Şehitler Köprüsü Davası'nda Karar Açıklandı
15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ndeki olaylara ilişkin 133'ü tutuklu 143 sanığın yargılandığı davada karar açıklandı, 72 sanığa ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi.
Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) 15 Temmuz 2016'daki darbe girişimi sırasında, aralarında Erol Olçok ve oğlu Abdullah Tayyip Olçok'un da bulunduğu 34 kişinin şehit edildiği, 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'ndeki olaylara ilişkin 133'ü tutuklu 143 sanığın yargılandığı dava bugün karara bağlandı.
Karar kapsamında hayatını kaybeden şehitlerin her biri adına 72 sanığa ayrı ayrı ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi.
Darbe girişiminin ardından İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma sonucunda hazırlanan iddianame 14 Temmuz 2017'de tamamlandı.
İddianamenin İstanbul 25. Ağır Ceza Mahkemesince kabul edilmesiyle Silivri Ceza İnfaz Kurumları karşısındaki binada yer alan büyük salonda görülen davanın ilk duruşması, 9 Ekim 2017 tarihinde yapıldı.
Bugün Silivri'de 53'üncü oturumla karara bağlanacak davada mahkeme heyeti, sanıklarla ilgili verilen hükmünü de açıkladı.
Yapılan yargılama boyunca şehit aileleri, gaziler, müştekiler, milletvekilleri, belediye başkanları ve vatandaşlar tüm duruşmaları takip ederek yoğun ilgi gösterdi.
39. duruşmada mütalaa açıklandı
Büyükçekmece Mimar Sinan Spor Salonunda yapılan 39. duruşmada ise cumhuriyet savcısı esas hakkındaki mütalaasını açıkladı.
Mütalaada, 138 sanığın "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs" suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapisle cezalandırılması talep edildi.
Davanın en rütbeli sanıkları eski Yarbay Turgay Ödemiş ve eski Binbaşı Ahmet Taştan'ın ayrıca "kasten öldürmek" suçundan otuz dörder kez ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılması talep edilen mütalaada, "kasten öldürmeye teşebbüs", "kasten yaralama", "mala zarar vermek", "kamu malına zarar verme", "kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak" suçlarından Ödemiş'in 4 bin 131 yıldan 6 bin 526 yıla, Taştan'ın 4 bin 161 yıldan 6 bin 578 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılması istendi.
Bazı sanıkların da "kasten öldürmeye teşebbüs", "kasten yaralamak", "mala zarar vermek", "kamu malına zarar vermek", "kişiyi hürriyetinden yoksun kılmak" suçlarından değişen oranlarda hapisle cezalandırılması öngörülen mütalaada, sanıklar Yunus Emre Köse, Mustafa Bulut, Cengiz Varol, Orhan Can Kayışbacak ve Halil Telli'nin darbe kastıyla hareket etmediğine vurgu yapılarak, bu sanıkların beraati yönünde karar verilmesi talep edildi.
"Hakkaniyetli karar vermek istiyoruz"
Mütalaanın açıklanmasından sonra sanıklar mütalaaya karşı beyanda bulundu. Yargılamanın 52. duruşmasında sanıkların mütalaaya karşı beyanlarının alınması tamamlandı. Mahkeme Başkanı Taner Akıncı, dosyanın kapsamlı olduğunu ve hakkaniyetli bir karar vermek istediklerini belirterek, kararını açıklamak üzere duruşmayı 12 Temmuz'a ertelemişti.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca davaya ilişkin hazırlanan iddianamede adı darbe girişiminin ardından "15 Temmuz Şehitler Köprüsü" olarak değiştirilen Boğaziçi Köprüsü'nde darbe girişimine tepki gösteren ve sanıklara müdahale eden vatandaşların üzerine tabanca ve uzun namlulu silahlarla ateş edilmesi ve konuşlanan tanklardan birinden dört kez top atışı yapılması sonucunda ikisi polis memuru, aralarında reklamcı Erol Olçok ve oğlu Abdullah Tayyip Olçok'un da bulunduğu 32 sivil vatandaş olmak üzere katledilen 34 kişi "maktul", 424 kişi ise "müşteki" olarak yer aldı.
Yapılan yargılama sürecinde haklarındaki suçlamaları kabul etmeyerek beraat talebinde bulunan sanıklar, duruşmaları izleyen şehit aileleri ve gazilerin tepkileriyle karşılaştı.
