"1 Mayıs'ı Sol Vesayetinden Kurtarmak"

Tarkan Zengin yazısında, 1 Mayıs'ın dünya genelindeki ve Türkiye özelindeki tarihî arka planına değiniyor, Türkiye'de bazı marjinal sol grupların 1 Mayıs'ı propaganda aracı olarak gördüklerini ifade ediyor.

1 Mayıs'ı Sol Vesayetinden Kurtarmak

Çalışma Hayatı Uzmanı Tarkan Zengin / Star

Türkiye uzun yıllar vesayet kurumlarının etkisi altında halkın iradesinin yok sayıldığı bir sisteme sahipti. Vesayet sistemi geriletilmiş olsa bile etkisi hala sürmektedir. Vesayet sistemi varlığını sürdürürken sendikalar ve meslek örgütlerine de ihtiyaç duyar. Bu çerçevede ülkemizde kimi sendikalar ve meslek örgütlerinin halktan ve üyelerinden daha çok “gizli iktidar odakları”na hizmet ettikleri görülür. Kimi zaman darbelere zemin hazırlar kimi zaman da darbeleri meşrulaştırarak gizli odaklara hizmet ederler. Son yıllarda her 1 Mayıs öncesi toplumsal gerginliği artırmak için özellikle “kutlama yeri” üzerinden bahaneler üretilmektedir. Bu çerçevede dünyada ve Türkiye’de 1 Mayıs’ın tarihsel arka planına baktığımızda “meselenin sadece Taksim olmadığı” gerçeğini görürüz.

Dünyada emek hareketinin uzun süreli çalışmaya ve çalışma şartlarının ağırlığına verdiği tepkiler sonucu bazı emekçiler hayatını kaybetmiştir. 1 Mayıs emek hareketinin ödediği ağır bedellerin simgesel bir günüdür. Bu nedenle bir taraftan “emek bayramı” olarak kutlanırken diğer taraftan da acıların hatırlandığı bir güne tekabül eder. 1 Mayıs, Amerika’da hayatını kaybeden emekçilerin yanı sıra ülkemizde de 1977 yılında yaşanan acı olayları akla getirir.

Amerika’da 1 Mayıs 1886’da işçiler, günde 12 saat, haftada 6 gün olan çalışma süresinin, günlük 8 saate indirilmesi talebiyle iş bırakmaları sonrası elim olaylar yaşanmıştır. Polis eylem yapan işçilere ateş ederek altı işçinin ölümüne, 50 işçinin yaralanmasına neden olur. İşçi liderleri konuşmalarını tamamlarken polislerin arasına kimin attığı meçhul olan bir bomba düşer. Bomba sekiz kişinin ölümüne ve 60 kişinin yaralanmasına sebep olur. İşçi liderleri tutuklanır. Olayların sorumlusu olarak görülen işçi liderlerinden Spies, Parsons, Fisher ve Engel idam edilir, Lingg ise hücresinde intihar eder. Önce idam kararı verilen iki kişi ile birlikte toplam 10 kişi ise ömür boyu hapis cezasına çarptırılır.

1889’da Paris’te toplanan 2. Enternasyonal’e, Amerikalı sendika lideri Samuel Gompers bir mesaj göndererek yaşananları anlatır. Burada alınan kararla 1 Mayıs uluslararası nitelik kazanır ve 1890 1 Mayıs’ında dünyanın birçok ülkesinde grev ve gösteriler yapılır. Zamanla 1 Mayıs, Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Çalışma Örgütü tarafından da kabul görmüş ve tüm dünyanın kabul ettiği bir gün olmuştur. İlginçtir ki 1 Mayıs Amerika’da doğmuş olmasına rağmen orada Emek Günü olarak eylülün ilk pazartesisi resmi olarak kutlanmaktadır.

