Financial Times gazetesinin Irak'taki gelişmelerle ilgili sayfasında, IŞİD militanlarının Musul'daki Türkiye Cumhuriyeti Başkonsolosluğu'daki personeli rehin alması başlığa taşınmış.
Rehin alınanlar arasında konsolos, diplomatlar, özel harekat görevlileri ve 3 çocuk bulunduğu belirtilen haberde, Londra'daki düşünce kuruluşu RUSI uzmanı Aaron Stein'in şu görüşü aktarılıyor:
"Ya Türkler IŞİD ile doğrudan veya dolaylı olarak müzakere edecek ya da bu kişileri kurtarmayı deneyecekler; fakat Salı günü alıkonulan 32 kamyoncuyla birlikte 80'e ulaşan sayı bunu zor kılıyor."
Erika Solomon'un haberinde, IŞİD yanlılarının, örgütün emrinde "ölmeye hazır" 15 bin kişi olduğunu söylediği aktarılıyor.
Roula Khalaf ise Musul'un 2003'teki ABD-İngiltere işgalinin ardından, isyan bastırma yöntemleri için "örnek" gösterildiğini hatırlatarak, bugün Irak'ın "aciz devlet" durumuna düştüğüne dikkat çekiyor.
Irak'ta "kabus" yaşandığı belirtilen Financial Times başyazısında, "felaket" diye nitelendirilen ABD öncülüğündeki işgalden 10 yılı aşkın süre sonra Batılı devletlerin Irak'taki seçeneklerinin sınırlı olduğu vurgulanıyor:
"ABD yardımcı olabilir ama sadece Iraklılar devletlerinin aciz duruma düşmesinin önüne geçebilir."
Guardian gazetesindeki analizinde James Burke, IŞİD militanlarının ele geçirdikleri kentlerde tutunabilme ihtimallerini irdeliyor.
El Kaide gibi örgütlerin yıllardır, çarpıcı eylemler yapmak ile "saldırıları" gerçekleştirmek için kullanabilecekleri alanlarda hakimiyet kurmak arasında gidip geldiğini anlatan Burke, bu tip örgütlerin hakimiyet kurabildikleri alanların şehirler değil, "ıssız, zayıf merkezi hükümetlerin ulaşamadığı, stratejik önemi az" yerler olduğunun altını çiziyor.
Burke'e göre, IŞİD'in bu genellemeye uyup uymayacağı önümüzdeki günlerde IŞİD lideri Ebubekir el Bağdadi'nin kentlerde çekilip çekilmeme yönündeki kararının ardından görülecek.
Guardian'ın başyazısında, Irak'ın fiilen 3 parçaya bölünmüş olmasının sorumlusu olarak Şii ağırlıklı hükümetin Başbakanı Nuri Maliki gösteriliyor.
"İleriyi göremeyen ve bağnaz" biri olarak tanımlanan Maliki'nin Sünni azınlığı dışlamasının IŞİD'e alan yarattığı vurgulanıyor başyazıda.
Guardian, şimdi de Maliki'nin rüştünü ispatlamak ve koltuğunu korumak için IŞİD'in üzerine büyük bir güçle gidebileceğini belirterek şu uyarıda bulunuyor:
"Kuzeyi geri almak için çıkılacak sefer çoğunluğu Şii olan askerleri Sünni savaşçıların karşısına çıkaracaktır ve sivillerin yaşadığı alanlara hava ve topçu saldırıları düzenlenirse bu, nüfusu daha da yabancılaştırma riski doğurur. Sonuç olarak, Bağdat'ın kazanmasının tek yolu Irak'ın son yıllarda yönetildiği mezhepçi çizgiden çıkmasıdır. Tabi bunu Maliki'nin anlayıp anlayamayacağı ise ayrı bir mesele."
Batı'nın yaklaşımı
Irak gelişmelerine 2 sayfa ayıran Times, Batı ülkelerinin krize yaklaşımını ön plana çıkarıyor.
Başlıkta, Batılıların Irak hükümetine daha fazla askeri destek sunacağı ancak asker göndermelerinin söz konusu olmadığı belirtiliyor.
Catherine Philp, analizinde, 2003'teki ABD-İngiltere işgalinin ardından ele geçirilmesi için çok sayıda askerin öldüğü Felluce'nin El Kaide'den türeyen militanların eline geçtiğine dikkat çekerek, IŞİD'in yayılmasının sadece Orta Doğu için Batı için de sorular uyandırdığını belirtiyor.
Tom Coghlan IŞİD'i, "El Kaide'nin gölgesinden doğan yeni bela" diye tanımlayarak örgütün arka planını anlatıyor.
David Aaronovitch ise Irak'taki son duruma 10 yılı aşkın süre önceki işgalin değil, geçen yıl Batı ülkelerinin Suriye'ye müdahaleden kaçınmasının sebep olduğunu ileri sürüyor.
