1. YAZARLAR

  2. Ahmet Varol

  3. Şehitlerimizin kanı satılık değildir
Ahmet Varol

Ahmet Varol

Yazarın Tüm Yazıları >

Şehitlerimizin kanı satılık değildir

10 Aralık 2010 Cuma 12:45A+A-

Mavi Marmara baskınında esir alındıktan sonra Bi’ru’ş-Şeb’a zindanına doldurulan tutsaklara içeride bazı giysiler dağıtıldı.

Bana da bir atlet verdiler. Uzun bir yolculuğa çıktığımız düşüncesiyle valize neredeyse sahip olduğum yedek giysilerin tümünü koyduğum ve valizle birlikte içindeki tüm giyeceklerim siyonist katiller tarafından gasp edildiği halde eve döndükten sonra onların verdiği atleti giymek zoruma gitti ve onu yer bezi yaptık.

Bizim yolculuğumuzun amacı siyonist katilleri bir şeyler ödemeye zorlamak olmadığı gibi sadece birkaç gemilik yardım malzemesini Gazze’deki ihtiyaç sahiplerine teslim ederek geçici bir yardımda bulunmak da değildi. Asıl amaç Gazze’ye uygulanan insanlık dışı ambargonun sona erdirilmesini sağlamak suretiyle o insanlar için özgürlüğün kapısını açmaktı.

Şehitlerimiz, geride kalan ailelerine verilecek üç beş kuruşluk tazminat için ölmedi. O insanların hayatları siyonist katillerin verebileceği en yüksek tazminattan milyarlarca kat daha değerliydi. Ama o insanlar hayatlarını feda ettiler. Bu fedakârlığı ulvi bir amaç için yola çıktıklarından yaptılar. Siyonist katiller göstermelik bir şekilde özür dilediklerinde ve üç kuruşluk tazminat ödediklerinde, kutlu şehitlerimizin uğrunda hayatlarını feda ettikleri amaç gerçekleşmiş mi olacak?

Siyonist işgalcilerin çıkardığı yangınlarda yanan zeytin bahçelerinin söndürülmesi için gönderilmeyen uçakların Kermel ormanlarında çıkan yangının söndürülmesi için gönderilmesi üzerine siyonistlerin Türkiye lobiciliğini ve sözcülüğünü yapan yönlendirme merkezlerinin ve medya organlarının hızla harekete geçtiklerini, söz konusu uçakların Türkiye’yle siyonist katiller arasındaki ateşin söndürülmesi için de kullanılması amacıyla yoğun faaliyet başlattılar. Bu lobilerin ve medya organlarının şehitlerimizin ve Mavi Marmara katliamında mağdur edilenlerin adına konuşma hakları yoktur. Şehitlerimiz adına ancak onların aileleri konuşabilir. Hayatta olan mağdurlar ise konuşma vekaletini kimseye vermemişlerdir. Kendileri bunu yapabilecek güce ve imkâna sahiptirler.

Siyonist katillerin özür dilemeleri sadece suçlu olduklarını itiraf etmeleri anlamı taşır. Bu onların suçlarının cezasını çekmeleri anlamına gelmez. Bir katil suçu işlediğini itiraf etse ve maktûl ailesinden özür dilese artık cezasını çekmiş olacak mı ve elini kolunu sallayarak dolaşmasına izin verilecek mi? Böyle bir hukuk nizamından söz etmek mümkün müdür?

Siyonist katil işlediği suçtan dolayı tazminat ödemeyi kabul ederse bu da sadece işlediği suçun cezasının cüz’i bir kısmını çekmesi anlamına gelir. Ayrıca cezalandırma geçmişe dönüktür. Yani geçmişte işlediği suçun cezasını kısmen tekeffül etmesidir. Dolayısıyla geleceğe yönelik bir mükâfatlandırmayı gerektirmez. Oysa siyonist katillerle ilişkilerin iyileştirilmesi, suçlarının üzerine çizgi çekilmesi ve hiçbir şey olmamış gibi ilişkilerin kaldığı yerden devam ettirilmesi mükâfatlandırmadır. Üstelik böyle bir mükâfat, şu an uluslararası platformda ciddi sıkıntılar yaşayan siyonist işgal devleti açısından ödeyeceği tazminatın belki binlerce katına tekabül eder. Yani siyonist katil bir topal tavuk parası ödemeyi kabul ederek bir deve sürüsü elde etmiş olmanın mutluluğunu yaşayacaktır. Bizim değerli insanlarımızı gözünü kırpmadan şehit eden katillere hükümetimiz böyle bir mükâfat mı verecek? Verirse siyonist katillere çevirmesi gereken okları bizim kalplerimize saplamış olur.

Siyonist katillere verilmesi gereken asıl ceza ise tazminat değil canilerin hak ettiği cezadır. Katiller hak ettikleri cezaya çarptırılıncaya kadar kesinlikle bu katliamın peşini bırakmamalıyız.

Şehitlerimizin uğrunda hayatlarını feda ettikleri ulvi gayeler ise bütün bu cezalandırmalardan ayrı değerlendirilmeli, o gayeler için mücadele söz konusu katliamın suçlularının cezalandırılması davasından bağımsız bir şekilde sürdürülmelidir. O insanlar, Gazze’nin, Filistin’in, Kudüs’ün ve Mescidi Aksa’nın özgürlüğü için şehit oldular. Onların şehadetlerine farklılık ve ulviyet kazandıran en önemli ciheti de işte bu gayeleridir.

Mescidi Aksa’da özgürce namaz kılabileceğimiz, Filistin topraklarını kirleten siyonist işgalin yok olacağı vakte kadar mücadelemizi sürdürürsek o şehitlerimizin yolunu sürdürmüş oluruz.

YENİ AKİT

YAZIYA YORUM KAT