Bana sorarsanız, Aydın Doğan zor durumda!. Doğan'ı Baykal bile kurtaramaz.
Doğan'ı kurtarmak isteyen onunla birlikte aynı girdaba sürüklenir!. Alman belgelerinde yolsuzlukla ilgili Erdoğan'ın adı sanı yok. Yakında bu açıklama gelirse şaşmamak gerek.. Doğan grubu yıllardır devam eden bir davayı alıp; alladı, pulladı ve Ramazan armağanı olarak servis yaptı..
Baykal fazla sevinmesin, bu hesap döner gelir kendilerini de bulur. Tıpkı siyanürlü su işi gibi... Doğan'ın kaçacak yeri yok. Erdoğan'a bu konuda bir şey olacağı yok, ama Doğan'ı zor günler bekliyor.. Doğan Türkiye'den gitse bile, onun bazı mali operasyonlar sebebi ile AB ülkelerinde de hakkında fezleke düzenlenmesi mümkün.. Yani zor durumda olan Erdoğan değil, Doğan!..
BİM’in eski ortaklarından Suudi işadamı, Erdoğan’ın “kefilim” dediği El Kadı için yaptıkları kendi başlarına gelebilir. El Kadı kurtuldu ama Doğan kurtulamayabilir.. Bu konuda bugün; ne çete ve ne de Batılılar, Doğan'ın yardımına koşmayacaktır..
Türkiye'nin tek derdi Doğan meselesi değil elbette.. Bir de borç belamız var. O borçların nasıl yapıldığı, alınan paraların kimin kasasına gittiği ayrı bir konu.. Bir de başımızda çete belası var, biliyorsunuz. Sadece Doğan, Uzan meselesi ya da şu-bu meselesi değil bu.. Birçok kişi ya da kuruluş bir şekilde bu işin içinde.. Bu mücadelede strateji, “hattı müdafa yok, sathı müdafa var, satıh; bütün insan hakları, hukuk devleti ve yolsuzluklar, kayıtdışı, çete, mafia ile mücadele” olmalıdır..
Bakın durum ortada, borç yüzünden faiz oranlarını bir türlü reel seviyeye çekemiyoruz. Amerika, IMF başımıza ekşiyor.. Aslında bir çırpıda bu belalardan kurtulabiliriz. Nasıl mı? İşe petrol kaçakçılığından başlayın ve “Petrol kaçakçılığına dur” deyin..
Mafianın gözünde petrol, Churchill’in 1. Dünya savaşında dediği gibi; “Bir damla kan, bir damla petrol”dür.
Bazı işadamı ve media grublarının tehdit, şantaj ve baskılarından kurtulmak, çetenin finans kaynaklarını kurutmak istiyorsanız da bunu yapmak zorundasınız..
Kaçakçılığı durdurun, petrolü bir anda %30 daha ucuza satabilir ve yine toplamda aynı miktarda vergi alabilirsiniz. Hatta şişe/kutu başına da 1 YTL borç ödeme fonu ekleyin.. Mafiaya, çeteye gideceğine bu para, devletin geçmiş iktidarlar döneminde yapılan, birikmiş, başımıza bela olan borcunun ödemesine gitsin..
Yetmez mi?
Tek başına petrol kaçakçılığını önlemek bile buna yeter yetmesine de, buyurun size başka fonlar..
Yılda 12-15 milyar paket sigara satılıyor. AB ülkelerinde sigara fiyatları 6-7 Euro düzeyinde.. Kimi sigaranın boyunu kısaltıyor, kimi adet sayısını düşürüyor, kimi inceltiyor..
Sigaraya paket başı 1 YTL fon koyun, bu size 15 milyar YTL kazandırır..
Aslında borç ödemesi, yapılandırması için ayrı bir birim oluşturmak gerek..
Biliyorsunuz, günde bir paket sigara için bir adam, 20 yılda Ümraniyede 90 m2'lik ev parasını duman ediyor. Dahası sağlığını kaybediyor.. Ailesine ve kamuya yük oluyor..
Şu rakamlara bir bakar mısınız? 1930 yılında kişi başına düşen alkol: 1 litre, kişi başına düşen sigara: 10 paket. 2004 yılına geldiğimizde ise kişi başına düşen alkol: 20 litre, kişi başına düşen sigara: 3 kilogram. 1992'de 700 milyon litre olan alkol tüketimi 1993'de 777 milyon litre’ye çıkmış. 1994'de ise bu rakam 851 milyon litre’ye yükselmiş.. 2005'de bu rakam 903 milyon litre.. Bira da buna eklendiğinde birkaç milyar da buradan kaynak aktarmak mümkün.. Şarap, Rakı, Likör, Vodka, Viski, Bira..