Amele Teali Cemiyeti

Ülkemizde ilk 1 Mayıs 1909’da Osmanlı dönemi sosyalistleri tarafından kutlanmıştır. II. Meşrutiyet’in ilanından hemen sonra 1909’da Üsküp’te Türk, Bulgar ve Sırp işçilerden oluşan yaklaşık 100 kişi ellerinde kızıl bayraklarla yürür. İstanbul’da ilk 1 Mayıs 1910’da, ilk kitlesel kutlama 1921’de yapılır. 1925’de “İnönü Hükümeti” tarafından çıkarılan Takrir-i Sükun Kanunu ile emekçi bayramını kutlamak zorlaşmıştır. 1925’te kapağında “Bütün Dünya İşçileri Birleşiniz” yazan bir broşürü yayınlayan derginin yöneticileri ile Amele Teali Cemiyeti yöneticileri tutuklanır. İstiklal Mahkemeleri’nde yargılanan yöneticilere 7 ila 15 yıl hapis cezası verilir.

1951 yılında “Menderes Hükümeti” döneminde çıkarılan bir yasayla işçilere 1 Mayıs tatilinde yarım ücret ödenmesi, 1956’da ise tam ücret ödenmesi sağlandı. 1 Mayıs 1960’da radyodan ilk kez bir başbakan yaptığı konuşmada işçilerin işçi bayramını kutladı. 27 Mayıs 1960 darbesinden 1975 yılına kadar toplu kutlamalar yapılamadı. 1976 yılında DİSK ve diğer örgütler kitlesel kutlama yaptı. 1 Mayıs 1977 yılında kanlı 1 Mayıs’ta 34 kişi katledildi (DİSK’e göre 36 kişi). Bu olayların etkisiyle Türkiye 80 darbesine gidiyordu. Darbe yönetimi 1 Mayıs’ı kutlamayı yasaklayacak 90’lı yıllarda kitlesel kutlamalar başlayacaktı. Ancak 1991-2006 arasında başka alanlarda kutlama yapan DİSK ve KESK, 2007’de Taksim’in kutsallığını hatırlayacaktır.

Ortak Metin Krizi

17 Mayıs 2006’daki Danıştay saldırısı, 27 Nisan 2007’de e-muhtıra, yaklaşan genel seçimler, 2007’de Cumhurbaşkanlığı seçimine gidilecek olması ve çeşitli olayların yaşanması, DİSK ve KESK’in 1 Mayıs 2007’de Taksim ısrarının arkasında başka amaçlar olabileceğini akla getiriyordu. “AK Parti Hükümeti” 2008’de 1 Mayıs’ı “Emek ve Dayanışma Günü”, 2009’da ise resmi tatil yaptı. Çalışanların uzun yıllardır çok önem verdikleri bir talep yerine getirilmiş oldu. Ülkemizdeki tüm konfederasyonlar 32 yıl aradan sonra kutlamalara açılan Taksim’de 2010 1 Mayıs’ını birlikte kutladı. 2011’de de Taksim’de tablo aynıydı. Ancak 2012’de ortak metinler üzerinde anlaşma sağlanamayınca başka alanlarda kutlamalar yapıldı.

Ortak kutlamalarda çalışanların büyük bölümünün marjinal sol örgütlerden rahatsız olduğu bilinmektedir. Zira kitlesel destekten yoksun marjinal sol örgütler için 1 Mayıs propaganda aracı olarak görülür. Kitle içinde flamalarını açan örgütler flamanın arkasında kalan geniş halk kitlelerinin kendi destekçisi olduğu imajını verir. Bu nedenle 1 Mayıs’ta medyaya yansıyan şiddet görüntülerinin temel nedenlerinden biri bu örgütlerdir. Elbette bu örgütlerin alanda olmalarına bazı sendikalar destek verir. Ancak son yıllarda bazı emek örgütlerinin kitlesel olarak 1 Mayıs’ı ruhuna uygun biçimde kutlamaları, marjinal örgütlerin propagandasını engellemektedir. Bir başka ifadeyle 1 Mayıs alanları örgütlerin vesayetinden kurtarılmış emekçilerin alanları haline getirilmiştir.

İşçi Ne Bekliyor?

