1. HABERLER

  2. ÇEVİRİ

  3. Serbest bırakılan Filistinli kadın esirler İsrail hapishanelerindeki işkenceleri anlattı
Serbest bırakılan Filistinli kadın esirler İsrail hapishanelerindeki işkenceleri anlattı

Serbest bırakılan Filistinli kadın esirler İsrail hapishanelerindeki işkenceleri anlattı

İsrail hapishanelerinde geçen yılların ardından, yeni serbest bırakılan Filistinli kadınlar işkence, tıbbi ihmal ve acımasız hücre hapsi de dahil olmak üzere istismar hikayelerini paylaştılar.

27 Ocak 2025 Pazartesi 22:47A+A-

Rasha Jalal’nın thenewarab’da yayınlanan yazısı Barış Hoyraz tarafından Haksöz-Haber için tercüme edilmiştir.

 

Yasemin Abu Srour, İsrail hapishanesinden serbest bırakılmasından duyduğu derin sevinç ve özgürlüğünün bedelini ödeyen Gazze halkının çektiği acılardan duyduğu derin üzüntü arasında, gözaltında geçirdiği hayatın ayrıntılarını anlatıyor.

Yasemin, Aralık 2023'te İsrail ordusu tarafından tutuklandı ve 19 Ocak'ta Hamas ile İsrail arasında yapılan esir değişimi anlaşması kapsamında serbest bırakıldı. Gözaltı deneyimini şimdiye kadarki en zor deneyim olarak tanımlıyor.

Beytüllahim'den 26 yaşındaki Yasemin, İsrail güçleri tarafından dört kez tutuklandı ve hayatının üç yılını parmaklıklar ardında geçirdi.

“The New Arab'a konuşan Yasemin, “İlk tutuklandığımda henüz 16 yaşındaydım. “O zaman çok korkmuştum, özellikle de annemden hiç ayrı kalmadığım için.”

 “İsrail hapishanelerinin içinde gerçek anlamda bir hayat yoktu. Hapishane yönetimi bizi en temel insan haklarımızdan mahrum bıraktı. Yeterli yiyecek yoktu, temiz su yoktu, bize hiçbir zaman kişisel hijyen malzemeleri verilmedi. Çok ağır koşullarda yaşıyorduk ve bu koşullar 7 Ekim 2023'ten sonra daha da kötüleşti.”

Yasemin, İsrail'in 15 ay süren soykırımı sırasında işgal güçlerinin hem erkek hem de kadın mahkumları daha düzenli olarak hedef aldığına dikkat çekiyor. “Moralimizi mümkün olan her şekilde bozmaya çalıştılar” diyor.

“Avukatların bizi ziyaret etmesini engellediler, dünyadan haber almamızı kestiler. Takas anlaşmasını öğrendiğimizde bile, bize serbest bırakılmayacağımızı ve tüm hayatımızı hapiste geçireceğimizi söyleyerek duygularımızı manipüle etmeye çalıştılar.”

Özgürlüğüne kavuştuğu için büyük sevinç duymasına rağmen Yasemin, anlaşmayı tamamlamak için acımasız bir soykırıma maruz kalan Gazze halkına karşı duyduğu suçluluk duygusunu gizleyemiyor.

“Gazze sadece bir şehir değil; bir kararlılık ve fedakârlık simgesi. Gazze halkına onların büyüklüğüne yakışır bir şekilde nasıl teşekkür edebilirim?”  Onlar sırf biz özgür olalım diye bombardımana, ölüme ve kuşatmaya katlandılar” diyor Yasemin. 

Tutukluluğu sırasında okulunda orta öğrenimini tamamlaması engellenmiş, ancak bu durum hapishanedeki eğitimini tamamlamasına engel olmamış. “Artık özgürlüğüme kavuştuğuma göre üniversite eğitimimi tamamlayacağım. Belki de hala hücrelerde acı çeken mahkumları savunmak için hukuk okuyacağım.”

Tüm mahkumlar serbest bırakılmadan özgürlük eksik kalır

İsrail hapishanelerinde 11 ay geçiren gazeteci Büşra el Tavil, 19 Ocak'ta İsrail ve Hamas arasında varılan takas anlaşması uyarınca nihayet özgürlüğüne kavuştu.

Büşra, Mart 2024'te Batı Şeria'nın merkezindeki el-Bireh kentindeki evinde tutuklandığı olayı anlatıyor:

“Kapımın şiddetle çalınma sesiyle uyandım. Hemen kapıyı açtık ve İsrail işgal güçleri ağır silahlarla eve baskın düzenledi,” dedi 32 yaşındaki kadın The New Arab'a.

“Doğruca bana yöneldiler, telefonumu şiddetle elimden aldılar ve ikinci telefonumu teslim etmezsem evi yıkmakla tehdit ettiler.”

Büşra şöyle devam ediyor: “Askerler evin her tarafına dağıldı, tam bir kaos vardı. Evin altını üstüne getirdiler. Sonra subaylardan biri beni bir odaya itti, kapıyı kapattı ve bağırarak bana ve aileme hakaret etmeye başladı. Kendimi tutmaya çalıştım ama onun zalimliği beni çığlık atmaya zorladı ve olay tutuklanmamla son buldu.”

