 ay, Ilıcak’ın 3 yıl 2 ay daha cezaevinde yatmaları gerekecek. İstinaf mahkemesi ya da Yargıtay’ın takdir edilen cezayı bozma yetkisi bulunuyor. Bu durumda ise mahkemenin yeniden ceza tayininde bulunması gerekiyor.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!