Bir Türkiye klasiği olan 1 Mayıs’taki sol ile polis arasındaki gerginlik artık kimsenin ilgisini dahi çekmiyor. Sol örgütler 1 Mayıs’ta Taksim Meydanı’nı kullanmak isterken Emniyet ise buna çeşitli gerekçelerle izin vermiyor.
Emniyet’in tutumu tartışmaya açıktır. Ancak Türkiye’de solun seviyesizliği ise tartışacak bir konu bile değil. 1 Mayıs’ın resmi tatil ilan edilmesinden Taksim Meydanı’nın 1 Mayıs eylemlerine açılmasına kadar birçok düzenleme cari hükümet döneminde gerçekleştirildi. Sol ise her zaman olduğu gibi yaşanan bu olumlu gelişmeleri sabote etme pahasına ideolojik argümana dönüştürdü. İktidarın tepkisi de Taksim’deki 1 Mayıs kutlamalarının tekrar iptal edilmesi şeklinde gerçekleşti. Netice olarak Taksim Meydanı’nda uzun zamandır hiçbir eylem ve gösteriye izin verilmiyor…
1 Mayıs eylemlerine yönelik polis barikatı ise kimi isimler tarafından mülteciler üzerinden gündemleştirildi. Buradaki ahlaksızlığı anlatmak için kelimelerin yeterli geleceğini düşünmüyoruz. Son yıllarda yalan bombardımanı ve algı operasyonlarıyla Türkiye’deki ekonomik darboğaz mültecilerin varlığı ile ilişkilendirildi. Sanki dolar ve enflasyondaki yükselişin sebebiymiş gibi gösterilen mülteciler günah keçisi ilan edildiler.
Türkiye’de siyasi iktidara muhalif olan kim varsa gündemleştirmek istediği meseleyi mülteci düşmanı popülizm üzerinden inşa etmeye çalışıyor. Mülteciler nefret objesi haline getirilirken hiçbir şekilde alakalarının olmadığı hadiselerle ilişkili gösterilerek düşmanlaştırılıyorlar. 1 Mayıs eylemleri sebebiyle Saraçhane’ye kurulan polis barikatını dahi ırkçı propagandaya alet edebilen müfteriler söz konusu…
Recep İvedik ile aynı aynı zaviyeden olayı değerlendiren İsmail Saymaz ise "Bu kadar polisi Suriye sınırına dikseydiniz, ülke mülteci istilasına uğramazdı." sözleriyle “kalitesini” bir kere daha gösterdi.
Saymaz aynı zamanda polis barikatının işçilerin önüne konulduğunu ileri sürerek dezenformasyon konusundaki maharetini de gözler önüne serdi. Daha evvel dediğimiz gibi Emniyet’in tutumu tartışmaya açık ancak Saraçhane’deki eylemde kaç tane işçi olduğunu gerçekten merak ediyoruz? Sol örgütlerin ideolojik propaganda aracına dönüşen 1 Mayıs eylemleri işçilerin ne kadar umurunda acaba?
Haberimizin başlığı olan “1 Mayıs ile mültecilerin ne alakası var?” ifadesi aslında sol-seküler isimler tarafından bağlamından saptırılan bir konuyu özetliyor. 1 Mayıs üzerinden ırkçılık yapabilmek bir ahlaksızlık örneğiyken 1 Mayıs vesilesiyle eğer işçilerin çalışma ortamları, sorunları ve ücretlerini konuşabileceksek en çok mülteci işçileri konuşmamız gerekiyor. Bu bağlamda 1 Mayıs ile mültecilerin ilişkisini ırkçılık zemininde kuranların haysiyet yoksunluğu daha rahat ortaya çıkıyor!
Türkiye’de ağır sanayi başta olmak üzere tarım, hayvancılık vb. tüm alanlarda iş yükünü mülteci işçiler üstleniyor. Yetkili isimler tarafından sayısız kere ifade edilen bu gerçek ırkçı çevrelerin dezenformasyonu sebebiyle bir şekilde unutturuluyor.
Mültecilerle “istila” kelimesini aynı cümle içinde kullanabilmek mülteci işçilerin emeğine edilmiş bir hakarettir. Normal şartların hakim olduğu bir ülkede yargının bu tarz vahim açıklamalardan hesap sorması beklenir ancak Türkiye’de ırkçılığın yaptırımdan muaf olduğu başta ırkçılar olmak üzere herkesin bildiği bir gerçek ne yazık ki!