Selim İdris: Esed İran'ın Elinde Kukla
Suriye geçici hükümeti Savunma Bakanı Selim İdris, 'Sahayı İran adına Kasım Süleymani yönetiyor. Siyasi olarak Tahran ipleri doğrudan ele aldı, Esed şu an basit bir kukla' dedi.
Yılmaz Bilgen/ Al Jazeera
Geçici hükümetin Savunma Bakanı Selim İdris, Suriye sahadaki son durum ve İran'ın rolü hakkında açıklamalarda bulundu.
Sürekli uluslararası toplumdan siyasi ve askeri destek azlığından şikayet eden bir görüntü çizdiniz. Bu tutumun Suriye muhalefetinin yüzde 100 dışa bağımlı bir politik çizgisi olduğuna dair içerden de bazı eleştiriler var.
Öncelikle Suriye halkının yalnızca Allah'a ve kendi özgürlük sevdasına olan inancıyla bu direnişi başlattığını söylemeliyim. Ancak kendilerinin demokrat olduğunu ve halkların iradelerinin yönetime yansıması gerektiğini temel ilke olarak gördüğünü söyleyen batılı ülkelerin bu yönde bizimle mutabık olduğunu düşünüyorduk. Bize de bizzat bu yönde telkinleri vardı. Ancak geride kalan 4 yıl boyunca sergilenen ayak oyunları bize onların tek derdinin sadece yüksek menfaatleri olduğunu çok açık gösterdi.
Başlarda muhalifler lehine devam eden savaş son 2 yılda Esed'in bir çok bölgede ilerleyişine dönüştü. Sahada bu değişimin yaşanmasını sağlayan etkenler neler oldu?
Rejim kendi öz savunma ve saldırı güçlerinin büyük bir kısmını kaybetti. İran faktörü olmasa 2012 yılında Esed rejimi yıkılacaktı. Önceleri Esed'e gizli destek veren İran 2013 yılında desteğini alenileştirdi. Size şunu çok net söyleyebilirim ki 2014 yılına kadar savaşın askeri patronajını üstlenen İran son bir yıldır siyaseten de Esed'i silerek tek karar verici pozisyonu elde etmiştir.
Bu iddianızı desteleyecek ne gibi verileriniz var?
Mesela geçtiğimiz günlerde Lazkiye bölgesinde Esed'in amcaoğlu ve rejimin sivil milislerinin (Şebbiha ) başında yer alan Muhammed Tevfik Esed öldürüldü. Bu kişi Hizbullah tarafından kendi direktiflerine uymadığı için infaz edildi. Yine Dera, Halep gibi cephelerde Şii milisler Esed'in üst düzey isimlerini mahkeme ederek infaz ettiler. Savaşın askeri komutanlığını İran adına general Kasım Süleymani yönetiyor. Siyasi olarak ise Tahran ipleri doğrudan ele aldı. Esed şu an basit bir kukladan öte anlam ifade etmiyor.
İran size göre Suriye savaşının neden bu kadar içerisinde ve neyi hedefliyor?
İran'ın bir Şii Hilal ideali var. Irak ve Lübnan ellerinde. Şimdi de Şam'da hakimiyet sağlamak istiyorlar. Hatta bu hilalin dışına da taşarak Yemen'de de kendilerine bağlı bir hükümet tesis ettiler. Mezhep eksenli bir yayılmacılık İran'ın ajandasında hep vardı. Şu an bu projeyi tatbike başladılar.
Suriye nüfusunun çoğunluğunu Sünniler oluşturuyor, Şii İran bu coğrafyada neden egemen olmak istiyor?
