Seçimler ve Savaş Hileleri
Ak Parti'nin parlamentoda tek başına hükümet kuramaması ve HDP'nin parti olarak Meclis'e girmesiyle sonuçlanan genel seçimler, öncesindeki gibi sonrasında da dünyanın gündeminde.
Seçim sonuçlarının şaşırtıcı olmayan bir şekilde sevinçle karşılandığı ülkelerden biri İsrail. İsrail eski Cumhurbaşkanı Şimon Peres, seçim sonuçlarının İsrail için olumlu olduğunu söyleyerek, “Türkiye'de güçlü bir lider ortaya çıkmak üzereydi. Seçim bunu önledi” diyerek memnuniyetini ortaya koydu bile. Yine İsrail'in Yedioth Ahronoth gazetesinde yayınlanan bir makalede “Bize, 'Düşmanın düşünce sevinme' dediler. Fakat bu dürtüyü bastırmak hayli zor. Bu kötü adam Recep Tayyip Erdoğan 15 yıldır yükseliyor, güçleniyordu. Ve şimdi ise, gözlerimizin önünde bir dönüm noktası yaşanıyor” deniyor. Öte yandan Haaretz kurulacak koalisyon hükümetinde Ak Parti'nin olmaması gerektiğini savunurken 2002 sonrası dönemin Türkiye'de “ekonomide altın çağ” olduğunu belirterek 7 Haziran'ın bu altın çağın sonu olduğunu söylüyor. Aynı Haaretz, 7 Haziran'dan önce de “Erdoğan, The New York Times'a yerini bilmesini öneriyor, bunu söyleyebiliyor. Bu Türk ekonomisi düşüşe geçmedikçe devam edecek” diye yazmıştı.
Seçim sonuçlarının memnuniyetle karşılandığı bir başka ülke İran. İran'da reformistlerin Şark gazetesi, sonuçları “Erdoğan'ın yenilgisi, demokrasinin zaferi” başlığıyla veriyor. Hani şu bir zamanlar “Türkiye İran olmasın” denilerek Ak Parti'nin Türkiye'yi benzetmek istediği ülke olduğu iddia edilen İran medyasında 'demokrasi' vurgusu görmek gerçekten göz yaşartıcıyken, diğer yanda, Civan, Keyhan, Vatan-e Emruz gibi Devrim Muhafızları'na yakınlığıyla bilinen İran'ın muhafazakar gazetelerinde 'Osmanlı İmparatorluğu'nun yeniden canlanmasının önüne geçilmesine' ortak vurgu yapılıyor. Banyas ve Reyhanlı katili Mihraç Ural ise sosyal medyadan yayınladığı mesajlarda Erdoğan'a karşı şunları söylüyor: “Sen yıkıldın, Esad ise dimdik ayakta.” Herhalde sırf Ural'ın attığı sevinç çığlıkları bile, bu seçimin aslında çok küçük bir kısmının Türkiye'nin iç meseleleriyle alakalı olduğunu göstermekte ama acaba ne kadarımızı gerçekten ilgilendiriyor?
Independent'ta Patrick Cockburn, 'Seçimin sonucu Suriye'yi nasıl etkiler?' diye sorduğu yazısını, “Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve AKP'nin durdurulamayan ezici gücü zarar gördü, ve Türkiye eskisine kıyasla daha zayıf ve daha içe dönük bir devlet olacak” diye bitiriyor. Seçim sonuçlarına en çarpıcılarından biri de İtalya'dan... Adriano Sofri imzalı bir yazıda “Yeni bin yılın Selahaddin Eyyübi'si son metroda durduruldu” ifadesi aslında tekrar tekrar söyleyip de anlatamadığımızı açıkça ortaya koyuyor. Ne hazindir ki tüm dünya medyası 'yeni bin yılın Selahaddin Eyyübi'sinin önüne engel koyanlar olarak, Kürtlerin altını çiziyor. Selahaddin Eyyübi'nin kemikleri sızlıyor olmalı.