Dava sürecinde savunma yapan tutuklu sanıklardan eski filo komutanı Kurmay Binbaşı Gazi Odacı, 15 Temmuz’da Altunizade'ye geldiklerinde trafiğin sıkıştığını, halkın kendilerine tepki gösterdiğini öne sürerek "Metin Yüzbaşı ile telefonla görüştüm. İnternetten darbe olduğunu gördüğünü söyledi. Ben de kendilerinin bu işle bir ilgisinin olmadığını, yola devam etmelerini söyledim." ifadelerini kullandı.
Davanın önemli sanıklarından eski Yarbay Turgay Ödemiş de duruşmada, ''00.00-03.00 saatleri arasında tankların üstünde bulunan MG3 ile boş alanlara ateş edildi. Korkutmak ve caydırma amaçlı bu emri ben verdim. Tanklardan Karayolları'nın yanında bulunan boş araziye 2 top atışı yapılması emrini de ben verdim. Bu da korkutmak ve dağıtmak amacı taşıyordu. Ancak TOMA'ya yapılan top atışı emrini ben vermedim. Farklı birliklerden oluşmamız nedeniyle birinin fevri davranarak, TOMA'ya yapılan bu atışı gerçekleştirdiğini düşünüyorum. İlerleyen saatlerde üzerimizden helikopter geçti. Ateş açıldı ama üstten alta mı, alttan üste mi bilmiyorum. Okul komutanlarını aradım polislere teslim olmamızı söylediler." şeklinde savunma yaptı.
Mahkeme Başkanı Taner Akıncı’nın ‘’Kaç kişinin şehit olduğunu gördün?’’ sorusuna, sanık Ödemiş, ‘’Ben hayatını kaybeden vatandaş görmedim. Yaralananlar olduğunu gördüm. Uzakta oldukları için anlayamadım, ölmüş de olabilirler. Çok sayıda yaralı gördüm.’’ dedi.
Bunun üzerine başkan Akıncı’nın ‘’Hala darbe girişimi olduğunu anlamadın mı?’’ sorusuna sanık Ödemiş, ‘’Hayır efendim.’’ cevabını verdi.
Sanık "Bir tek ben mağdurum" dedi
Yargılamanın 25. duruşmasında ise yaklaşık 5 saat savunma yapan tutuklu sanık eski Binbaşı Ahmet Taştan, hakkındaki iddialara yanıt vermek yerine iddianamede yer alan müşteki ifadelerini okudu.
Mahkeme Başkanı Akıncı'nın sık sık "isnat edilen suçlamalarla ilgili savunma yapması" yönündeki uyarısına rağmen bu davranışından vazgeçmeyen Taştan, savunmasını müşteki ifadelerini okuyarak tamamladı.
Sanık Taştan, darbe girişiminde 15 Temmuz Şehitler Köprüsü'nde 34 kişinin şehit edildiği, 424 kişinin yaralandığı olaylarda bir tek kendisinin mağdur olduğunu ve müşteki avukatlarının sorularını cevaplamayacağını söyledi.
Sanık erlerden Adem Buruk da 9 ekim 2017'deki savunmasında, saat 23.00 sıralarından itibaren halkın üzerilerine doğru geldiğini anlatarak, şunları söyledi:
"Halk gelmeye başlayınca aracın altına yatmaya başladık. Tankın üzerinden halka atış yapılmaya başlanınca insanların yere düştüğünü gördüm. İbrahim Gül, bize ‘mevzi alın ayaklarına sıkın, acımayın’ dedi. İki üç el ateş etti, ben de korkuyla havaya iki el ateş ettim.”
“Sabaha kadar adam vurdum, teslim olmam”
Tutuklu sanık eski uzman çavuş Mahir Çubuk’un orada kendilerine, "Sabaha kadar adam vurdum, teslim olmam" dediğini aktaran Buruk, halk üzerilerine gelmeye devam edince korkup kaçtığını öne sürdü.
Buruk, sanıklardan eski yarbay Turgay Memiş’in yanlarına gelerek, “Eğer siz silah sıkmazsanız, ben size sıkarım” dediğini belirtti.
Bunun üzerine korkarak havaya iki el ateş ettiğini iddia eden Buruk, “Ahmet Taştan ile Turgay Ödemiş’in silahla halkın üzerine ateş ettiğini ve halkın bu sırada yere düştüğünü gördüm." dedi.
"17 gün sonra gözlerimi hastanede açtım"
Duruşmalara yoğun katılım sağlayarak davayı izleyen müştekiler de mahkemede o gece yaşadıklarını anlattı.
Müştekilerden İstanbul Emniyet Müdürü Mustafa Çalışkan'ın olay tarihindeki Koruma Amiri Mehmet Onay, Mustafa Çalışkan'ın geri adım atmadığı için darbeci askerler tarafından öldürülmek istendiğini anlattı.
