Hurşit Tolon’da ele geçen 52 sayfalık belgeselde, Tolon’un ilişkili olduğu Ergenekon yapılanmasının önemli isimleri yer alıyor.. Herhalde bu belgedeki isimler yakın takibe ve dinlemeye alınmıştır.
O zaman yakında yeni ve kapsamlı bir operasyonun düğmesine basılabilir..
Beklendiği gibi, listede her kesimden isim var..
Her yeni operasyonda sonuca bir adım daha yaklaşılıyor gibi gözükse de, çözüme ne kadar uzaklaştığımız bir kez daha göz önüne seriliyor..
Mesela, şu Dalan-7Tepe meselesi.. Sadece Dalan üzerinden bile derin, büyük, farklı bir yapılanmaya ulaşmak mümkün.
Dalan’ın Şile’deki surlarla çevrili kurtarılmış topraklarına bakın bakalım ne göreceksiniz?
Sahi Dalan, sıradan bir mühendisken ve belediye başkanlığı dışında ciddi bir işi olmadığı halde bu serveti nasıl kazandı?
Dalan gerçekten bu servetin sahibi mi, yoksa, örtülü bir KİT’in başındaki “personel” mi? Hani, gelse bunlar da sorulacak herhalde..
Bu alemde kimin eli kimin cebinde belli değil. Ulusalcı görünüp Sorosla iş tutan da var, Sorosçu gözüküp Ulusalcılarla iş tutan da.. Soros ulusalcıları mı işletiyor, Ulusalcılar Soros’u mu sağıyor, o da belli değil..
Ya da bir cephede savaşırken, öteki cephede ortaklık yapıyor da olabilirler..
Birtakım batık banka patronları, belasavar olarak bir zamanlar emekli paşaları yönetim kuruluna üye alıyorlardı. Meğer Dalan da, Emekli HSYK, Yargıtay, Danıştay üyelerini belasavar mütevelli kadrosundan üniversiteye alıyormuş..
İnkılab Tarihi, Cumhuriyet araştırmalarında da çok sayıda emekli paşayı istihdam etmedi mi?
Dalan’ın bu aşkı yeni değil. 28 Şubat’ta da adeta Bir’in 2. adresi idi Yeditepe.
Mehmet Altan geçen gün “Kürt sorunu mu, uyuşturucu sorunu mu” diye soruyordu..
İşin bir ayağı da bu..
Bu sorunu daha da çeşitlendirebilirsiniz? Mesela sakın bu sorun “petrol kaçakçılığı” sorunu olmasın.. “Arazi yağması sorunu” olmasın, “silah kaçakçılığı” sorunu olmasın.. Kürt’ü, Türk’ü, Ulusalcısı, Milliyetçisi, Devrimcisi bu işin kandırmacası..
Lazımsa “Şeriatçı”sı da eklenir bu kadroya.. Mafia sadece “fahişe”ler ve “katil”lerle iş tutmuyor.. “İdealist”lerle iş tutmak bazen daha kolay oluyor nitekim! İcabında tarikat bile kurdururlar. Kurdurmadılar mı? Media, Mafia, Sermaye, Siyaset, Bürokrasi ve STK’larda, her yerde varlar..
Ahmet Zeki Üçok'un Hava Kuvvetleri Komutanlığı'na ait, üzerinde satılamaz şerhi bulunan bir arsanın satışına yardım ettiği ve komisyon aldığı iddia ediliyor. Adam askerî savcı ama ‘suç örgütü üyeliği’ ve yağmaya azmettirmekten’ tutuklandı..
Ha bu arada birleştirilen 2. ve 3. Ergenekon iddianamesi davasının son duruşmasında mahkeme Genelkurmay Başkanlığı’ndan son 10 yıl içinde yapıldığı belirtilen darbe girişimlerinin belgelerinin gönderilmesini istemiş. Bakar mısınız!.. Ah benim güzel memleketim..
