Farzedelim; meşhur Balyoz davasında, o meşhur CD’ler yoktu..
Farzedelim, en çok tartışılan “11 nolu CD”yi ne iddianamede, ne de başka hiçbir yerde görmedik..
Dolayısı ile, “Tutuklanacak gazeteciler”in listesini de, “Fenerbahçe stadına doldurulacak muhalif vatandaşlar”ın bilgisini de.. Hatta “Beyazıt Camii’ne bırakılacak bomba” olayından da hiç haberimiz olmadı..
Bu yöndeki bilgilerin yer aldığı CD’lerin adı bile, hiç edilmedi..
Sadece kamuoyuna yansıyan şu manşetler aktarılarak bir iddianame hazırlandı..
“Hükümete asker tepkisi..”
“Genç subaylar rahatsız..”
“Hükümet uyarıldı..”
“Komutandan ağır sözler..”
“Asker türban için son sözü söyledi..”
“İrtica yanlısı subaylara sahip çıkmak isteyen Başbakan’a sert çıkış..”
Bu ve benzeri türden gazetelere yansıyan haberler ve bu haberlerin arka planları ile ilgili anlatımlarla, Balyoz iddianamesi hazırlandı..
Davası açıldı..
Ve karar verilecek..
Sizce ne olurdu?
Çetin Doğan ve arkadaşlarının “darbe suçu”ndan mahkum edilmeleri, bu durumda mümkün olmayacak mıydı?
Belki Balyoz davasında yargılanan alt seviyedeki birçok kişi için “mahkum edilemezlerdi” demek mümkündür..
Ama, Çetin Doğan ve üst düzeydekiler için bunu söylemek mümkün mü?
Bence değil.
Ayan beyan ortada, Çetin Doğan’ın yapmak istediği darbe.
O günkü açıklamaları ile.. Gazetelerdeki beyanatları ile.. Bugün de “Cumhuriyete sahip çıkmak bizim vazifemizdir” şeklindeki tevilli ikrarları ile.. Suçun delilleri dört dörtlük gözümüzün önünde duruyor..
Sanki birileri cumhuriyete düşmanmış da.. Beyefendi de cumhuriyeti savunmak için bu korumayı gündeme getiriyormuş gibi, suçunu itiraf ediyor, alenen..
Başka ne delil istiyorlar ki..
11 nolu CD’ye..
Bilmem kaç yüz bin belgeye ne gerek var ki?
Meşru hükümete, emri altındaki asker, bugün “Türban yasağı ile ilgili gelişmelerden rahatsızız” diyor mu?
Diyebiliyor mu?
Diyemiyor.
Dememesi gerekiyor..
Peki dün niye diyordu?
Bu dediği şey; meşru hükümeti, darbe ile tehdit değil miydi?
Sonuçta bu tehditler de, darbe suçunun hazırlık aşamaları değil midir?
Önceki darbeler de hep, “Tüm uyarılarımıza rağmen” diye söze girilip, ardından “emri verip”, gariban askerleri Başbakanlık, TBMM Başkanlığı, radyoevine göndererek gerçekleştirilmiyor muydu?
12 Eylül darbesinde, “11 nolu CD” mi vardı?
27 Mayıs darbesinde, “Beyazıt Camii’ne bomba bırakma” operasyonu mu vardı?
Yapılmış, bitirilmiş, tamamlanmış darbeler işte..
Ama ne CD’si var. Ne yazılı belgesi var.. Ne de planları..
Bir Bayrak Planı’ndan bahsediyorlar ama..
Biraz karıştırsanız, onun da ya altında imza yoktur, ya üstünde başlık yanlıştır..
Televizyon ekranlarına çıkarak, halkın kafasını karıştıranlar, darbe suçunun “sadece 11 nolu CD’ ile işlenebileceği” gibi bir imaj vermeye çalışıyorlar..
Darbe dediğimiz şey, “askerin, meşru hükümete posta koyması” ile biter arkadaş..
Bunun ardından, ne “11 nolu CD” gerekir.. Ne “Tutuklanacak gazeteciler listesinin hazırlanmış olması” gerekir..
Haddini aştın mı..
Meşru hükümete, “Şunu yapamazsın.. Bunu yapamazsın” diye çıkıştın mı..
“Başörtü yasağını kaldıramazsın.. YÖK Yasası’nı değiştiremezsin..” dedin mi..
İş bitmiştir..
Belki alt seviyedeki astsubaylar, kendilerine atfedilecek somut bir eylem olmadığı için beraat edebilirlerdi ama..
Çetin Doğan ve üst rütbelilerin hiçbirisi, 11 nolu CD’nin hiç adı bile geçmeseydi, yine mahkum olurlardı.
İSTANBUL VALİLİĞİ’Nİ TEBRİK
Herkes İstanbul Valiliği’ni hedef tahtasına koyuyor..
Gece saat 01.30’da, okulların tatil olduğunu ilan etmişler.. Çok geç saatte açıklama yapılmış.. Çocuklar akşam yattıklarında ertesi günü tatil olduğunu öğrenememişler..
Olayın bir penceresi budur da..
İkinci penceresi de şudur. Valilik, son ana kadar, okulların açık olması için ön tercihini göstermiş.. Geceyarısına kadar uyumamış, gelen tüm bilgileri ve tahminleri değerlendirmiş, gece yarısında bile görev bilincini uyanık tutmuştur.. Geceyarısı bile uyumayan kamu görevlisine, ancak teşekkür edilir! Teşekkürler!
YENİ AKİT