Yüksek yargı isyanda..
Telefonları dinleniyormuş.. Onun için büyük kızgınlık içindeler..
Baro başkanları da, parası kamu kurumundan olmak üzere, gazete ilanları verip yargının dinlenmesine itiraz ediyorlar.
Sokaklara dökülmek için hazırlık yapıyorlar!
İyi de, bu dinleme hikâyesi, yeni bir şey mi?
Daha önceki dinlemelerde, niye bu kadar cevval değildiniz?
Örneğin; Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya’nın, mafya babası Alaattin Çakıcı’nın dosyası için yaptığı görüşmeler deşifre olduğunda..
Ne çabuk unuttuk değil mi?
O telefon konuşmalarında; Çakıcı’nın adamı olan müteahhit, Yargıtay Başkanı’ndan bir şeyler istiyordu, değil mi?
Ne oldu, o tarihte barolar ve yüksek hakimler topluca ayağa mı kalktılar?
YARSAV’ın devrik Başkanı Ö. Faruk Eminağaoğlu, ne demişti o tarihlerde?
Var mı bileniniz. Var mı hatırlayanınız?
Ya medya?
Hürriyet’inden Milliyet’ine kadar.. Nasıl yayınlamışlardı telefon konuşmalarını, çarşaf çarşaf?
Birçoğu aleyhine, dava da açmıştı Yargıtay Başkanı Eraslan Özkaya..
Ama o davalar reddedildi..
Yargıtay Başkanı dinlenmişti bu ülkede..
Öyle veya böyle.. Onun telefonu değil de, karşı tarafın telefonu dinleniyormuş, o da takılmış dinlemeye.
Olabilir..
Sonuçta; Yargıtay Başkanı’nın telefon konuşmaları, çarşaf çarşaf yayınlanmadı mı gazetelerde?
“O da, AK Parti iktidarı döneminde olmuştu.. O gün itiraz etmemiştik ama, iyi hatırlattınız, şimdi ona da itiraz edelim” diyenler çıkabilir!
O zaman yine Yargıtay’daki dinlemelerden bir başka örnek verelim..
Hem de dolaylı dinleme falan değil. Direkt Yargıtay’ın telefonları dinlenmişti..
Savcının falan da değil. Daire Başkanı’nın telefonu.
Hatırladınız mı?
Zannetmiyorum..
Bu holding medyası, işine gelenleri 40 yıl sonra bile bulur çıkartır, gözünüzün içine sokar.
İşine gelmeyenleri de gizler, unutturur..
Vereceğim örneğin yaşandığı tarihte, Tayyip Erdoğan, Başbakan değildi.
Sadece büyükşehir belediye başkanı idi.
“Minik kuş”u haber vermişti, Emin Çölaşan da yazmıştı: “Tayyip Erdoğan’ın mahkûmiyet cezasını bozdurmak için, birileri devreye girdi” diye..
Aslında bu bir tezgâhdı..
Bugünlerde karısı, hakimlerin telefonlarının dinlenmesine karşı çıkıyor ama, 1998’de Çölaşan, Yargıtay’ın telefonunun dinlenmesi için, kamuoyu desteğini hazırlıyordu..
Tayyip Erdoğan’ın yakınındaki bazı müteahhitlerin devreye girdiği iftirasını ortaya atıyor, 8. Ceza Dairesi üyeleri ile irtibata geçilip, Siirt konuşması sebebi ile verilen cezanın, menfaat karşılığı bozdurulacağını iddia ediyordu.
Çölaşan böyle yazınca, birileri de durumdan vazife çıkartıp, “Bakın iddialar var” diye, 8. Ceza Dairesi’nin telefonlarını 8. katta dinlemeye alıyorlardı..
O tarihte, Tayyip’in yakınlarından hiç kimsenin, şu veya bu karşılığında kararı bozdurmak için üyelerle görüştüğüne dair bir bilgiye ulaşılamadı.
Ama, 8. Ceza Dairesi Başkanı’nın, kendi özel avukatı ile yaptığı görüşmede, bir hakim için “söyle eşekoğlu eşeğe” dediği ortaya çıktı..
Kimse o zaman, “İktidar, ülkeyi faşizme götürüyor” demedi.
Kimse, “Yüksek yargı bile dinleniyor. Adım adım despotizme gidiyoruz. Başbakan’ın partisi hakkında kapatma davası açmak için incelemeler yapıyoruz” demedi.
Barolar isyan etmedi. Yürüyüşler tertiplemedi.
Çünkü o tarihte, o dinlemelerle gözetilen amaç, Tayyip Erdoğan’ı sindirmekti..
Egemen güçler istiyordu o dinlemeleri..
Şimdi 10 yıl sonra.. Yine Tayyip Erdoğan’ı sindirmek istiyorlar.. Dün sessiz kaldıkları Yargıtay’ın telefonlarının dinlenmesine, bugün isyan ederek!
VAKİT