Sendikal harekette iki sendikal anlayışın tutumları 1 Mayıs kutlamalarında da kendini göstermektedir. Bir sendikal anlayış günü, anlamına uygun biçimde barışçıl gösterilerle kutlamaktadır. Diğer sendikal anlayış ise emek bayramında çeşitli bahanelerle gerginlikleri tırmandırarak şiddet olaylarının yaşanmasına neden olmaktadır. 1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü’nü hem ruhuna uygun bir şekilde kutlayan hem de çalışanların 1 Mayıs’a bakışlarını, beklentilerini ve örgütlenme sorunlarını tespit eden bir çalışma yayınlayan Memur-Sen, emek bayramında bir emek örgütünün 1 Mayıs’ta ne yapması gerektiğini de göstermiştir. Memur-Sen adına yaptığımız araştırmada ilginç veriler ortaya çıktı.

Araştırmaya göre memurların büyük bir çoğunluğu yüzde 95,2’si 1 Mayıs’ta yaşanan çatışma görüntülerinden rahatsızlık duyduğunu, yüzde 90,4’ü 1 Mayıs’ın Taksim dışında da kutlanabileceğini ifade etmiştir. Memur-Sen üyelerinin yüzde 93,5’i, KESK üyelerinin ise yüzde 67,5’i 1 Mayıs’ın Taksim dışında da kutlanabileceğini söylemektedir. Ankete katılanların tamamının sendikalı kamu çalışanları olduğu düşünüldüğünde, Taksim ısrarının, emekçilerin önemli bir çoğunluğunun talebi olmadığı anlaşılmaktadır. Ankete katılanların yüzde 89,1’inin Taksim’in çalışanlar için kutsal olmadığını ifade etmesi ise “Taksim bizim Kabemiz” diyenlerin hakikatten ne kadar uzak olduklarını göstermekte. Bu yıl DİSK ve KESK’in alan üzerinden gerginlik üretmekten vazgeçerek 1 Mayıs’ı Bakırköy’de kutlama kararı almalarını, toplumun ve üyelerinin alan tartışmalarından duyduğu rahatsızlığının sonucu olarak okumak gerekir.

Çalışanların yüzde 66,2’si 1 Mayıs’tan “birlik, beraberlik ve kardeşlik duygularının en üst düzeyde olduğu bir gün olması”nı, yüzde 47,6’sı “ekonomik durumun ve çalışma şartlarının düzeltilmesi”ni, yüzde 38’i ise “çalışanların sorunlarının dile getirilmesi”ni beklemektedir. Bu sonuç, kutlama yeri üzerinden tartışma yürüten sendikaların, çalışanların gündeminden ne kadar kopuk olduklarını ortaya koyar. Çünkü çalışanlar 1 Mayıs’tan birlik, kardeşlik ve çalışma hayatından kaynaklanan sorunların gündeme gelmesini beklerken bunları görmezden gelerek her yıl tartışma ve çatışma üretmek, sendikaların imajına ve güvenirliğine de zarar vermektedir.

Bu yıl 1 Mayıs’ı Türk-İş Çanakkale’de, Hak-iş Sakarya’da, Memur-Sen Kahramanmaraş’ta, DİSK ve KESK ise İstanbul Bakırköy’de kutlayacağını açıkladı. Ülkenin birçok yerinde emek bayramının ruhuna uygun biçimde kutlanması ve çalışanların taleplerinin dile getirilmesi önemlidir. Alanların şiddet görüntülerinin ve çatışmaların yaşandığı yerler olmaktan çıkarılması emekçilerin beklentisidir. Türkiye her geçen gün normalleşirken 1 Mayıs alanları da örgütlerin vesayetinden kurtularak ülkeye uyum sağlıyor.

Yorum Analiz Haberleri

Meşru olanı savunursan karşılığını elbet görürsün!
Türkiye solu neden hala Esed rejimini savunuyor?
Sosyal medyada görünürlük çabası ve dijital nihilizm
İran aparatlarının komik antipropagandalarına vakit ayırmak bile coğrafya için zaman kaybı...
Nasıl ki ilk Müslümanlar tüm zorluklara rağmen direndiyse Gazzeliler de öyle direniyor!