Şeriatı savunmak
"Adaleti savunmak şeriatı savunmaktır, demokrasiyi savunmak şeriatı savunmaktır, hürriyeti savunmak şeriatı savunmaktır."
Hafta başında Kahire'de Insight Turkey dergisinin düzenlediği 'Devrim Sonrası Ortadoğu' başlıklı konferansta söylendi bu söz. Sahibi de Mısır'ın ünlü düşünür ve yazarı Fehmi Hüveydi...
İslam'la demokrasi arasındaki ilişki asıl şimdilerde konuşulmalı, tartışılmalı. Bu, aslında bir 'iç tartışma'; seçim sürecine katılan İslamcı partilerin İslam-siyaset ilişkilerine nasıl baktıklarını anlamamıza imkân sağlayacak bir tartışma... Alacakları pozisyonla, ya 'eski otoriter muhalifleri'ni doğrulayacak veya yaratılan korkunun yersiz olacağını gösterecekler.
Yani, Mısır ve Tunus'ta seçim kazanan İslamcı partiler ya demokrasi içinde kalacaklar veya demokrasiyi araçsallaştırıp otoriter ve ideolojik bir yöne kayacaklar.
Bu noktada, toplumsal bir zemin ve ideolojik bir duruş olarak İslam'ı tümüyle dışlayan laikçi bir siyaset tarzından söz etmiyorum kuşkusuz. İslamî hareketlerden böyle bir yaklaşım beklemek anlamsız. Kastettiğim, yazının girişinde Hüveydi'den yaptığım alıntıda olduğu gibi 'geniş yorumlarla' demokrasiye ve çoğulculuğa İslam içinden bir yer açmak.
Bu mümkün, aynı zamanda pratik; fakat bir o kadar da zor. Bölgede İslamcı hareketler uzun süre otoriter, dışlayıcı ve şiddet kullanan rejimler altında kaldılar. Varlıkları bir başkaldırıydı; bütün muhalefetin sindirildiği bir siyasal iklimde kendiliğinden bir muhalefet hareketine dönüştüler.
Devrim sonrasında ortaya sandık konulduğunda da bunun karşılığını halk desteği olarak aldılar. Tunus'ta ve Mısır'da iktidara yürüyorlar. Anayasa önemli ölçüde İslamcı hareketlerin etkisi altında yapılacak. İktidara ya egemen ya ortak olacaklar. Ama asıl iş ve sorumluluk o zaman başlayacak.
Önceki dönemlerde işleri çok kolaydı. Otoriter ve başarısız yönetimlere karşı muhalefet ederken 'çözüm İslam'da' demek yeterliydi neredeyse. Bir de kıt kaynaklarıyla az da olsa ürettikleri sosyal hizmetler gönülleri fethetmek için yetiyordu.
Şimdi ise İslamcılar hem demokratik ve özgürlükçü bir rejim yapımına katkıda bulunmak zorundalar hem de halk için hizmet üretmek. Bunlardan birincisinde isteksiz göründüklerinde 'eski rejim'i İslamcıların önünü kesmekte haklı çıkarmış olacaklar. Ayrıca bölgedeki değişim sürecini demokratikleşme ekseninden çıkarıp İslamileşme parantezine alarak zora sokacaklar.
İkincisi, iktidara gelen İslamcı partiler refah ve hizmet üretebilecekler mi? Halkın somut sorunlarına çözüm bulmak zorundalar. Ekonomik kaynakları iyi yönetmek, yeni kaynaklar üretmek ve halkın refahını yükseltmek... Bu yönde çok büyük bir beklentinin olduğunu unutmayalım. Mısır'da ve Tunus'ta seçimleri kazanan İslamcı hareketlerin 'devlet yönetme tecrübesi' yok. Bu bir avantaj olabileceği gibi dezavantaj da olabilir. Sonuçta 'sorun çözme' kapasitesini geliştiren İslamcı partilerin daha rasyonel ve pratik bir zeminde siyaset yapmasıyla karşılaşabiliriz. Ancak başarısızlık noktasına sürüklendiklerinde İsrail ve Batı karşıtlığı üzerinden 'popülist' bir siyasete yeltenmeleri de kaçınılmaz olur.
Dolayısıyla bölgede iktidara gelen İslamcıların hem demokrasiyi yerleştirmekte hem de ekonomiyi yönetmekte başarılı olmaları istikrarlı bir Ortadoğu için şart. Bu, ne sadece Mısır'ın ne de Tunus'un sorunu; Türkiye dahil tüm dünyanın bu ülkelere destek vermesi gerek.
Insight Turkey'in Kahire konferansında konuştuğumuz Mısırlılar ve özellikle de Özgürlük ve Adalet Partisi'nin temsilcileri bunun farkında görünüyor. Parti yetkililerinden 'ideolojik değil pratik ve pragmatik bir siyaset' güdüleceğinin işaretlerini aldık. Neredeyse bir asırlık tarihinde ilk defa iktidara bu kadar yaklaşan İhvan hareketi somut sorunlara çözüm bulmadan, refah üretmeden iktidarda kalamayacaklarını anlamış görünüyor. Ayrıca çoğunluğa dayanarak yeni bir otoriter rejim kurmanın dertlere deva olmayacağının da farkındalar.
Mısır değil sadece, tüm İslam dünyası etnik ve dinsel çeşitliliği barışa dönüştürebilecek bir mekanizma olarak demokratik ve çoğulcu bir rejime ihtiyaç duyuyor. İslam'ın ideolojik yorumu yerine 'adalet, hürriyet ve hak'kı merkeze alan bir şeriat okuması ise bir imkândır, Müslümanların kuracakları bir demokrasi için.
Arap devrimlerinden demokrasi çıkarmaktır asıl devrim, iktidara seçimle gelen İslamcı otoriter bir rejim değil.
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT