1. YAZARLAR

  2. Ali Ünal

  3. Sebepler ve aldananlar
Ali Ünal

Ali Ünal

Yazarın Tüm Yazıları >

Sebepler ve aldananlar

28 Şubat 2011 Pazartesi 00:06A+A-

İslâm-Arap dünyasında birden patlak vermiş görünen hadiseler, çoklarını şaşırtmaya devam ediyor.

Arapça isimleri, onları aslî halleriyle telaffuz edebilmek için kendi dillerinde farklı yazan Batılıların yazdığı şekilde okuyan, meselâ dün Iyd Emin (Bayram Emin)'e İdi Amin dedikleri gibi, Hasan el-Benna'yı al-Banna olarak anan "uzman"lar görüş ifade ediyor; peşpeşe gelen "devrim"lerin arkasında ABD mi var, başka beyinler mi var sorusuna cevap arıyor, bu hadiseler nereye gidecek diye dillerini ve ellerini yoruyorlar.

Evet, içinde yaşadığımız hikmet temelli sebepler dünyasında elbette her hadisenin sebebi vardır; fakat hiçbir sebep, neticeyi izaha yetmez. Ayrıca, bütün sebeplerin mutlaka hadisenin tam içinde ve yakınında aranması da gerekmez. Çünkü vücutta olduğu gibi fizikî âlemde de, beşerî hadiseler âleminde de âdeta her şey bir şeyle, bir şey her şeyle alâkalıdır. Bunun yanı sıra, her bir hadise, hikmet yüklüdür; öznesi insanla ve insanın yeryüzündeki misyonuyla olduğu gibi, dünle, bugünle ve yarınla da derinden alâkalıdır.

Sebepleri, neticeleri, manâları ve hikmetleriyle hadiseleri iyi görebilmek için, her şeyi eksiksiz ve hatasız bilen Allah'ın Kelâmı'na, neredeyse dörtte biri kıssalardan oluşan Kur'an-ı Kerim'e baktığımızda karşımıza iki ana gerçek çıkar. Bunlardan biri, insanın yeryüzünün halifesi olması ve bu hilâfet misyonunu kâmil manâda temsil için yeryüzünde her zaman bir insanın veya şahs-ı manevînin bulunmasıdır. Bu sebepledir ki, Kur'an-ı Kerim, bütün hadiseleri, meselâ peygamberler ve Ashab-ı Kehf gibi, peygamber olmasalar da peygamberane bir tavır ortaya koyan bu şahıslar veya şahs-ı manevîler etrafında anlatır. Çünkü bunlar, bir bakıma yeryüzünün ruhudur. Buradan da ortaya çıkmaktadır ki, Cenab-ı Allah (cc), hadiseleri bu şahs-ı manevîlerle, onların temsil ettiği insanın yeryüzündeki varlık misyonu, yani hilâfeti etrafında döndürür, evirir, çevirir. Söz konusu ikinci gerçek ise şudur: Nasıl Cenab-ı Allah Hak ise, yeryüzünde de genellikle hakim olan, bazen gizlense, hattâ silinmiş de görünse haktır. Kur'an-ı Kerim, hakkı, yatağında derinden akan suya, bâtılı bu suyun üstünde oluşan köpüğe benzetir. İnsanların çoğu, bu köpüğe takılır; onun gizlediği hakkı görmez ve hadiseleri de, şahısları da bu köpük etrafında veya içinde değerlendirir. Oysa köpük yok olucu, hak ise kalıcıdır. Cenab-ı Allah, hak kendi yatağında ve geçtiği yerlerde hayata kaynaklık yaparak akıp gidiyorsa, köpüğe farkına varmadan bazen hakkı gizleme gibi bir vazife de gördürür.

Yeryüzünde hilâfet fonksiyonunu tam temsil eden bir şahıs veya şahs-ı manevî varsa, evet, Cenab-ı Allah, hadiseleri onun etrafında döndürür. Meselâ: Allah Rasûlü (sas) ve az sayıdaki ashâbı Mekke'de en ağır işkenceler altında iken, devrin iki süper gücü İran Sasanî İmparatorluğu ile Bizans İmparatorluğu çok çetin bir savaşa girişir. Önce Sasanîler Bizans'ı çok ağır bir yenilgiye uğratır ve şimdiki Üsküdar'da Bizans'a ağır şartlarda bir barış anlaşması imzalatır. Fakat bitmiş gibi görünen savaş bitmez ve iki yıl sonra tersine döner. Medine'de Ashâb-ı Kiram'ın düşmanları karşısında kendilerini kartalların, akbabaların önündeki kırıntılar gibi kapıp götürülüverecek zayıflıkta ve konumda gördükleri bir sırada Bizans orduları Tebriz'e kadar yürür ve Hudeybiye Anlaşması yılı Sasanîler'e ağır şartlar ihtiva eden bir barış anlaşmasını dikte eder. Bu savaşın elbette zahirî sebepleri vardır. Ama asıl sebebi, İslâm'ın karşısında bu iki gücün de zayıf düşmesi gerektiğidir ve takip eden on yıl içinde Müslümanlar Sasâniler'i tarihe karıştırırken, Yermuk'ta Bizans'a belini bir daha doğrultamayacağı şiddette bir darbe indirirler.

Allah, bir işe hükmetti mi onun sebeplerini de yaratır ve bir "Kün (Ol)!" emriyle o işi yapıverir. Bunu yaparken de, yeryüzü hilâfetini kâmil manâda temsil eden şahıs veya şahs-ı manevîyi nazara alır. Önemli olan, bu şahs-ı manevînin misyonunu kusursuz yerine getirmeye devam etmesidir.

Not: Muhterem Necmettin Erbakan'a Allah'tan rahmet diler, geride bıraktıklarına taziyelerimizi arz ederim.

ZAMAN

YAZIYA YORUM KAT