Büşra'nın altıncı tutuklanışı ve hayatının beş yıldan fazlasını İsrail hapishanelerinde geçirmesinin tek bir nedeni var: “İsrail'in Filistinli mahkûmlara yönelik ihlallerini dünyaya aktarma konusunda uzmanlaşmış bir gazeteci olması.”

Büşra, İsrail Şaron Cezaevi'ndeki hayatını acılarla dolu olarak tanımlıyor ve şöyle diyor: “Her gün kötü muameleye, bitmek bilmeyen psikolojik baskıya ve hücre hapsine maruz kalıyorduk.” 

Esir takası anlaşmasının duyurulmasıyla birlikte Büşra çelişkili duygular hissetmiş: “Sevinç tarif edilemez, Filistin direnişi bize yeni bir hayat verdi” diyor, ”ancak son Filistinli mahkum serbest bırakılana kadar özgürlük tamamlanmış sayılmaz.” 

Yaşadığı her şeye rağmen Büşra hala hayallerine ve hırslarına tutunuyor. Ramallah'taki Modern Kolej'den 2013 yılında Gazetecilik ve Fotoğrafçılık bölümünden mezun oldu.

The New Arab'a konuşan Büşra, “Kimliğimin ve kişiliğimin bir parçası olduğu için gazetecilik çalışmalarıma devam etmeyi ve mahkumlar konusuna ışık tutmayı arzuluyorum,” diyor. 

Hücre hapsindeki yaşlı bir kadın

Saadat ailesinin, 19 Ocak'ta takas anlaşması kapsamında İsrail hapishanelerinden serbest bırakılan anneleri 67 yaşındaki Abla'yı karşılarken yaşadıkları sevinç tarif edilemezdi.

Abla Saadat, 18 yıldır İsrail hapishanelerinde tutuklu bulunan Filistin Halk Kurtuluş Cephesi Genel Sekreteri Ahmed Saadat'ın eşi.

Abla, 17 Eylül 2024'te şafak vakti işgal güçlerinin Ramallah'taki evine herhangi bir uyarı ve suçlama olmaksızın baskın düzenlemesiyle tutuklandı.

“Sabahın üçünde, evimizin her yerinde yankılanan şiddetli bir sesle uyandık. Askerler eve baskın yaptı, beni kelepçeledi ve gözümü bağladı, tutuklanmamla ilgili herhangi bir açıklama yapmadılar,” diyor Abla The New Arab'a.

“Tek söyledikleri 'İsrail'in güvenliğine tehditmişim', ki bu da işledikleri suçları meşrulaştırmak için kullandıkları bir ifade.”

Abla, “psikolojik ve fiziksel işkence yolculuğu” olarak tanımladığı, cezaevleri arasında nakledilmek gibi zorlu bir deneyim yaşadı.

“Soruşturma merkezleri ve hapishaneler arasında günlerce süren bir yolculukla nakledildim ve bu sırada sürekli tehditlere ve insanlık dışı muameleye maruz kaldım. Yaşlılığımı dikkate almadılar, aksine beni sistematik olarak aşağıladılar ve küçük düşürdüler.”

Askerler, Abla'yı 12 gün üst üste Damon Cezaevi'nde dar bir hücreye attılar. “Oda iki metreden daha büyük değildi ve penceresi yoktu. Hiçbir iletişim aracım yoktu ve dışarı çıkmam ya da kimseyi görmem engelleniyordu. Zamanın durduğunu hissediyordum ama iradem beni çevreleyen duvarlardan daha güçlüydü.”

Tüm bu zorlu koşullara rağmen Abla umudunu yitirmedi. Kocası ve çocuklarıyla olan anılarını hatırlayarak sebat etti.

“Hücre hapsindeyken gözlerimi kapatır ve torunlarımın kahkahalarını ve kocam Ahmed'in sesini hatırlardım. O küçük anlar bana bu adaletsizliğe dayanma gücü verdi.”

Abla, İsrail hapishanelerinde kadın mahkumların karşılaştığı muameleden bahsediyor ve şunları söylüyor: “İşgal, kadın mahkûmların iradesini kırmak için her yola başvuruyor. Aşağılayıcı aramalara, tıbbi ihmale ve sürekli tehditlere maruz kaldık. Ancak özgürlüğümüzün sadece bir hayal değil, hak ettiğimiz ve ulaşacağımız bir hedef olduğunu her zaman kendimize hatırlattık.”

Serbest bırakılmasıyla birlikte Abla'nın tek bir dileği var: Kocası Ahmed Saadat'ın adının takas anlaşmasının bir sonraki aşamasına dahil edilmesi.

Uluslararası topluma, Filistinli mahkumların davasını desteklemeleri çağrısında bulunan Abla sözlerini şöyle sonlandırıyor: “Mahkumların özgürlüğü sadece Filistinlilerin değil, küresel bir insani meseledir. Dünyanın, en temel insan haklarını ihlal eden bu işgale karşı durmasının zamanı gelmiştir.”

 

*RashaJalal, Gazze'den siyasi olayları ve insani konuları takip eden bir yazar ve gazetecidir.

HABERE YORUM KAT