Bu arada Ergenekon soruşturması kapsamında 17 Nisan 2009'da tutuklanan ve aynı gün kalp rahatsızlığı iddiasıyla tedavi altına alınan Başkent Üniversitesi Rektörü Mehmet Haberal, 163 gündür hastanede yatıyor. Kalp ritim bozukluğu teşhisi konulan Haberal'ın bu süreçte psikiyatrik rahatsızlığı da ortaya çıktı. İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Psikiyatri Ana Bilim Dalı tarafından Mayıs ayında ‘ağır anksiyeteli depresyon’ tanısı konulan Haberal'ı, bu tarihten itibaren Cerrahpaşa'dan gelen psikiyatri uzmanları muayene ediyor.
Yine bir başka haber: Kapıkule Gümrüğü'nde iki hafta önce bir TIR'da ele geçirilen yarım ton eroinle ilgili soruşturma Almanya'ya kadar uzandı. Piyasa değeri 250 milyon lirayı bulan 473 kilogram eroinin sevkıyatında Türk ve Alman polislerinin de bulunduğu tespit edildi.
Buyurun bir de size kara para hikâyesi: “Mali sırlar ülkesi olarak bilinen İsviçre’nin hesap bilgilerinin açıklanması konusunda ABD ve Fransa ile yaptığı anlaşmalar, Türkiye’de de ‘gizli hesaplar’la ilgili ilginç olayların yaşanmasına neden oldu. İsviçre’de zulası bulunan Türk işadamlarından biri, geçtiğimiz günlerde, bir kamu bankasında ortaya çıktı. İsviçre’den parasını çekemeyen işadamı, İsviçre’deki bankalardan aldığı teminat mektubuyla kamu bankasından kredi istedi. Türkiye’deki bankalara borçlarını ödemediği için ‘kara liste’ye giren işadamının getirdiği 80 milyon dolarlık teminat mektubu biraz araştırılınca, arkasından zula hesabı çıktı.”
Bu arada iyi bir haber daha: Türkiye, Varlık Barışı uygulamasının ardından İsviçre ve Avusturya’dan bu ülke bankalarında Türklere ait paralarla ilgili bilgi istemeye de hazırlanıyor. Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı’nın (OECD) çalışmaları ve ülkeler arasındaki bilgi değişim anlaşmalarıyla banka gizliliği döneminin geride kaldığına dikkat çeken Maliye Bakanlığı yetkilileri, Türkiye’deki varlıklarını kayıtdışında tutan ve yurtdışına çıkaranlar için de artık eski serbestlik dönemi bitiyor.
Yani demem o ki; Çember daralıyor.. Türkiye hiçbir şey yapmasa bile, yurtdışına kaçırılan paraları getirse, derin devletin örtülü KİT’leri, vakıfları, örgütlerindeki zulaları ele geçirse, yine ihtiyaç duyduğu mali kaynağa sahip olabilir..
Ergenekon meselesi, Türkiye’nin beka meselesi haline geldi.
Neyse ki; derin yapı ortaya çıktı ve geri dönülmez bir noktaya geldi. Dış desteklerini kaybettiler. Media desteği zayıfladı. Mali kaynakları ellerinde olsa da, adrese teslim transferlerde ciddi sorunlar yaşıyorlar. Ve her gün servetlerinin bir bölümünü daha kaybediyorlar.. Silah ve silahlı güçleri ile temasları da zayıfladı. Kendi aralarında ciddi ihtilaflar var. Kimi kandırıldığını düşünüyor sanki, kimi bu duruma düşmekten bir başkalarını sorumlu tutuyor, kimi buradan çıkış konusunda farklı önerilere sahip.. Henüz teslim olmasalar, iddialarından vazgeçmeseler de toplumu harekete geçirecek bir etki gücüne sahip değiller. Güç bunlarda olduğu için ya da bunların yalanına inananan çevrelerindeki kalabalıklar da tek tek dağılmaya başladı.. Ramazan sonrası ses getirecek eylemlerden söz ediyorlardı, hâlâ harekete geçebilmiş değiller..
CHP ve MHP’nin de artık yavaş yavaş ayaklarının suya ermeye başladığı ortada..
Yine de önümüzdeki günler, sıcak ve hareketli günlere gebe..
Sahi, kim bu 1000’e yakın ulusalcı?
Selam ve dua ile...
VAKİT