Şu an şartların kendi lehinde olduğuna inanıyorlar ve Ortadoğu'da ki bu karmaşadan güçlenerek çıkmak istiyorlar. Çin ve Rusya'yı da yanlarına aldılar. ABD'yi ise nükleer konusunda pazarlıklarla oyalayarak sahada istediklerini yapma fırsatı yakaladılar. Mevcut durumda Suriye'nin tamamını istiyorlar. Ancak bunu elde edemezlerse Humus ve Dera'nın bir kısmı ile Şam, Lazkiye ve Tartus vilayetlerini içine alan bir alanda görüntüde Nusayri ancak özünde Şii bir devlete de razı olacaklar.
Nükleer konusunda süren pazarlıkla Suriye meselesinin ilgisi nedir?
ABD ve İran arasında devam eden nükleer pazarlığında Suriye bir rüşvet aracı olarak masada duruyor. Şayet İran şartları kabul edilmezse Suriye kartını oynayacaktır. 4 yıldır katliamlara seyirci kalan ABD'nin de nükleer üretiminde İran'ı istediği çizgiye çekmek için Suriye'yi rüşvet olarak sunması son derece doğal karşılanmalıdır. Nükleer güç olmayı çok istiyorlar. Coğrafi büyüme ile birlikte şayet nükleer üretimde de mesafe alırlar ise sadece Ortadoğu değil tüm dünya çok büyük bir felaketle karşı karşıya kalacaktır. İsrail gibi İran'da bölge de ve dünya da insanlığın en büyük belası olarak barışı ve huzuru tehdit eden bir ülke durumundadır.
İran bir İslam devleti, oysa İsrail 50 yılı aşkın bir süredir Müslümanlarla savaşıyor, bu durumda sizin yaptığınız eşleştirme ne kadar gerçekçi?
İran bir mezhep devletidir ve İslami esaslardan ziyade fanatik Şii'liği temsil etmektedir. Kendilerini harekete geçiren temel unsur ise kadim Pers yayılmacılığıdır. İran rejimi için İslam isimden öte anlam ifade etmiyor. Suriye'de kayıp ve ölü sayısı 1 milyonu aştı. Tüm bu cinayetlerin içinde İran var. İçlerinde Müslümanlara yönelik büyük bir nefret taşıyorlar. Ancak bunu Şii kılıfı altında yapıyorlar içlerinde ise Pers-Farsi duygular yatıyor. İsrail bizim kadim düşmanımız ancak mevut haliyle İran bizim için İsrail'den çok daha tehlikeli bir durumdadır.
Halep uzun zamandır kuşatma tehlikesi altında ve BM temsilcisi de Mistura tarafından ilan edilen 6 haftalık ateşkeste sonuçsuz kaldı. Halep'in kuşatılması dengeleri ne ölçüde değiştirir?
De Mistura'nın girişimi de öncekiler gibi fiyasko ile sonuçlandı. Esasen uluslararası toplum bizden gibi gözükerek 4 yıl boyunca Esed lehine faaliyet yürüttü. Esed rejimi 6 haftalık bombardımanlara ara verme taahhüdünde bulundu ancak bu vaadine uymadığı gibi bombardımanlarını daha da artırdı. Karşılığında ise hiç bir yaptırım, uyarı dahi yapılmadı. Rejim bu Uluslararsı ilgisizliği fırsata çevirdi ve Şam Cobar, Halep Hereitan bölgesinden sonra bu hafta içerisinde İdlip'in Sermin köyüne kimyasal bomba saldırısı düzenledi. Dünyadan hiç bir tepki de gelmedi. Artık Kimyasal bombalar kırmızı çizgi olmaktan çıktı.
‘Yeni muhalefet oluşturmak istiyorlar’
Moskova-1 den sonra şimdi ikincisi için çağrılar yapılmakta siz bu toplantıya katılacak mısınız?
