1 Milyona Yakın İnsanın Ölümünden Sorumlu Bir Diktatöre Kefil Olanlar Var!

Duma katliamı sonrası Esed rejimine askeri müdahale olup olmayacağı tartışmalarını değerlendiren Mustafa Karaalioğlu, rejimin gidişi için oluşan atmosferin olumluluğunu belirtmekte ve birilerinin hala da Esed’e kefil olma rezilliğine dikkat çekmekte.

Mustafa Karaalioğlu’nun Karar’daki köşesinde yayınlanan konuyla alakalı bugünkü (13 Nisan 2018) yazısı şöyle:

Füzeler Ne İçin Ateşlenecek?

ABD Başkanı Trump’ın bilinen sorumsuz tavrı ve akıldışı halkla ilişkiler yöntemleri nedeniyle ilk andan itibaren Amerikan-Rus savaşı formuna bürünen Suriye’deki gerilimde şimdi taşlar yerine oturmaya başladı. Başladı ama bu, ABD’nin Esad rejimine müdahale aktüalitesinin devam etmediğini göstermiyor. Üstelik sadece Washington’da değil bazı Avrupa başkentlerinde müdahale hazırlıkları sürüyor.

***

En baştan itibaren Suriye krizi bölge ülkelerinin yani; içinde Türkiye’nin de bulunduğu devletlerin halletmesi gereken bir süreçti. Esasen bu açıdan bakıldığında küresel güçlerin soruna müdahale etmelerini engelleme adına bir örnek vakaydı, Nitekim, Türkiye, Suudi Arabistan ve Mısır o aşamada aktif rol de oynadılar. Ne var ki, Obama yönetimi Esad’ın 2013’teki kimyasal silah kullanımına kayıtsız kaldığında, bu kez Rusya beklentilerin ötesinde sahaya ağırlık koydu ve güç dengeleri tamamen değişti. Başta IŞİD ve YPG olmak üzere sahada yeni çatışmacı güçler imkan kazandı. Türkiye ve Suudi Arabistan avantaj kaybetti. Afrin harekatına kadar da başlangıçtaki rol seviyesine uluşmak mümkün olmadı.

Şimdi yeni bir eşikte bulunuyoruz. Rusya ve İran’ın Türkiye’yi Esad rejimine tahammül etmeye hatta ilişki kurmaya hazırladıkları sırada Doğu Guta/Duma’daki katliam Suriye’nin bu rejimle yola devam etmesinin arkası kesilmeyen sorunlara yol açacağını bir kez daha gösterdi. 8 milyon vatandaşının yer değiştirdiği ve geri dönme yolunun kapatıldığı bir ortamda çözümden de söz edilemez. Bu açıdan bakıldığında bırakın Esad’la yakınlaşmayı, Esad’sız Suriye Türkiye için hâlâ en iyi çözümdür. Adını koyalım, ülkedeki çoğunluk için de gelecek garantisi içeren çözüm budur. Esad işbaşında kaldığı müddetçe iç savaşın nedeni olan azınlık yönetiminin ürettiği sorunlar artarak devam edecektir. Ki, Halep ve Doğu Guta katliamları bunun sadece son örnekleridir.

Buna rağmen Şam rejimini desteklemekten çekinmeyen hatta onun adına argümanlar geliştirmekten geri durmayan bir kesimin varlığı dikkat çekiyor. 1 milyona yakın insanın ölümüne yol açan bir diktatörden söz etmemize rağmen…

İçinde savunma ifadesi içeren soru şudur: Duma’da kimyasal silah kullanıldı mı?

Kullandığına dair güçlü işaretler var, görüntüler kullanıldığını gösteriyor. Ayrıca daha önce kullandığı da biliniyor. Bu, Şam yönetimi için her zaman müracaat edilebilecek bir yöntemdir. Kaldı ki katliamın kimyasal veya konvansiyonel silahla yapılması masum insanlar için bir şeyi değiştirmiyor. Nitekim Esad da ‘Kimseyi öldürmedim’ demiyor, ‘Kimyasalla öldürmedim’ diyor.

***

Böyle bir rejimin işbaşında kalması her geçen gün telafisi imkansız sorunların çıkacağını kabul etmek demektir. Elbette bu noktada Türkiye, Esad karşıtı askeri koalisyonda aktif olarak rol almak zorunda değildir. 1 Mart tezkeresindeki tavrın bir benzerini sürdürmesi isabettir. Ancak, rejimin gidişi için oluşan atmosferin parçası olmaya devam etmek zorundadır. Esad’ın Rusya kaynaklı özgüveni ve şımarıklığının denklemden çıkarılması Türkiye’nin çıkarları açısından gerekli ve değerlidir. Yine de bu politika, Esadsız Suriye’de her şeyin yoluna gireceği iddiasını içermiyor; sadece rejim değişikliğinin bugünkünden daha fazla iyileşme imkanı sunduğu anlamına geliyor.

 

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!