Eğlence, spor, şans oyunlarına da bu yüklemeyi yapabilirsiniz.. Bu arada eroin, esrar, hap gibi uyuşturucu kaçakçılığının da önüne geçmek gerek elbette.. Bu işi yapanların, ele geçen kara paralarına, silah ve fuhuş sektörünün mal varlıklarına el konup bu fona aktarılabilir..
Bu maliyet artışları piyasa üzerinde baskı oluşturarak alkolden kaçışı da sağlayacaktır..
Alkol ve uyuşturucu tüketiminde durum vahim. Özellikle gençlik kesiminde durum vahim. Öğrencilerin % 66’sı alkol kullanırken, % 65’i ise şiddet kullanıyor. Liseli gençler arasında sigara içenlerin oranı %72 iken, uyuşturucu kullananlar % 26. Bu durum üniversite öğrencileri arasında daha da dramatik..
Türkiye’de son 3 yılda 8.5 ton uyuşturucu yakalandı. Emniyet Genel Müdürlüğü son beş yılda 20 milyon sentetik hap ele geçirdi. Yeşilay’ın 40 ilde yaptığı anket çalışmasına göre, sigara kullanma yaşı 10'a, alkole başlama yaşı 11'e, uyuşturucuyla tanışma yaşı ise 12'ye indi. 9-17 yaş arasındaki öğrencilerin yüzde 16’sı sigara içiyor. Bu öğrencilerin %11'i alkol, % 2.9'u uyuşturucu kullanıyor. İstanbul’daki liselerde ecstasy kullanımı son 3 yıla göre %300 arttı. Eroin tuzağına düşen öğrenci sayısındaki artış da %100 olarak belirlendi.
Hani israfı önlesek, rüşveti önlesek Türkiye borç alan değil borç veren ülke olur.
Skandala bakar mısınız, Adaleti Güçlendirme Vakfı Teşkilatı (AGTV) bünyesinde faaliyet gösteren Ankara Hakimevi'nde korkunç skandal. Cezaevleri ve Tevkif Evleri Genel Müdürlüğü'nün, Hakimevi'nde çalıştırdığı sadece iki hükümlüyü eğitmek ve gözetmek için tam 45 personeli görevlendirdiği ortaya çıktı. Sayıştay uzmanlarının ortaya çıkardığı bu usulsüz uygulama için devlet çalıştırdığı bu personele sadece maaş olarak 2 milyon YTL'ye yakın harcama yaptığı vurgulanırken, aynı kurumda tespit edilen toplam yolsuzluk miktarı ise, 10 milyon YTL'nin üzerinde. Adaleti böyle ise, kime ne diyeceksiniz!.. Güvenlik zaten kapalı bir kutu ama Lockhead'dan beri askeri alımlar tartışılır.. Kol kırılıp yen içinde kalıyor olabilir..
Geçen gün bir doktorla konuşuyoruz. Adını vermeyeceğim bir antibiyotik, 1000’lik, ilk çıktığında yabancı lisansla bunu bir Türk firması piyasaya sürmüş 17.5 liradan.. Yıl 1998. Sonra yabancı firma gelmiş, kendi üretmeye başlamış. Fiyat bir ara 75 liraya kadar çıkmış. Şimdi 19 YTL'den satılıyor.. Ama eski etki gücü yok. Ya da mikroblar bağışıklık kazanmıştır..
İlaçtaki vurguna birisi dur demeli.. İlacın fazlası zehirdir.. Biz çok fazla ilaç kullanıyoruz. İlaç piyasasına da ciddi bir denetim gerekli. Biraz bu işin üzerine gidecek olursanız orada da bazı garip oluşumlar olduğunu göreceksiniz. Şaka değil, bu sağlık konusu. Para değil sadece kaybettiğiniz, aynı zamanda sağlığınız..
İlaç piyasasını denetleyecek, şikâyetleri inceleyecek, maliyet ve fiyat hareketlerini takip edecek bir takip ve değerlendirme ajansı kurulmalı belki de.. Tüm sektörlerde her alanda şeffaflığın sağlanması ve usulsüzlüklerin önlenmesi ve bu yapılırken de usulün doğru konması gerekir..
Görünen o ki, Doğan Media savaş baltalarını çıkarttı ve iktidarın üzerine yürüyor.. Yani birileri düğmeye bastı.. Bakalım bu işin ucu nereye kadar gider ve nerede, ne zaman ve nasıl durur!
Dilerim bu süreç topyekun yolsuzlukların üzerine gitmek için bir başlangıç olsun..
Selâm ve dua ile..
Vakit gazetesi