Moskova insiyatifi Esed/İran'ın isteklerini kabul edecek bir muhalefet dizayn etmeye çalışıyor. Ben Savunma bakanı olarak bu toplantılara katılmayacağım. Ancak şu an kurumsal olarak iştirak etmeyeceğimizi bildikleri için SMDK'dan ve geçici hükümetten bazı isimlere fert bazında davetler gönderiyorlar. Bu da onların gerçek niyetlerini ortaya koyuyor. Yani Suriye muhalefetini parçalayarak Rejimin amaçlarına hizmet edecek bir muhalif kadro oluşturmak istiyorlar. Farklı ülkelerde teşekkül etmiş muhalif gruplar veya kişiler bu toplantıda katılımcı olarak yer alabilir ancak biz katılmama kararlılığındayız.
‘PYD’ye güvenmiyoruz’
IŞİD'den boşalan birçok bölgeye PYD'nin silahlı kanadı olan YPG hakim. Muhaliflerle PYD ilişkisinin geleceğini nasıl görüyorsunuz?
Bu konuda açık olmak gerekirse PYD'ye güvenmiyoruz. Bunun da iki sebebi var. Birincisi Esed rejimi ile halen irtibatlarının devam etmesi. İkincisi ise PYD'nin temel hedefi Suriye'de bir Kürt Devleti inşa etmek. Suriye halkı tüm unsurları ile 40 yıllık bir zulüm ve esaret döneminden sonra büyük bir direniş başlattı. PYD ise bunu fırsata çevirerek 'ırk' temelli bir devlet kurma faaliyetine girişti. Suriyeli Kürtler onlarla olmayacak ve parçalanmış bir Suriye istemeyeceklerdir. Daha birkaç gün önce Rejimin Ulusal Uzlaşma Bakanı Ali Hadar PYD'nin himayesinde Haseke'ye geldi ve burada görüşmeler yaptı. Ardından Haseke'nin ilçelerinden Resulayn'a İşid'e karşı savaşmak üzere 200 Hizbullah militanı getirildi. Bütün bu gelişmeler PYD-YPG ile Rejim arasında ittifakın sürdüğünün açık göstergesidir.
Koalisyon güçleri uzunca bir süredir IŞİD mevzilerini havadan vuruyor, bu durum savaşın seyrini ne kadar etkiledi?
Esed'in toplu katliamlarına karşı duyarsız kalan uluslararası güçler, IŞİD konusunda hemen harekete geçtiler. Bu müdahalenin şu ana kadar biz herhangi olumlu bir yansıması olmadı. Ancak PYD yüzlerce köyü koalisyon bombardımanları sonucu ele geçirdi. Yani bu durumun tek kazananı PYD'dir diyebiliriz. Bu noktada şunu söyleyebilirim herhangi bir biçimde ayrılıkçı anlayışlar Suriye'de hedefine ulaşamayacaktır. Biz buna izin vermeyeceğiz. Sahada savaşıyoruz ve bir bütün olarak özgür Suriye'de yaşamamanın koşullarını bir gün mutlaka oluşturacağız.
Bu savaş Sünni ve Nusayriler arasında bir kan davasına dönüştü yorumları var. Gerçekten de böyle bir tehlike var mı?
Bugüne değin biz ne bir Nusayri öldürdük nede herhangi bir sivil Nusayri yerleşim bölgesini bombaladık. Nusayrilere dönük herhangi bir nefret taşımıyoruz. Kaldı ki Esed ordusunda halen görev yapan Sünniler var. Bizim savaşımız rejimle ve bize silah kaldıranlarla. Biz çocuk, kadın ve yaşlılara silah doğrultmayız. Rejim ve Şii milislerle aramızdaki fark da budur. Suriye'de Nusayri katliamını yapacak olanlar otoritelerini tamamen sağladıklarında Şiiler olacaktır. Mehdiyyet inancı bunu gerektirir. Onlar Nusayrilerin sapık bir fırka olduğuna inanıyorlar ve şu an sadece emellerine ulaşmak için bunu erteliyorlar. Biz Nusayri ve Sünni bir arada yaşamanın mümkün olduğuna inanıyoruz. Ve hiç bir masumun kanını dökmeyeceğiz.
HABERE YORUM KAT