Şehir Boğulursa Medeniyet ve İktidar İhya Olur mu?
Kenan Alpay, Şehir Üniversitesi’ne yönelik haksızlığı konu edindiği yazısında iktidarın eğitim ve kültür alanında izlediği politikaların sorunlarını değerlendiriyor.
Kenan Alpay’ın yazısından bir bölüm:
“Şehir Üniversitesi’nin muhatap olduğu muamelenin doğrudan Ahmet Davutoğlu ve Ömer Dinçer’le alakasına münhasır olduğunu inkâr etmenin bir manası yok. Bilim ve Sanat Vakfı tarafından temelleri atılmış, Ahmet Davutoğlu ve ekibi tarafından akademik çerçevesi ve misyonu tanımlanmış bir müessese olarak Şehir Üniversitesi kaliteli bir akademik kadroya, nitelikli bir araştırma iklimine sahip. Davutoğlu ve Dinçer değişen şartlar icabı şimdilerde muhalif ve tehlikeli görülüyor olabilir ancak bu hesabı Şehir üzerinden sormak, Şehir’i var eden aklı ve ruhu boğacak yaptırımlara ön açmak beklenenin aksine sahiplerine hiç ama hiçbir şey kazandırmayacaktır.
Şehir Üniversitesi kapanınca veya kayyım marifetiyle idare edilince kimse Türkiye’nin akademik alanda atılım yapacağını filan zannetmesin. Medeniyetimiz üzerine söylenen sözlerin özellikle gençlik nezdinde boşa çıkacağını, tahammül ve dayanışma üzerine verilen misallerin boş bir edebiyat olarak algılanacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Akademiye, ifade ve örgütlenme özgürlüğüne ket vuran hiçbir teşebbüsün sahiplerine fayda getirdiği görülmemişken bazılarının büyük bir mucize beklemesine itiraz edecek halimiz yok elbette. Görünen köy için kılavuz tutmak serbest elbette. Ancak şu hususu hatırlatalım: İdeoloji ve sembolleriyle Kemalizm’in, Ata/Türkçü kadroların, magazin figürlerinin, futbol sektörünün önünü açarken Şehir’i boğulmaya itekleyen siyasal iradenin başka düşmana ihtiyacı yoktur. Medeniyeti ihya etmek, iktidarı muhkem kılmak için tercih edilen bu yol, bu yöntem ve bu hedef geri tepmeye hazır bekliyor.”