Selin Vurduğu Bosna'dan İzlenimler
Son yüzyılın en büyük sel felaketini yaşayan Bosna’daki durumu Saraybosna Üniversitesi öğrencisi Betül Saraç kardeşimiz yerinde gözlemledi.
Son yüzyılın en büyük sel felaketini yaşayan Bosna’daki durumu Saraybosna Üniversitesi öğrencisi Betül Saraç kardeşimiz islahhaber.com için yerinde gözlemledi.
Betül Saraç kardeşimizin bir grup öğrenci arkadaşıyla beraber organize ettiği yardım çalışmaları esnasında karşılaştığı manzaralara ilişkin derlediği izlenimlerini okurlarımızın ilgisine sunuyoruz:
***
Bosna İzlenimleri-Betül Saraç
Yaklaşık 10 gün önce başlayan aşırı yağışlar sonrasında meydana gelen sel felaketi Bosna için çok zor bir şekilde atlatılırken bizler de Bosna’da yaşayan Müslümanlar olarak elimizden geldiğince bir şeyler yaptık. Türkiye’de yaşanan Soma faciasından ötürü ilk günlerde pek gündeme gelmeyen sel felaketi, yine de çok sağlam bir kardeşlik örneği oluşturdu. Selden kurtulan Boşnakların ilk olarak Soma’yı sorması ilk günlerden beri bizlerin de daha özverili çalışmasında çok etkili oldu.
Öncelikle selden en çok etkilenen bölgelerden ikisi Maglaj ve Doboj… Doboj’a giris yapmak çok tehlikeli ve bunun çok trajik bir sebebi var. Çünkü bölge mayınlarla kaplı. Maalesef savaş zamanından kalan mayınlar, sel ve heyelan sonrasında yer değiştirdiğinden dolayı şu an şehirde muhtemel bir mayın tehlikesi var. Savaştan 20 yıl sonra hala nasıl mayın kalır demeyin; Bosna ekonomik anlamda darboğazdan kurtulamadığından ötürü mayınları etkisiz hale getirmek için bütçe ayıramıyor ve sonucunda bu durum ortaya çıkıyor. Şimdiye kadar bir mayın patladı ama elhamdulillah bu sebepten dolayı ölü yahut yaralı yok. Ancak yine de bu bir tehlike ve mayınların yerleri belirlenip etkisiz hale getirilmediği sürece bu tehlike devam edecek.
İlk olarak okulumuzun hocaları ve öğrencileriyle gittiğimiz bölge Maglaj şehriydi. Şehri temizleme amaçlı gittik. Gerçekten hepimiz çok şaşkındık; daha önce keyifle yürüdüğümüz sokaklar adeta terkedilmiş bir şehri anımsatıyordu. İnsanlar sokakta maskesiz yürümüyor ve evlerinin önü yitirdikleriyle dolu... Bizim temizlik için gittiğimiz evde yaslı bir çift yasıyordu. Bir çocuğu varmış; o da yurtdışında çalışıyormuş. Yine ekonomik sebeplerden ötürü Boşnak gençler yurtdışında çalışma durumunda kalıyor. Evin hali berbattı. Kullanılabilecek durumda hiçbir şey kalmamıştı; selden dolayı oluşan su lağım sularıyla karışmıştı ve genel olarak şehirde pis bir koku hâkimdi. Bunun yanı sıra salgın hastalık tehlikesi de maalesef kaçınılmaz bir gerçek.
Bizler kendi evlerimizde annemiz toz almamızı istediğinde bile üşenen gençler, çamurdan çıkardığımız eşyaları temizlemeye çalıştık, yerleri fırçaladık, duvarları sildik, küreklerimizi alıp yollara koyulduk... Ev sahibi üçüncü kez evini baştan kurmak zorunda kalıyordu. Birincisi savaşta her şeyini kaybetmiş ve her şeye sıfırdan başlamış; ikincisi 2004 yılında yine evini su basmış ve sıfırdan başlamış ve de simdi. Gerçekten sinir bozucu, ümit kırıcı bir durum… Rabbim yar ve yardımcıları olsun. Ev sahibi çok kısa bir süre çalışmamızdan sonra sürekli “oturun, dinlenin, kahve için, yiyin, dikkat edin...” diyerek bir anne şefkatiyle üzerimize titriyordu. Adeta bizi mutlu etmeye çalışıyordu. Öğlen namazını teyzemizin evine paspas ve temiz havlular sererek cemaatle kıldık, sonrasında bir arkadaşımız Kur’an okuyup dua etti ki teyzemiz çoktan ağlamaya başlamıştı. Nedenini sorduğumda evinde ilk defa cemaatle namaz kılındığını ve Kur’an okunduğunu söyledi. Hayatında aldığı en güzel hediye bu olmuş ve sözlerindeki samimiyette zerre şüphem yoktu. Bunun üzerine sakın ama sakın Boşnakları suçlamayın, bizler suçluyuz ki bugüne kadar gidip bu mutluluğu yaşatmadık? Bizler suçluyuz ki nasıl fark edemedik asıl eksikliği?
