Selâm 2012, Suriye, Somali, Afganistan...
2011 yılı Ortadoğu diktatörlerinin yıkılışına sahne oldu. Dünya Kuzey Afrika ve Ortadoğu halklarının demir yumruklu iktidarlarına karşı isyan ve direnişini hayretle ve ibretle izledi.
Tunus, Mısır ve Libya’da diktatörler halkın isyanına karşı yenik düştüler. Ürdün, Fas, Suudi Arabistan reform kararlarını uygularken Yemen ve Suriye rejimleri halklarına karşı silah kullanmaya devam ediyor. Arap isyanları 2011 yılında tüm dünyanın tartışma ve araştırma konusu oldu. Batı dünyası Arap isyanlarının yaşandığı ülkeleri adeta mercek altına alarak buradaki sosyo- kültürel değişimi toplumsal öfkeyi anlamaya ve iletişim kurmaya çalışırken, Türkiye Arap dünyasında cereyan eden bu halk isyanını ilk zamanlarda batı komplosu olarak değerlendirdi. İlerleyen aylarda acabalar yerini biraz daha gerçekleri görmeye doğru bıraktıysa da Arap devrimlerini sağlıklı okuma noktasında kamuoyu, Türkiye hariciyesinin maalesef çok gerisinden takip ettiğine şahit olduk. Arap dünyasında cereyan eden halk isyanları ne Batının -ne ABD’nin ne de emperyalist ülkelerin işi idi. Hızla değişen dünyanın kültürel ekonomik ve post modern bileşim dünyasının yeni global rüzgarın etkisinde büyüyen gelişen, Ortadoğulu genç yeni Müslüman jenerasyonun 40 yıllık eski klasik köhnemiş, çürümüş sisteme başkaldırışının hikayesi idi. Arap isyanları dedelerinin, babalarının, amcalarının intikamını alan yeni neslin İslam dünyasına gönderdiği havai fişeği niteliğinde idi. Şimdilik daha başlangıç gösterisinin birinci sahnesi idi. 2. sahnede devrim. 3. sahnede inşallah Baharı gelecek bir tarihsel sürecin ilk ayağı idi tüm yaşananlar. Batının anlamaya çalıştığı bu uyanış isyanlarını, Türkiye halkının inşallah 2012 yılı içersinde Arap dünyası ve Kuzey Afrika halkları ile iletişim kurma gayretini göstererek anlamaya çalışmasını ümit ediyorum. Türkiye’nin Siyasi parti temsilcileri, aydınları, gazeteci, TV programcıları, akademisyenleri ve STK’larının Arap devriminin yaşandığı ve yaşanmakta olan ülkelere ziyaretler yapmasının zaruri hale geldiğini bir kez daha tekrar ediyorum. 2012’ye girdiğimiz ilk günlerden itibaren Suriye’de 9 ayı geride bırakırken, dünyada belki de eşine çok az rastlanan bir devrim sürecine doğru ilerleyen Suriye halkının direnişine selam -sevgi ve saygı ile yaklaşmamız gerekiyor. Silahsız her gün sokaklara çıkarak özgürlük hürriyet isteyen Suriye Müslümanları 5000 insanını kurban verdi. Suriye de Arap birliği gözlemcileri sokaklarda dolaşmasına rağmen Baas rejimi Müslüman Suriye halkını katletmeğe devam ediyor. Somali açlık ve kuraklığın pençesinde kıvranırken 4 milyon insanı bir kuru ekmeğe muhtaç halde yardım bekliyor. Ülkedeki siyasi kavga sebebi ile iç çatışma devam ederken, Somali’ye merkezi hükümete destek olan Hıristiyan Kenya ve Etiyopya devleti ülkenin büyük bölümünü kontrolünde tutan Şebab grubuna karşı askeri operasyon düzenliyor, Somali ‘de kardeş kavgası, açlığın kuraklığın dışında siyasi iktidar kavgası ile başka bir oyun içinde can almaya devam ediyor. 2002 yılında ABD önderliğinde NATO güçleri on binlerce asker ile Afganistan’da Taliban’ı yok etmek için başlattığı savaş çıkmaz bir sokağa saplanıp kalırken, NATO’nun bombardımanları karşısında masum binlerce Afganlı çocuk, kadın, erkek hayatını kaybetmeğe devam ediyor. 2012’ye selam derken, Suriye’de katledilen, Somali’de açlık, kuraklık ve siyasi iktidar çekişmesi altında hayatını kaybeden, Afganistan’da NATO askerlerinin masum Afgan halkını katletmesine seyirci kalmayalım. İlgimizi, enerjimizi, kuvvetimizi, merhametimizi, adalet ve vicdanımızı bu coğrafyalara çevirelim. En azından selam verelim, sahip olduğumuz araç gereç imkanlarımızla İslam dünyasının problemlerine ortak olalım, buralarda neler olup bittiğini batılı ajans, ajan, oryantalist düşüncenin kalıp ve algıları ile bakmayalım. 2012’ye selam derken, dışa açılan Türkiyeli Müslümanlar olarak kardeşlerinin acılarına uzaktan değil yakından bakma kültürü ve zahmetinin adımını, temellerini atalım.
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT