12 ve 10

Ahmet Altan

Hukuk sözcüğü, eskimiş, taşıdığı derin anlama rağmen etkisini yitirmiş, tekrarlana tekrarlana aşınıp neredeyse duyulmaz ve görülmez hale gelmiş bir sözcük.

Biz, “hukukun” ne kadar hayati olduğunu hiçbir zaman tam kavrayamadık.

Entelektüellerin, “saçma sapan” bir tutturması gibi gördük hukuku.

Öyle alçakça bir propagandayla “Türkiye’nin hukuku ciddiye alması halinde bütünlüğünü ve laikliğini” kaybedeceğini söylediler ki devletin “bütün meseleleri” hukuksuz çözümlemesinin daha iyi olacağına inandık.

Hukuksuzluğa hiç aldırmadık.

Yıllar önce seyrettiğim bir televizyon dizisinde sempatik bir çiftçi, “bir öküzün dikkatini çekmek istiyorsan alnının ortasına sopayla vuracaksın” demişti.

Hukuk konusunda epeyce “öküzleşmiş” bir kalabalığın alnının ortasına sonunda hayat, sopasıyla öyle bir vurdu ki hep birlikte “hukuk” diye bağırarak ayağa fırladık.

Bilmem kaç kişiyi öldürmekten sanık adamların alay-ı vâlâ ile hapishanelerden bırakılması hepimizi yerinden hoplattı.

On yıldan fazla tutuklu olan herkes tahliye ediliyor.

Şimdi herkes, “bunları nasıl bırakırsınız” diye bağırıyor.

Yıllarca, “bunları nasıl yıllarca tutuklu olarak hapishanelerde tutarsınız” diye sormayan bir toplum, sonunda “bunları nasıl bırakırsınız” diye sormaya mahkûmdur.

Bizim “darbeci medya” Ergenekon sanıklarının “ne kadar uzun zaman” hapishanelerde kaldığından şikâyet ederken, Türkiye’de tutukluluk süreleri konusunda hiçbir şey bilmiyordu.

“Devletin sahipleri” ve “medyanın dostları” “hapishanelere gitmeye” başlayınca, “bu insanları bırakın” diye kampanyalar açtılar.

Onlar Ergenekon sanıklarını serbest bıraktırmak için uğraşırken 14 yıldır mahkûm olmadan, tutuklu olarak cezaevlerinde yatan insanlar vardı.

Türkiye’nin cezaevlerinde yatanların yüzde ellisi tutuklu olarak yatıyor.

Yeni çıkan yasa ise “kimsenin on yıldan fazla tutuklu kalamayacağını” söylüyor.

Zarif bir şekilde nasıl “yuh” denir bilmiyorum, onun için zarif olmayan biçimde “yuh” diye bağırmak geliyor içimden.

On yıl tutukluluk olur mu?

Bu, bir yasaya dönüştürülebilir mi?

İster seri katil olsun, ister Hizbullahçı, ister mafya, ister Ergenekoncu, ister darbeci, hiç kimseyi “on yıl” tutuklu olarak alıkoyma hakkı yoktur bir devletin.

Suç işlemeye devam etme, delilleri karatma, kaçma ihtimali varsa tutuklarsın bir sanığı ama o insanı on yıl boyunca, yargılamasını sonuçlandırmadan içerde tutamazsın.

“On yıl bir insanı tutuklu olarak içerde tutabilirim” demek, “ben istediğim insanı mahkûm etmeden de cezalandırırım” demektir.

Bugüne kadar devlet bu büyük özgürlüğü yaşadı, insanları “mahkûm” etmeden cezalandırdı.

Şimdi, biraz da AB’nin zorlamasıyla yasaları değiştirirken “çok ciddi suçlardan sanık olanları” da bırakıyor.

Bırakacak, başka bir çaresi yok.

Aslında çok daha önce bırakmalıydı.

Ya da ciddi biçimde çalışıp, delilleri toplayıp, dosyayı tamamlayıp, hukuka uygun bir şekilde mahkûm etmeliydi.

Ama hukuku ciddiye almadığımız için ciddi bir hukuk sistemi de kurmadık biz, kimse bütçeden adalete ayrılan parayla ilgilenmedi, o parayla ciddi bir adalet müessesesi kurulamayacağını söylemedi.

Gerçek bir hukuk sistemi de kurulmadı.

Devlet ya da “derin devlet” zaten “sorunlarını” hukuk dışında hallediyordu, biz de bunu görmezden geliyorduk.

Dün bir askerî birlikte yapılan kazılarda, ben bu yazıyı yazana kadar on iki iskelet çıktı, öldürüp gömmüşler.

On iki insan ölüsü, on iki yargısız infaz.

Hukukun ciddiye alındığı bir ülkede bu mümkün olabilir mi?

İnsanlar kaybolduğunda, binlercesi yargısız infazlara kurban edildiğinde, köyler teker teker yakıldığında sesiniz çıkmadı, Ergenekon davası başlayana kadar “kimlerin içerde tutuklu bulunduğuyla” ilgilenmediniz, şimdi hukukun ve hukuksuzluğun ne olduğunu görüyorsunuz.

Ama hâlâ “bazılarının” tutuklu olarak içerde kalmasını, bazılarının ise asla tutuklu kalamayacaklarını söylüyorsunuz.

Hâlâ, hukukun “eşitlik” üzerine kurulu olduğunu anlamadınız, hâlâ birilerini “hukuk dışı” cezalandırırsanız, sonunda bunun sizin de başınızı derde sokacağını kavramadınız.

Şimdi sopa, herkesin alnının ortasında patladı.

Bundan sonra yavaş yavaş hukuka dikkat etmeye başlarsınız.

TARAF