Sediyani’nin Şiir Kitabı “Gülistan” Çıktı
Sitemiz yazarlarından edebiyatçı ve şair İbrahim Sediyani’nin şiir kitabı “Gülistan”, Ekin Yayınlarından çıktı.
HAKSÖZ-HABER
Dünya ülkelerini gezerek kaleme aldığı gezi edebiyatı ve farklı dillerde yazdığı şiirleriyle bilinen edebiyatçı ve şair İbrahim Sediyani’nin şiir kitabı, Ekin Yayınları arasından çıktı: “Gülistan”
Şiir dostlarıyla buluşan “Gülistan”, Sediyani’nin öğrencilik dönemlerinden bugüne dek hayatının çeşitli dönemlerinde kaleme aldığı şiirlerden bir demet sunuyor. Kitapta toplam 25 şiir yer alıyor. Bunların 17 tanesi Türkçe, 6 tanesi Kürtçe, 1 tanesi Almanca, 1 tanesi de 6 dilde (Türkçe, Kürtçe, Almanca, İngilizce, Arapça, Farsça) yazılmış.
Kitapta İbrahim Sediyani’nin sanatçı Yusuf Can tarafından “Mavi Düşler” adıyla bestelenip okunan Mavi Marmara şiiri de yer alıyor.
Şiirleri ilgiyle okunan Sediyani, son olarak Sanat Enstitüsü’nün davetlisi olarak “Tahran Şiir Gecesi”nde sahne almıştı. Sediyani burada Edebiyat Parkı içindeki Şiir Bahçesi’nde şiir dostlarına Türkçe, Kürtçe ve Almanca şiirlerini okumuştu.
“Adını Arayan Coğrafya” isimli bir araştırma kitabı bulunan Sediyani’nin, “Gülistan”, ikinci kitabı olarak okuyucularıyla buluşuyor.
“Gülistan”da, İbrahim Sediyani’nin şu şiirleri yer alıyor:
Gúla Rozín
Ağladıkça Yeşile Çalar Gözlerin
Seni Sevmek
Ülkemin Türküsü
Sakın Kapama Gözlerini
November Sevgilim
Mavi Dizeler
Ülkemin Alnına Vuran Bûsedir Karadeniz’in Dalgaları
Bir Güvercin Kanatlandı Diyarbakır Semalarına Doğru
Deprem
Basra Gelini
Bedrin Muharibleri
Mississippi 500 Yaşında
Nijeryalı Şehidler
Filistinli Çocuk
Dağlarına Özgürlük Ateşi Düşmüş Kafkasya’nın
Mavi Marmara
Behmen
Dıkolım Navê Te
Behra Hêşin
Lê Lê Diyarbekir
Cezayir a Brindar
Bes
Ahe-ng
Die Herbstblätter
Okuyucularını şiirleriyle buluşturan edebiyatçı yazar İbrahim Sediyani’yi ve 92. kitabı ile yayın hayatına katkılarını sunmaya devam eden Ekin Yayınları’nı tebrik ediyoruz.
SİPARİŞ İÇİN: 0212 524 10 28 / [email protected]
Kitabın “Önsöz”ünden:
Duyguların ve duyguya ait olanın iğdiş edilip sığlaştırıldığı, modern hayatın ve cahiliyenin yabancılaşma ve savrulmayı hızlandırdığı bir vasatta şiir zor, netameli bir o kadar da anlamlı ve gerekli bir çaba. Duygunun endüstrileşmesi ve otomatik-seri üretimlerin kolay olanı tüketme iştahına hizmet etmesi sanat için bir başka tehlike. Evimizi, ocağımızı, dilimizi ve dimağımızı dirilten değil kirleten, bencil ve başkasının ağrısına sağır ürünler piyasada iştah kabartıyor. Hakikatin elinden tutacak, ona omuz verecek okurlar/şairler/yazarlar arıyor gözlerimiz. Zira kendi zincirlerini kıramamış bir sanatçının, muhataplarını zincirlerinden özgürleştirmesi boş bir çabadır.
Bir özgürleşme, özgürleştirme çabası olarak sanat yoz ve çirkin, kaba ve yüzsüz, murdar ve zalim olana karşı bir mücadele aracıdır. Bunca tuğyan içinde bizi arındıracak, insani melekelerimizi tekrar ve yeniden daha güçlü kulağımıza fısıldayacak bir salih ameldir.
Korkunun buyurganlığına, ataletin, bencilliğin ve kendiliğindenciliğin zayıflığına topyekun bir dirençtir. İnancın hududunun ve ulusunun olmadığını haykıran taptaze bir filiz, inançla dirilen yeryüzüdür.
Düşünsel ve yazınsal faaliyetlerin muhataplarını etkileyebilmesinin en önemli iki şartı vardır. Bunlardan birincisi hakikati barındırması, ikincisi ise hakikatin en etkili, en zarif bir üslupla anlatılmasıdır. Bunun en önemli yolu ise şiirdir.
Şair, şiirini yazarak yaşanılan/yaşadığı hayata kalemini/kelamını şahit tutar. Şairimizin dediği gibi: “Yaşamak bir şiir, yeni anladım/Mısraları bünyanun mersus, sarı yapraklar ve buz mavisi.”
Yitirdiğimiz tüm zenginlikleri, şiirle yeniden bulur şair. “Göçmen kuşlar”ca yazılmış gibidir şiirleri. Harran, Muradiye, Beytüşşebap, Fırat, Erbaa, Dicle, Erciyes, Hattuşaş, Aspendos vs. Tabiatla gardaş bir dildir şairin dili. Hayatın dağdağası içinde kaybettiğimiz, göremediğimiz afakî ayetleri gözlerimizin önüne serer adeta. Bir an için gözlerinizi kapattığınızda bir dağ köyünde kuzu sesleriyle uyandırır sizi. Biraz yekinir, kımıldar ancak uyanmak istemezsiniz bu rüyadan. Allahu Ekber nidasıyla Nijerya’da, Filistin’de, Kafkasya’da, Bağdat’ta, Mavi Marmara’da bir mücadelenin ortasında derin uykudan uyanırsınız anında.
Şiirde kendinden ötekine doğru kayan bir benlik inşa edilir. Çünkü şiirinde dayatılan sınırları koruyan ve kollayan bir şair, artık adil bir kimlik, adil bir şair değil bir sınır bekçisidir. İşte bu sebeple bu kitap adeta yeniden bir coğrafya tanımı yapar. Üretilen, çizilen, dışlayan, parçalayan, ayıran, tanımlayan bir coğrafya değil; doğal, içselleştiren, bütünleştiren, birleştiren, anlayan, tanıyan bir coğrafya anlayışını yeniden şiirle üretir. Endülüs’ten Kürdistan’a, Anadolu’dan Urumçi’ye, Kafkasya’dan Balkanlar’a, Somali’den Küba’ya ülkeler coğrafyası değil bir ümmet coğrafyası çizer şair. Dağın, taşın, denizin, ırmağın konuşmaları; Kürt’ün, Laz’ın, Çerkez’in, Arap’ın, Acem’in mustezaf çığlıkları kulaklarınızda uğuldar. Bazen adım adım, bazen koşarak, bazen usulca geçilir/gezilir bu coğrafyada ama hep çocuksu bir merak, devrimci bir inatla.
Bu kitap toplam 25 şiirden oluşmaktadır. Şiirlerin 17 tanesi Türkçe, 6 tanesi Kürtçe, 1 tanesi Almanca, 1 tanesi de 6 dilde (Türkçe, Kürtçe, Almanca, İngilizce, Arapça, Farsça) yazılmıştır.
HABERE YORUM KAT