Aaronovitch, Batılı ülkelerin bu defa Irak'ın kuzeyindeki yaklaşık 4,8 milyon nüfuslu Kürdistan bölgesel yönetimini korumak için harekete geçmesini savunarak şöyle diyor:
"İngiltere ve Fransa, (ABD Başkanı) Obama'ya bu eylemi gerçekleştirmesi için ihtiyaç duyduğu tüm teşviği göstermeli ve Amerikalıların duyduğu her ihtiyacı sunmalı. 2003, kitle imha silahları, Suriye kırmızı çizgileri filan üzerinde değil, sadece bunun üzerinde uzlaşmalıyız."
Telegraph gazetesindeki yorum yazısında Richard Spencer, Batı ülkelerinin "bildiklerinin dışında köktencilerle" karşı karşıya olduğunu ifade ediyor.
Spencer, Batının yeni enerji kaynaklarına yönelerek Orta Doğu'daki gelişmelere sırtını dönemeyeceğini şu ifadelerle dile getiriyor:
"Sünni cihatçıların devleti NATO müttefiği Türkiye'nin sınırında kurulurken ve kendisini İsrail ile İran'ın arasına yerleştirirken öylece durmamız zor. Kimse gerçekten de geri dönmeyeceğimize inanıyor mu?"
Aynı gazetenin yorumcularından Peter Oborne, 1. Dünya Savaşı sonrasında İngiltere ve Fransa tarafından çizilen sınırların fiilen ortadan kalktığını ve Irak'ın fiilen üçe bölündüğünü belirttiği makalesinde, Pakistan ile Türkiye'yi kıyaslayarak şöyle diyor:
"Batılı istihbarat kuruluşlarının Afganların Sovyetlere karşı savaşı sırasında yaptığı korkunç hatalarla yapılan kıyaslamalar ürpertici. El Kaide'yi destekledik ve sonra bize karşı döndüler. Bu politika yüzünden Pakistan şimdi iç savaşın eşiğine kadar giden sürekli bir başkaldırı ile uğraşıyor. Böyle giderse Türkiye'nin de (belki Ürdün ve Suudi Arabistan'ın da) Suriye'deki geri tepme yüzünden aynı sorunla karşılaşması muhtemel. Bu arada cihatçılar Batıya saldırılar düzenleyebilecekleri yeni bir üss bulmuş oldu. Bunların hepsi Suriye savaşı başlarken öngörülebilirdi."
Bölgede sınırları değişmeyen ülkelerin binlerce yıllık tarihe sahip olan Mısır ve İran olduğunu belirten Oborne, Mısır iç çalkantılarla uğraşırken, İran'ın 11 Eylül saldırılarından beri El Kaide'ye karşı birlikte mücadele teklifinde bulunduğunu hatırlatıyor.
Oborne, ABD Başkanı Obama ve İngiltere Başbakanı David Cameron'a, "Yeni müttefikler seçmeliyiz ve İran bunlardan biri olmalı" diye sesleniyor.
Kürt yönetiminin tutumu
Indedendent'ta Patrick Cockburn; Felluce, Ramadi ve Musul'un ardından birçok kentin daha IŞİD'in eline geçmesini, "Irak'ta Amerikan rüyasının sonu" diye yorumluyor.
Cockburn, olası bir karşı harekatta, Kürt yönetiminin silahlı gücü olan peşmergelerin önemli bir rol oynayabileceğini belirtiyor.
Gazetenin eski Orta Doğu editörü Harvey Morris, Kürt yönetiminin Türkiye üzerinden petrol ihracına yönelmesi nedeniyle Bağdat-Erbil ilişkilerinin zayıf olduğunu hatırlatarak, peşmergelerin bu yüzden Musul'da IŞİD'e karşı harekete geçmediğini ima ediyor.
TOMA tartışması
Times ve Guardian gazetelerinin haberlerinde, Londra Belediyesi'nin Türkiye'de Toplumsal Olaylara Müdahale Aracı (TOMA) olarak bilinen tazyikli su sıkma araçlarından alma niyetiyle ilgili haberler yer alıyor.
Haberlere göre, İngiltere İçişleri Bakanı Theresa May, bu araçların ülkede kullanılmasına izin vermekte tereddüt ediyor.
İngiltere Başbakanı David Cameron ise polisin ihtiyaç duyduğu araçların sağlanması gerektiği yönünde görüş belirtiyor.
Araçların kullanılmasının ne gibi sağlık ve güvenlik sorunları doğurabileceği konusunda uzmanlardan rapor bekleyen May'in, ay sonuna doğru kararı vermesi bekleniyor.
Hükümetten olumlu karar çıkması halinde Londra Belediyesi Almanya'dan 3 adet ikinci el TOMA satın alacak.
Tayland analizi
Financial Times'in günlük analiz sayfasının bugünkü konusu Tayland'daki darbe
Michael Peel ve Davit Philling, ülkenin "liberal açıklık" konusundaki itibarının; keyfi gözaltılar, sansür ve dikta yönetimi ile yerle bir olduğu vurgulanıyor.
Tayland generallerinin ülkeyi kendi hayallerine göre şekillendirme ve seçkinleri yeniden iktidara taşıma peşinde olduğunu belirten yazarlar, yeni çatışmaların kapıda olduğu uyarısında bulunuyor.
BBC TÜRKÇE