Köprüde üzerlerine ateş açılınca yere yattıklarını ifade eden Onay, "Omzumdan ve belimden mermi isabet etti. Vücuduma çok sayıda platin takıldı. Yaklaşık 17 gün sonra gözlerimi hastanede açtım. Halen de tedavim devam ediyor" dedi.
Müşteki Memiş Sıdar, sanık yakınlarının gerek sosyal medyada gerekse duruşma aralarında karşılaştıklarında kendilerini affetmelerini istediklerini söylediğini aktardı.
"Neyi Neyi affedelim?" diyerek tepki gösteren Sıdar, "Bayrağı seccade edip namaz kılan insanları taradılar. Yaralı insanları çığlık atarken katlettiler. Askerlik anısı nasıl uzun anlatılıyorsa, 15 Temmuz gecesi de benim için anlatılacak öyle uzun bir gece. Ben orada parçalanmış insan bedeni parçaları topladım. Bu insanların hiç merhameti yoktu. Bu zulmü uygulayanlar onlar. Hiçbirine acımıyorum. Devletine, milletine ihanet edenlerden hesabı sorulsun." ifadelerini kullandı.
Şehit eşinden sanıklara "Yine aldanıyorsunuz"
15 Temmuz Şehitlerinden Erol Olçok’un eşi, Abdullah Tayyip Olçok’un annesi müşteki Nihal Olçok da ifadesinde şunları söyledi:
“Sizi kandırıyorlar. Yine sizi aldatıyorlar, yine aldanıyorsunuz. Burası Yusuf Makamı değil. Yusuf Makamı, çile makamıdır. Burası tövbe makamı, Hazreti Hamza’nın ciğerini söken Vahşi’den Hz. Vahşi olma makamı. Çünkü tövbe ettiğin takdirde Resulullah affetti, bağışladı; çünkü Allah affetti. Vahşi bir anda Hz. Vahşi oldu. Bu çok önemli. Bunu bu çocukların idrak etmesi lazım. Dünyaları yandı. Vicdan denen şey en büyük ölümden daha büyük ölümdür. Bunlar Abdullah’ı cennete koyabilmek için kendi cennetlerini yaktılar. Ama fırsat var. En ufak bir şey söyleseler, bir sürü şey değişecek. Ama konuşmuyorlar. Bu kapı, tövbe kapısıdır. Kafanızı eğmeyin, kaldırın, ne biliyorsanız söyleyin. Ben o akşam orada değildim. Orayla ilgili hiçbir şey anlatamam. Ama 21 yıl, iyi kötü hayat paylaştığım insanın yüzünü görmedim, ben Abdullah’ın yüzünü gördüm sadece altıncı katta. Düşünün, içimde dönüştüremediğim öfkeyi. İnsanız nihayetinde ve kadınsın, acizsin, annesin. Kalanların da annesisin, gidenin de... Kendi acımı unutsam, Şamil’le Emir’in acısını unutamam ben. Çünkü onlar iki baba ve bir abi kaybetti. Erol Olçok, bizim hayatımızda, başkalarının hayatında olduğundan daha az vardı. Abdullah, onların aynı zamanda babasıydı.” dedi.
"Çok pişkinler, hepsinden şikayetçiyim"
Şehit Erol Olçok'un kardeşi, şehit Abdullah Tayyip Olçok'un amcası Cevat Olçok ise "Yaklaşık 26 celsedir bu salonda oturan hainleri sabırları dinledik. Bu kadar sanıktan sadece biri halkın üzerine ateş ettiklerini söyledi. Suçüstü yakalananlar, sabaha kadar halka ateş edenler görüyoruz ki çok pişkinler. Hepsinden şikayetçiyim." dedi.
Müştekilerden Gazi Hakan Keleş, ‘’Elinde bayraktan başka bir şey olmayan insanlara ateş ettiler. Gece 02.30 civarında bacağımdan vuruldum. Bir polis elinde kalkanla gelip beni aldı. Ondan gördüğüm sıcaklığı ailemden görmedim." diye konuştu.
Şehit Kemal Ekşi'nin annesi müşteki Hayriye Ekşi gözyaşları içinde ifade vererek, "Oğlum göğsünden tek kurşunla vurularak şehit oldu. Vatan, millet, bayrak aşkına köprüye gitmişti. Onlara hakkımı helal etmiyorum. Oğlumla gurur duyuyorum. Bana geride bir onur bıraktı. Burada şehit annesi olarak, bu sanıkların karşısında konuşmak çok ağır geliyor. Hem bu dünyada hem ahirette sanıklardan şikayetçiyim." dedi.
Kaynak: Yeni Şafak
HABERE YORUM KAT