Kenan Alpay, 1 Mayıs 1977 tartışmasını yorumluyor:
Ajitasyon ve Propagandanın Vesayeti
Ezber bozma adına her daim yeni ezberler üreten ve toplumun düşünme melekelerini felç eden sol-sosyalist propagandanın muhkem kalelerinden biri için daha yolun sonu göründü.
Teorisinden pratiğine, kültüründen sanatına, sosyal analizinden siyasal öngörülerine değin hemen her meseleyi ‘bilimsel’ çerçeveye oturtma iddiasındaki klasik sol-sosyalist ajitasyon için ‘sizlere ömür’ demeye doğru yol alınıyor. Halil Berktay’ın 1 Mayıs 1977 olaylarını değerlendiren mülakatını bu çerçevede değerlendirmek yanlış olmaz sanırım.
Zihinsel Tuzakların Cazibesi
Çoktan bir darbı mesele dönmüş ‘Kanlı 1 Mayıs’ anlatıları maalesef sol-sosyalist muhayyile ile sınırlı kalmayıp toplumun hemen her kesiminde ciddi zihinsel takıntılar ve çarpıklıklar yarattı. Öyle ki bu siyasal propaganda biçimi gerçek dışı bir ‘derin devlet’ ve toplum anlayışı üreterek komplo teorilerine kurban edilmiş zihinsel işleyişi üstün bir marifetmiş gibi cazip kıldı.
Gerçekler değil gerçekten bağımsız teoriler, somut olay ve ilişkiler değil gizli-şifreli arka planlar siyasal-sosyal çözümlemelerin hep merkezine alınır oldu böylece. Siyaset sınıflarına bir üstünlük, ayrıcalık havası kazandıran ve alabildiğine sorumsuz, özeleştirişiz ve pragmatik bir konum sağlayan da genellikle bu tür zihinsel tuzaklardı.
Parti, sendika, dernek, platform vs. zeminlerde kendini ifade eden sol-sosyalist çizgi toplumsal-kültürel alanda ne kadar başarısız hatta yanlış bir yerde durmuş olursa olsun bir siyasal söylem olarak rakipleri üzerinde dahi ciddi vesayetler oluşturmuştur. Ajitasyon ve propaganda tekniği açısından sol-sosyalist çevrelerin etkisi, kabul etmek gerekir ki kendi cüsseleri ile kıyaslanamayacak oranda uzun vadeli olmuş ve geniş kitleleri tesir altında tutmuştur.
Siyasal anlamda başarısız ama etkili, toplumsal anlamda marjinal ama nüfuzlu konumunu sol-sosyalist kesimler neye borçludur? Bu sorunun birkaç cevabı vardır lakin bu konumun elde edilişinde örgütlü mücadele ve ajitasyon-propaganda gücünü görmezden gelmek mümkün değildir.
Türkiye’de hemen her kesimin ezberinde olan ve birbirinin ardı sıra eklemlenerek kullanılan “Maraş, Çorum, Sivas katliamı” gibi politik klişeleri kimler, nasıl imal etti acaba? Bu meraka eşlik eden “katil devletin isim ve eşkâli nedir?” sorusuyla sol-sosyalist örgütlerin hangi devlete karşı mücadele ettiklerini sormuştuk. Siyasal-toplumsal çözümlemesini sağlıklı temeller üzerinde yapmayı beceremeyen bir sol-sosyalist mücadelenin sağlıklı, tutarlı ve en önemlisi kuşatıcı bir siyasal mücadeleyi yürütme imkânı zaten nasıl mümkün olurdu?
Faşist Devlet-Sol Ajitasyon Elele!
Bir şarkıda söylenen “kurşuna gerek yok, gözlerin var ya!” dizesini sol-sosyalist siyaset için “faşist devlete veya CIA’ya gerek yok, sekter tutumunuz var ya!” şeklinde uyarlarsak durumun izahı belki biraz daha kolaylaşır.
Yazının Devamı İçin Tıklayınız…