Evet, dünyaya göre, 'güçlü lider' gitti, Türkiye'nin önü kesildi. Türkiye'ye ve onun yanı sıra bölgeye belirsizlik, öngörülemezlik geldi. İran'dan İsrail'e bu coğrafyayı kanla domine etme arzusu güdenler ve Mihraç Ural gibi katiller sevinirken, stabil, istikrarlı ve güçlü Türkiye'den rahatsız olan Batı'nın gönlüne su serpildi. 'Sandıkta devrilebilen diktatör' yapmışlar meğer, sonuçla beraber 'oylar çalındı-çalınacak' nidaları da kesiliverdi. Şimdi bir yandan, 'zayıf ve içe dönük' bir Türkiye ne kadar sürdürülebilir'in planları yapılırken, bir yandan da zayıf Türkiyeli bölge politikaları için de hem Doğu'da hem Batı'da kulisler giderek yoğunlaşıyor. Bunları kısa süre içinde görmeye başlayacağız ancak Erdoğan karşıtı akıl, Türkiye'ye karşı giriştiği savaşta bu başarıyı nasıl aldı, önce ona bakmak gerekiyor. Cevap aslında çok basit: Savaş hileleri yani strategemler. Homeros'un destanındaki Truva'yı içeriden fethettiren Truva atı gibi, ya da Saddam'ın şişme tankları gibi savaş hilelerini bugün sadece ordular kullanmıyor. Ülkeler, partiler, holdingler, şirketler, hatta aşiretler günümüzün rekabetçi dünyasında savaş hilelerine başvuruyor.
Çinlilerin '36 strategem' olarak listeledikleri bu savaş hilelerinden bir tanesi, amaca ulaşana kadar gerçek amacı saklayıp sahte bir amaç üretmek bir savaş hilesi mesela; ve bugün bu hileye başvurmadan basit bir anlaşma dahi yapılamıyor. Düşmanla mücadele strategemlerinin en bilindik olanlarından bir diğeriyse, 'olmayanı var gibi göstermek.' Basit bir yalan, bir illüzyon. Diktatör olmayan birinin diktatör olduğunu hep bir ağızdan söylemeye başlayıp kalabalığı ikna etmeye çalışmak buna bir örnek. Bir diğeri, kiralık kılıçla saldırmak. Karşındakinin müttefikini ona karşı çevirmek, bir askeri, ya da bir memuru satın alıp kullanmak, ya da birebir karşındakinin kendi gücünü ona karşı kullanmak. Son iki yılda buna örnek çok senaryo gördük, son seçimde de. Suyu bulandırıp balığı yakalamak, kaleyi içeriden fethetmek, Batı'da bir ses çıkarıp Doğu'dan saldırmak... Bunlar ve daha yüzlercesi, orduların, devletlerin, şirketlerin, yani rekabetin olduğu her yerde herkesin kullandığı yöntemler. Bir zafer kazanmak için, önce bir savaşı kazanmak gerekiyor. Kazanmak, güçlü ordulara veya insan kaynağına, sayısal çoğunluğa, yüksek teknolojiye, eğitime, eldeki silahların çeşitliliğine bağlı olduğu kadar taktik ve stratejilere, savaş hilelerine, bunları uygulayan liderlere/komutanlara da bağlı. Güçlü ordular her zaman avantajlı ama Vietnam'ın ABD'yi bozguna uğrattığı gibi, ya da Erdoğan'ın iki kez üst üste saldırının en yoğun olduğu dönemde başarıya ulaştığı gibi, her zaman güçlü olanın kazanması da gerekmiyor.
Gereken kazandığın ilan edilmeden safları bozmamak, pozisyonunu terk etmemek, dereyi geçerken strateji değiştirmemek, içeriye Truva atlarının dost eliyle bile sokulmasına izin vermemek... Ak Parti kendine karşı yürütülen savaşı gördü ama kullanılan savaş hilelerini bütünüyle göremedi. Kobani'yle beraber çözüm sürecinin kendine çevrilecek bir silaha dönüşeceğini, Davutoğlu'nun Başbakanlığını kabullenmeyenlerin, geçtiğimiz iki yılı başarıyla göğüslemeyi sağlayan uyumu bozabileceğini öngöremedi. Ve maalesef, henüz kazanmamışken kazanmak için kendi stretegemlerini geliştiremedi. Şimdi, taşlar bir sonraki oyuna hazırlanmak için yuvalarına geri çekilmişken, bir sonraki strategemleri doğru okuma ve ona karşı strategem geliştirme zamanı...
Yeni Şafak
YAZIYA YORUM KAT