Diğer bir nokta, Boşnakların medeniyeti. Ben ‘99 depremini yasamış bir insan olarak afet döneminde gelen yardımlarda insanların nasıl izdiham oluşturduğuna çokça şahit oldum. Hatta çok iyi hatırlarım annem bize kesinlikle gitmeyin, bizim ihtiyacımız yok derdi. İnsanlar alabildiği kadar almanın peşindeydi. Tüm bunlara ve yoksulluğa rağmen Bosna bu konuda çok takdir edilesi bir örnek. Evlerin önüne yardım dağıtan araba geliyor, ev sahibi arabanın yanına gidip ihtiyacı neyse onu alıyor ve araba yoluna devam ediyor. Yahut kıyafet yardımları bir yerde toplanıyor, insanlar gidiyor ihtiyacı olan bedeni ve kıyafeti alıyor ayrılıyor. Gerçekten şaşkınlık ve hayranlıkla bunları izledim. Birbirimizden öğreneceğimiz çok şey var.
İkinci olarak Nemila bölgesine gittik; orası Maglaj kadar kötü değildi, en azından merkez değildi. Genelde yamaçlardaki evler zarar görmüştü. Yine kadın-erkek demeden herkes tüm samimiyetiyle elinden geleni yaptı. Rabbim cümlesinden razı olsun. Nemila’da tanıştığımız bir teyze bizlere çok dua etti ve ağlayarak dedi ki: “Benim çocuklarım kafede oturuyor, bana yardım etmeye siz geliyorsunuz!” Maalesef buna karşı söylenecek hiçbir şey yoktu. Rabbim kimseyi evladıyla sınamasın. Gönüllü olarak yardıma gelen ekipte herkesin tek hedefi Allah rızasıydı; Boşnak-Türkiyeli kardeşçe, birbirinden güç alarak çalıştı. İslerimizi bitirip toparlandığımız sırada Türkiye’de olan Çanakkale merkezli depremi duyduk; bizimle beraber olan Boşnaklar bizden daha tedirgindi, bizden daha çok dua ettiler. Aramızdaki dostluk, kardeşlik; bu müthiş bağ sadece felaketlerle ve savaşlarla değil de huzurlu mutlu günlerimizde de daim kalsın inşallah.
Dönüş yolunda herkes çok yorgundu ve tertemiz evlerine gidip uyumayı düşünüyordu. Geride yine çamurlu evlerine dönüp yarın tekrar temizliğe devam edecek Boşnaklar kalmıştı. Sonuç olarak Bosna çok zor bir durumda; hem dualarınıza, hem maddi yardımlarınıza, hem de ciddi manada gidip temizlik yapmanıza ihtiyacı var halkın. Türkiye’den yardım yapacak olanlar mutlaka Boşnaklarla koordineli çalışmalı çünkü her bölge selden etkilenmedi ve yardımlar eşit bir şekilde değil adil bir şekilde dağıtılmalı. Ayrıca malzeme gelmesi iyi olmuyor, tırlar sınırlarda çok bekletiliyor, mümkünse para yardımında bulunun ve bölgelere göre ihtiyaç duyulan malzemeleri temin ediniz. Bosna’da yardım edebilecek olan arkadaşlar da mutlaka ama mutlaka bölgede bulunmalılar; hem bedenen çalışmalı, hem de halkla iletişim kurmalılar. Şu an en çok ihtiyaç duydukları şey yanlarında birilerinin olduğunu görmek. Kardeşliğimizi pekiştirmek, ileriye dönük çok daha sağlam köprüler kurabilmek için lütfen elimizden geleni yapalım.
Rabbim yâr ve yardımcımız olsun.
HABERE YORUM KAT