"Sen yalnızca bir uyarıcısın ve her topluluk için bir hidayet önderisin."
Haksöz Haber tefsir incelemeleri Rad Suresi ile devam ediyor.
KÜFRE SAPANLAR DERLER Kİ: "ONA RABBİNDEN BİR MUCİZE İNDİRİLSEYDİ YA." SEN, YALNIZCA BİR UYARICISIN VE HER TOPLULUK İÇİN BİR HİDAYET ÖNDERİSİN.
RAD SURESİ
وَيَقُولُ الَّذ۪ينَ كَفَرُوا لَوْلَٓا اُنْزِلَ عَلَيْهِ اٰيَةٌ مِنْ رَبِّه۪ۜ اِنَّمَٓا اَنْتَ مُنْذِرٌ وَلِكُلِّ قَوْمٍ هَادٍ۟ ﴿٧﴾
7- Küfre sapanlar derler ki: "Ona Rabbinden bir ayet (mucize) indirilseydi ya." Sen, yalnızca bir uyarıcısın ve her topluluk için bir hidayet önderisin.
Onlar mucize istiyorlar. Oysa mucize göstermek, peygamberin işi değildir, böyle bir yetkisi de yoktur. Sadece yüce Allah hikmeti uyarınca, gerek gördüğü zaman peygamberle birlikte mucize gönderir. “Sen ancak bir uyarıcısın.” Sakındıran ve doğruyu gösterensin. Kuşkusuz yüce Allah toplumlara yol göstericilik yapsınlar diye göndermiştir peygamberleri… “Her toplumun bir doğru yol göstericisi vardır.” Olağanüstü kanıtlar göstermek, mucizeler gerçekleştirmek ise, evreni ve kulların işlerini düzenleyen yüce Allah’a aittir.
Bu onların zihniyetlerini gösterir. Bu kafirlere göre, Hz. Muhammed'in (s.a) gerçek bir peygamber olup olmadığını anlamanın yegane kriteri, onun bir mucize gösterip göstermeyeceği idi. Böyleydi çünkü onun mesajını aklî delilerle bir türlü anlayamıyorlardı. Ne onun yüksek karakterinden, ne mesajıyla ashabı arasında gerçekleştirdiği manevi inkılaptan bir ders çıkarabiliyordu. Ayrıca Kur'an'da, cahiliye hurafelerinin ve mensub oldukları şirk dininin ne denli batıl olduğunu göstermek üzere ortaya konan akli delilleri dikkatle müzakere etmeye de niyetleri yoktu.
FİZİLALİL KURAN
Bu ayet her ne kadar doğrudan kafirlere değil de Hz. Peygamber'e (s.a) hitap ediyorsa da, bu onların isteklerine verilmiş kısa bir cevaptır. Yani şöyle: "Ey Rasulüm, ikna etmek için bu kavme gösterebileceğin birkaç mucize için endişelenip durma. Çünkü bu senin görevinin bir parçası değil. Senin görevin insanları yüz çevirmelerinden ötürü ve batıl yollarının kötü sonuçlarından onları haberdar edip uyanmaktır. Bu veciz cevabı verdikten sonra Allah, onların isteklerine daha değinmiyor, fakat müteakip ayetlerde onları şöyle uyarıyor: Analarınızın karnında olduğunuzdan bu yana hakkınızda vukubulan herşeyi bilen ve yaptığınız her şeyi gözeten Alim Allah'tan bir yere kaçamazsınız. Bu yüzden neye layıksanız, hakkınızda onunla hükmedilecektir; göklerde ve yerde olan hiçbir kudret O'nun son karar ve hükmüne etkide bulunamaz.
Öyleyse ey peygamberim ve ey peygamber yolunun yolcuları bunu asla unutmayın. Size sözü işiten ve onu anlayan kimseler icabet edeceklerdir. Fıtratları diri ve faal olan kimseler ancak icabet edecektir. Fıtratları bozulmuş olanlar, işitmez hale gelmiş, doğruya yönelme istidatlarını kaybetmiş olanlara gelince; bu duruma gelmiş insanlar için ne peygamberlerin ne de başka birilerinin yapabilecekleri bir şey yoktur.
Zira Allah’ın duyurmadığına kimse bir şey duyuramaz. Allah’ın göstermediğine kimse bir şey gösteremez. Bunlar vahye karşı kapılarını pencerelerini kapamış, duymayan düşünmeyen, hayattayken ölmüş insanlardır. Bu tür insanlara ne tür âyet getirirseniz getirin kesinlikle inanmayacaklardır. Öyleyse boşuna kendinizi zorlayıp üzülmeyin. Siz sadece Rabb’inizin âyetlerini duyurun, gerisini Allah’a bırakın diyor Rabbimiz.
BASAİRUL KUR’AN
HABERE YORUM KAT