12 Eylül İşkencelerinden Hayatını Kaybedenler

12 Eylül işkencelerinden hayatını kaybeden ancak ölümlerinde "intihar" süsü verilenlerin aileleri harekete geçti.

Zaman'ın dün manşetinden gündeme getirdiği "İşkenceden ölümler 'intihar' diye kayda girdi" haberi, mağdur yakınlarını harekete geçirdi. Ankara Mamak Askerî Cezaevi'nde ölen ve 'kendini astı' raporu düzenlenen Bekir Bağ'ın kardeşi Salim Bağ, 12 Eylül darbecilerini ve işkencecileri yargı önüne çıkaran davaya müdahil olmak istediklerini söyledi.

Salih Sarıkaya'nın haberi:

 

Kardeşime yapılan işkenceleri Yazıcıoğlu'ndan dinledim

Ankara Mamak Cezaevi'nde sorgu sırasında işkenceyle öldürülen, ancak 'kendini astı' denilen Bekir Bağ'ın (18) kardeşi Salim Bağ, 12 Eylül darbecilerini yargı önüne çıkaran davaya müdahil olmak istediklerini söyledi. Kardeşinin Mamak Cezaevi'nde BBP lideri merhum Muhsin Yazıcıoğlu ile birlikte yattığını hatırlatan Bağ, Yazıcıoğlu'nun kendisine, "Bekir kardeşim çok yiğit bir delikanlıydı. O kendini asmadı, işkence yaptılar." dediğini aktardı. Kendisinin o dönem askerde olduğunu, cenazeyi babasının teslim aldığını ifade eden Bağ, "Hâlâ duyduğumuz zaman yüreklerimiz yanıyor. Annem acısına dayanamıyor." dedi. Kardeşine yapılan işkencelerle ilgili hukuk mücadelesini sürdürmek istediklerini vurgulayan Bağ, devam eden işkence davasına da müdahil olmak istediklerini kaydetti.

Bekir Bağ'ın yeğeni Mustafa Yazıcı ise dayısının kaybı üzerine anneannesinin büyük sıkıntılar yaşadığını bildirdi. Dayısının daha 17 yaşındayken cezaevine düştüğünü dile getiren Yazıcı, "Anneannemin en küçük oğluydu. Çok canları yandı, tekrar acıları tazelemek istemiyorlar." şeklinde konuştu. Muhsin Yazıcıoğlu, 1987 yılındaki bir röportajında Mamak Askerî Cezaevi'nde yaşananları şöyle anlatmıştı: "1981 yılında Mamak'a getirilenler önce askerî savcı Nurettin Soyer'e bağlı olan ve başında Zeki Kaman ve Dürüst Oktay gibi Pol-Der'li polislerin bulunduğu C-5 isimli işkencehaneye götürülüyordu. Burada insanlar önce tekme tokatlı kaba operasyondan geçiriliyor, ardından da cereyanlı işkence başlıyordu. İnsanlar çarmıha geriliyor, tenasül uzvundan ve parmaklarından cereyan veriliyordu. Bazı arkadaşlarımız çırılçıplak soyularak, başları ayaklarının arasına girecek şekilde çelik bir dolap içine kapatılıp cereyan verme operasyonu burada sürdürülüyordu."

İŞKENCEYLE ÖLDÜRÜLÜP, 'İNTİHAR' DENİLENLER

12 Eylül 1980 askerî darbesinden sonra toplam 299 kişi cezaevlerinde hayatını kaybetti. 73 kişiye 'doğal ölüm' raporu verildi. 43 kişinin ise 'intihar ettiği' bildirildi. Raporlara 'intihar', 'doğal ölüm' ya da 'hastalıktan öldü' şeklinde yansıyanların birçoğu aslında işkencelerle öldürülmüştü. Zaman, dünkü nüshasında işkenceden ölümlerin intihar olarak kayda girildiğini haberleştirmişti. Haberde raporlara 'intihar', 'doğal ölüm' ya da 'hastalıktan öldü' şeklinde yansıyanların birçoğunun aslında işkencelerle öldürüldüğüne yer verilmişti. İşte acı hikayelerden birkaçı:

Rafet Demir (İntihar süsü verildi): Henüz 17 yaşındaydı. 12 Eylül darbesi sonrasında bir grup tarafından saldırıya uğrayarak demir çubuklarla dövüldü. Kendisini dövenlerden ikisinin cesedinin bulunması üzerine götürüldüğü Bursa Emniyet Müdürlüğü'nde insanlık dışı eziyet ve işkenceler yapılarak öldürüldü. İntihar süsü vermek için de elleri kelepçeli olarak emniyet binasının beşinci katından aşağıya atıldı. Cenazesi ailesinden bile gizlendi.

Cumali Şimşek (Menenjitten öldü raporu): Kayseri'de, henüz 18'indeyken gözaltına alındı. Zincidere Askeri Cezaevi'nde ağır işkenceler neticesinde hastalandı. İşkence yapıldığını gizlemek için, cezaevi idaresi hastaneye göndermeyince girdiği komadan çıkamadı. Daha sonra da 'menenjitten öldü' şeklinde rapor düzenlendi.

Hasan Alemlioğlu (Öldüğünde hastaneye götürüldü): 1983'te 23 yaşındayken cezaevinde yetersiz beslenme, fiziki ve psikolojik işkenceler yüzünden siroz hastalığına yakalandı. İşkencenin ortaya çıkmaması için hastaneye gönderilmedi. Acılar içinde kıvranarak can verdi. Ancak ölümünden sonra hastaneye kaldırıldı.

Mehmet Kazgan (Sorguda öldürüldü): Gece geç saatlerde, ifadesinin alınacağı gerekçesiyle evinden alınarak götürüldüğü Malatya Emniyet Müdürlüğü'nde ölünceye dek işkence yapıldı. 26 Mart 1981 tarihinde henüz 21 yaşındayken sorgulaması sırasındaki işkencelere daha fazla dayanamayarak can verdi.

Aydın Demirkol (Vücudunda işkencenin izleri vardı): Ülkü-Bir mensubu olan öğretmen Aydın Demirkol, 21 Mart 1981'de ifadesi alınacağı söylenerek gece yarısı emniyete götürüldü. Bir gün sonra işkence sonucu geçirdiği iç kanamadan hayata veda etti. Cesedinde işkencenin izleri bulunuyordu.

ZAMAN

 

Haber Haberleri

Suriye yeni bir hikayeye başlarken bize düşen sorumlulukların farkında olmalıyız!
Sistematik bir katliamı "Bahane" olarak görme hezeyanı
Türkiye’deki Suriyeli muhacirler Halep’e dönmeye başladı
Şeyho Duman vefat etti
BM temsilcisine Hamas protestosu